23 Aralık 2024 Pazartesi

Kira

Nüfus kaydına göre altmışiki yıl önce Gediz ovasının doğu kısmında bulunan Salihli'de, Annem ve babamın ifadelerine göre Mayıs ayının ilk haftasında bir hıdrellez şafağında dünyaya gelmişim. Ancak nüfusa kaydımın yapılması on günü bulmuş. Bu gecikmenin bir sebebi babamın çalıştığı Salihli dokuma fabrikasından vardiya uyuşmazlığı nedeniyle izin alamaması olabileceği gibi Rahmetli olan abilerim ile benzer kaderi yaşama ihtimali de olabilirdi.  Bunu onlara soramadım. Sormak da hiç aklıma gelmedi. Şu an yazarken aklıma gelen ve yazıya ekleyiverdiğim bir fikirdi.  1965 Salihli depremi, tavan duralitleri dışında herşeyi tamam olan yeni evimizde salimen oturamadan Manisa'ya göçmemize neden oldu. O ev satılmadı da. Kiracıdan kiracıya geçti. Kira bazen ödendi bazen ödenemedi. Babam Salihli depremi sonrasında taşındığımız ve işe girdiği Manisa Tekstil Fabrikasındaki vardiyası uygun olduğunda ek iş olarak çarşamba günleri Salihli pazarına çanta satmaya giderdi. Kira ayda bir pazarda durduğu yere gelirdi. Geciktiğinde bir iki Çarşamba bekler, özellikle annemin ısrarlı tembihlerini kıramadığından eve gider kiracıya durumunu sorardı. (Kiracımızın  biri ağır bir rahatsızlık geçirerek uzun bir süre kira ödeyemedi. Ve babam da çok ısrar etmedi. O içine girip bir yıl bile oturamadığımız  ev bir tür vakıf haline gelmişti.) Annem ısrar etmese gitmezdi. Annem 1995 de vefat ettikten sonra Salihli'deki kira daha da gelmez oldu. Sadece babamın yumuşaklığı mıydı buna sebep olan yoksa kiracının babamın iyiniyetini suistimali miydi? Bu sorunun cevabını ahirette birbirlerine açıklarlar. Ama babam kira alacağını/ hakkını helal etmiştir diye düşünüyorum.  Sonra o ev ilk haliyle şehrin tam göbeğinde yapayalnız kaldı. Çevrede yapılmakta olan inşaatların,yeni yüksek dairelerin arasında içinde kiracı bile yaşayacak halini kaybetmiş halde beklerken babamın ev telefonunu Salihli'li müteahhitler aramaya başladı. Annemin üzerine olan bu evi kardeşlerimle birleşerek bir daireye çevirdik. 
Tahta kapısına boya dahi sürülmeden eskiyen o ev, annem ve babam bu fani dünyadan göçtüğü için, artık sadece benim ilk çocukluk anılarımda bir hatıra olarak duruyor.  
Ben gittikten sonra o da silinecektir... (24.12.2024)

12 Aralık 2024 Perşembe

Yol

Sayfayı açarken yol kelimesi aklına geldi. Gecenin ilk saatlerinde TV de yorumcular htş daeş kuzey suriye halep idlip diyerek uzun yorumlarla anlattığı sırada o da bir yandan TV yi bir yandan da cep telefonundan açtığı blog sayfasına aklına gelenleri sıralıyor kaydediyordu. Yol, Suriye de m4 yolunun öneminden bahsettiklerinde duyduğu bir kelime olabilirdi. Yol, insanların ulaşmak istedikleri yerin, ulaştırmak istedikleri eşyanın rahat gidebilmesi için düzenlenmiş yeryüzü parçalarına verilen ad. Yol, insanlar arasındaki işlerin işleyişindeki prosedürlere de verilen addır. Bu işin yolu yordamı var. İşleri yoluna koymak. Yoldan çıkmak gibi deyimlerle de anlatılmaya çalışılır.... Hastalık nedeniyle birkaç günden bu yana sayfaya yazamamıştı. Şimdi yeniden başlamak gerçekten zor gelse de devam edecek...(05.12.2024)

Bahane

Bir süredir ilgisini çeken konulardaki eksikliklerini tamamlamak, okuyup bilgilenmek amacıyla yakın çevresinden temin ettiği ve evin içinde yakınlarında dolandırdığı, elinin altında bulunan kitapları çeşitli bahanelerle  okuyamamasına kızıyordu.

Yaklaşık on beş günden bu yana sanki genelkurmay harekat dairesinde memleketin askeri gidişatından mesul bir kurmay havasıyla televizyondaki haber ve yorum programlarından ayrılamıyor, o anda aklına takılan konuda en son bilgilere de sahip olmak için arada sosyal medyayı da karıştırıyordu. Eskiden bu karıştırma bilgilenme ihtiyacını kitaplar ve ansiklopediler üzerinden karşılarken yakın zamanlarda erişimi kolay ve hızlı olduğu için internet kaynaklarına yönelmişti. Ancak internet ortamında yoğun bilgilendirmenin getirdiği bir tür çevre kirliliği nedeniyle gerçeğe ulaşmak da zorlaşıyor. Elde ettiği kolay bilgilerden şüphe duymaya başlıyordu. O zaman birkaç kanaldan teyit etmek, bilgiden emin olmak gerekiyordu. Kısaca ister yazılı ister sözlü ya da internetten olsun bilgi güvenliği önemliydi. Kötü niyetle yayılan kirli bilgilerle varılan yargılar ve eylemlerle kötü sonuçlara yol açılabilinirdi. 

Bu bilgilerin, okudukları kadar hafızasında yer etmediğini de üzülerek  farketti. Hafızasının kayda almamasının  kendisinin eski formatlara göre dizayn edilmiş zihninin bu yaştan sonra yeniliklere adapte olamamasına  bağladı. Gerçekten öyle miydi ? 

Yoksa bu bahsi bir şekilde kapatıp yeni ilgi alanlarında daha rahat kafa yormak için bulduğu bir bahane miydi?  

Bu satırları yazdığı esnada gözünün önünde, elinin uzanacağı yakınlıkta sabırla sayfalarının kıvırdığı yerden açmasını bekleyen Amin Maalof'un "Uygarlıkların Batışı"kitabı ile Kıymeti Arkadaşı Osman Özbaş ın  "Sır-Beyaz Uyku" kitapları mıydı.

 Ya da bir kaç günden bu yana gündüz davet edeceği arkadaşları için  gün hazırlığı yapan evin kraliçesinin televizyonun altındaki rafa yerleştirdiği " Dar Koridor" kitabı mıydı? (13.12.2024-01.40)

5 Aralık 2024 Perşembe

İyileşme

 Nekahat. Ameliyat sonrası ya da her hangi bir tedavi süreci sonrası hastanın iyileşmeye giden yoldaki durumu nekahat olarak adlandırılmaktadır. Bu kelimenin nereden geldiğini düşünmeye gerek yoktur. Çünkü Osmanlıca tıbbi bir terim olduğu bellidir. Nekahat, hastanın hekim tarafından dinlenme raporu yazılarak evine gönderildiği ve rapor süresince evinde geçen dinlenme güç kazanma  zamanıdır. Bazen çalışma hayatında işlerin gidişatından yılıp bıkan insanların da kendini bir süre işlerden azade etmesine de denebilir mi? Ya da işleri daha iyi yapabilmek işlerin kalitesini arttırmak için kendini dinlenmeye çekmesi, hazırlık yapılması mı?

Hedef

Yaptığı herhangi bir işin eylemin sonucunda oluşacak daha iyi günleri görebilmek için  beklemek gerekir. Diğer yönüyle olgunlaşmasını beklemek olarak da adlandırılabilir. İnsan içinde depreşen bir an önce eyleme geçme ısrarını gemlemeli, uygun bir tanımla sabretmelidir. Beklenen anda, en uygun zamanda gereğini yapmak üzere, okçunun elinde yaya gerilmiş fırlatılmaya hazırlanmış bir ok gibi hedefini gözlemek ve tam yerine saplanmak. Bu izleyenler için çok hızlı gelişen ve sonuçlanan bir kısa andır. Ama o anın geri planındaki hazırlıkları düşünülünce ne kadar zor aşamalardan geçilerek hedefe ulaşıldığını anlamak için oku ve yayı yapana, oku hedefine atma kabiliyetini kazanan okçuya, hedefin geçeceği yeri ve zamanı planlayan planlayıcıya sormak lazım. Usta bir okçunun uzun vakitler hatta yıllar alan çalışmalarını antrenmanlarını, yay için gerekli malzemeyi bulup oku uzağa fırlatabilecek biçim ve esnekliğe göre hazırlayanı da düşünmelidir. Okun en hızlı, en keskin,en sessiz ve tam hedefine isabet edebilmesi için şeklinin biçiminin hazırlanması işlemlerini de düşünmeden olmaz. Diğerleri düzgün olmasaydı, ok da hedefte olmazdı. Bu bir ekip çalışmasının basit bir örneği olarak da kabul edilebilir. 

Ok, hedef ve isabet başka konularla da örneklendirilebilir. Sınava hazırlanan öğrenci, savaşa hazırlık yapan asker ve gelecek günü belli olan bir misafiri layıkıyla ağırlayabilmek için hazırlık yapan ev sahibinin heyecanlı hazırlık faaliyetleri de sayılabilir. Bu ev hazırlıklarından en önemlisi eve görücü gelmesidir. Bunu yaşayanlar daha iyi bilir daha iyi anlatabilir.(05.12.2024)

29 Kasım 2024 Cuma

Mücadele

Suriye,Irak Lübnan, Ürdün, Arabistan, Mısır, İsrail, Arap Emirlikleri, Kuveyt, Yemen...  Bu devletlerin bazıları Osmanlı coğrafyasının emperyalistler tarafından parçalanması sonucunda ortaya çıkmış suni oluşumlar. 

19 yy da dünyayı çeşitli yöntemlerle sömürerek  zenginleşen ve sanayi devrimiyle gücünü arttıran batı dünyası emperyal niyetleri ve doymak bilmeyen iştahlarıyla yeni sömürü alanları bulmak ve böylece daha da büyümek için yol ve yöntemler aramaya devam ediyorlardı. Ancak yeni keşfettikleri Afrika doğu Asya ve Güney Amerikayı yıkıp sömürmeleri ve kanlı pençelerinde parçalamaları yetmemiş ve sanayi devriminin getirdiği enerji açlığıyla keşfettikleri petrol bölgeleri üzerinde yeni senaryolar uygulamaya başlamışlardı. Bu senaryoların odak noktası Osmanlı coğrafyası idi. Hem batıya yakın hem de petrol ve diğer yer üstü ve yeraltı kaynakları ve ürettiklerini pazarlama imkanları ile çok verimliydi. Osmanlı, duraklama ve gerileme dönemlerinin ardından batı ile rekabette geri kalmış eski gücünü yitirmişti. Her ne kadar  ıslahat fermanlarıyla,  reformlarla ve batıyı taklit ederek ayakta kalmaya çalışsa da, uzak görüşlü yöneticilerinin olmaması ya da olmasına rağmen güç bulup Devleti Ali Osmaniyi toparlayamaması gibi nedenlerle gitgide çöküş ve yıkılışa yaklaşıyordu. Dünya dengelerini okuyamayan, devletin imkanlarını yıkılışı durduracak önceliklere ayıramayanların sorumlu mevkilere gelmesi bu yıkılışı hızlandırdı. Avrupa coğrafyası, Balkanlar derken birinci dünya savaşı sonrasında Sevr ile tüm ülke elden çıkma noktasına gelmişti. Bu dönemde emperyallerin Sikos Pikot anlaşmasında olduğu gibi cetvellerle çizdikleri yeni ülke ve devletleri kendi çıkarlarına göre kurgulamaları, onların kendi bakış açılarını göre Ortadoğu olarak adlandırdıkları bölgeyi gelecekte yani bugünlerde yeni ateş çemberlerinin içine atmış oluyordu. Tek otoritenin yüzyılların deneyimi ile kurduğu denge ve ona bağlı huzur ortamı - girdikleri her yerde olduğu gibi- bozuluyordu.  İslam coğrafyasındaki toplumlara yeni ve bitmeyen bir   ateş çemberi içinde  kanı, göz yaşını ve acıyı getiriyordu. Ancak bu kadim coğrafyanın kadim Devleti Osmanlı'nın  yıkılışının içinden emperyal işgale karşı yeni bir direnç yeni bir mücadelenin ateşinin yükseleceği son Osmanlı Meclisi Mebusanın " Misakı  Milli" kararı ile müjdeleniyordu. Her şeye rağmen bu kararın ardında canları pahasına durup direnen mücadele eden ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu tamamlayan fedakar yiğit vatanseverler bulunacaktı. Ancak bu mücadele ve ezilen ülkelerin emperyalistlere zaferini müjdeleyen ilk örnek olan bu ülke, kurucusu Gazi Mustafa Kemal den sonra aşama aşama emperyalistlerle olan mücadelesinden uzaklaşmaya, konjonktür ve koşullar denilerek git gide emperyallerle işbirliği  geliştirilmeye başlanıldı. Bu da milli mücadelenin hedefinden uzaklaştığı düşüncesinde olan bir kısım genci yeni yollar aramaya itti. Bir kısmı kuzeyden ve uzak doğudan örneklerle kurtuluşu, bir kısmı başka coğrafyalardan bulduklarını savunmaya ve zamanla esas mücadele etmeleri gerekenlerden çok kendilerini yıkmaya yok etmeye başladılar. Ancak her şeye rağmen ve halk farkına varamasa da, gerçek emperyalizmin ülkede yaptıkları ve yapmak istediklerinin bilincinde olarak, gerçekçi mücadele yöntemleri ortaya koyarak yeniden milli mücadele gayretinde olanlar da vardır. Önemli olan, nerede ve ne şekilde olursa olsun bu düşüncedekilerin milli mücadele yıllarında olduğu gibi "mevzu vatansa gerisi teferruattır" diyerek bir araya gelebilmelerini sağlayabilmektir. 

Bunun gerçekleşmesi ile  gelecek daha aydınlık olacaktır.

25 Kasım 2024 Pazartesi

Soğukluk

Soğuk.  Şehrin güneyinde bulunan Spil dağının yamaçlarına mevsimin ilk karı yağmış ve şehre iliklere kadar üşüten ilk soğuk inmişti. Genelde ılık ve sıcak mevsimler geçiren bu şehirde yaşayanlar için beş derecenin altına inen ısı dereceleri soğuk olarak adlandırılır. Ancak bu soğuk ifadesinin insan hayatındaki anlamları tesirleri bölgenin iklim koşullarına göre değişebilir. Kutuplarda, Sibirya'da, Erzurum'da, Kars'ta yaşayanlara beş derece baharı müjdeleyebilse de sıcak iklimlerde yaşayanlar için durum farklıdır. Soğuğun iklim ve mevsimler açısından bilinen ve kullanılan anlamının yanında insanlar arasında mecazen kullanılan anlamları da vardır. İnsanın diğer insanlara karşı normalin altındaki hal tavır ve davranışlarındaki negatif değişimler soğukluk olarak adlandırılır. Muhtelif sebepleri olsa da bu durumla muhatap olan çoğu insan sebeplerini derinliğine analiz edip kavrayamaz. Ancak her şeyin ortaya çıkmasına yol açan olayların bilinen veya bilinemeyen başlangıçları vardır. İnsana ve insan topluluklarına soğuk davranan insan muhatabından beklentisinin altında beklemediği bir samimiyetsizlikle karşılaşmış olabilir. Ya da bir grup insanın ona karşı peşin hükümlerle benzer biçimde davrandığını düşündüğünden, o gruba karşı reaksiyon göstererek daha duygusuz içtenliksiz bir tavır geliştirebilir. Bu reaksiyon ya da kendisine (=kendi anladığına) göre hesap görme, hesabı ödetme biçimidir. Ya da daha sonra başına gelebileceğini düşündüğü olumsuzluklara karşı yeni tanıdığı/ tanımadığı insanlara karşı bir psikolojik önlem de denebilir.  Eğer hayatı boyunca karşılaştığı insanlarla  beklentilerinin altında bir seviyede olumsuzluklarla karşılaşmışsa, bu durum onda kemikleşmiş bir hale dönüşmüş olabilir.     

En güzeli soğuğun giremediği sıcak ortamlarda insanlarla güven içinde  sıcak ilişkiler geliştirerek, mutlu ve umutlu bir ömür sürebilmektir...

21 Kasım 2024 Perşembe

Mavi Bilya

Saat 08.36 olduğu halde güneş şehrin üzerine ışıklarını göndermemişti. Doğudan gelen aydınlık her yana tesir etse de pırıl pırıl   bir havada, masmavi gökyüzünde güneşin ışıklarını görememeyi bir eksiklik olarak düşünmüştü. Aklına geldikçe güneşin çıkıp çıkmadığını görebilmek için sık sık doğuya bakıyordu. Ancak güneş Kasım ayının içinde olması gereken yerden doğup yandan yandan batıya doğru ilerlediği için şehrin güneyinde sıralanan dağ silsilesi nedeniyle bir türlü şehre yüzünü gösteremiyordu. Ancak her anında bilimin ve meteorolojinin gün be gün hangi ölçülerde olması gerektiğini düşünemeyen kendisi gibi insanoğulları yaz güneşinin performansını kış güneşinden de bekliyorlardı. Bekleseler de o güneş altı ay boyunca istedikleri gibi doğup başlarının üstünden dönerek batıya doğru gitmeyecekti. Eğer kutuplarda olsalardı altı ay güneş altı ay karanlık içinde çok daha farklı bir zaman içinde yaşayabileceklerini idrak edip şükretmeleri gerektiğini de anlayabilirlerdi. Fakat insan denen mahluk kendisiyle veya  umumiyetle kendi kendine durduk yerde ürettiği dertleriyle meşgul olurken, etrafında dönen dünyanın özelliklerini unutuyor, kendine göre bir daire içinde kendi istediği gibi dönen bir dünya bir alem istiyordu.

İstese de dünyanın, alemin bir kanunu vardı. Ama, " aşkın kanununu yazsam yeniden" diyerek şarkılar yazan ve söyleyen insanoğlu, alemin değişmez kanunlarını da ille kendi isteğince ayarlamak istiyordu. Gerçekten de bu isteğine istemediği şekilde nail oldu. Küresel ısınma, çevre kirliliği, doğal dengenin bozulması, buzulların erimesi, gdo lu yiyecekler gibi kendisinin çabalarıyla oluşan sorunlar tabiatın dengesine keyfince müdahale etmesi sonucu oluşan sorunlardı. Şimdiki zamanlarda o sorunların hayatına olumsuz etkisinin sonuçlarıyla yüzleşmeye başladı. Ve bir yandan da alıştığı kirlilik yaratan konforundan, dünyanın dengesini bozan alışkanlıklarından vazgeçerek yeniden eski doğal hallerine kavuşmak istiyor. Ancak bu konuda iradesi zayıf kararlı olmadığı için sonuç alamıyor. 

Mavi bir bilyaya benzettiği dünyasını kendi elleriyle karartıyor kirletiyor yaşanmaz hale getiriyor...             (22 Kasım 2024 Cuma)

20 Kasım 2024 Çarşamba

Seviye

 Bekledi. Sabah yazıya başlayabilmek için hangi konuyu seçeceğine karar veremedi ve  bir süre sol elinde telefon sağ işaret parmağı klavye üzerinde öylece durdu. İnsanın hayatında karar ve ilk başlangıçlar önemli. İçindeki istekleri doğrultusunda bedenini harekete geçirebilmek ve o doğrultuda mantıklı akılcı kararlar alarak uygulayabilmek, hatta çok zor gelse de amacından koşulları zorlayarak vazgeçmemek irade sahibi insanda olması gereken hasletlerdendir. Bu kararlılıkta olan kişi büyük ihtimalle isteklerine ulaşabilir. İsteklerine ulaşamamış olsa bile isteklerinin yakınındadır. Ve o gayret ve çalışma isteğine yakın hatta ilk anda aklına gelmeyen başka fırsatlar da yakalamasını sağlayabilecektir. Çünkü ilk amacı uğruna yaptıkları bilgi ve kabiliyet düzeyini arttırmış, o konuda çevresine daha bilinçli bakmaya başlamıştır. İlk gayretine göre daha bilgili ve maharetli olduğundan gördüklerini yorumlaması değerlendirmesi daha farklı daha bilinçli olacaktır. Ancak hedefsiz gayesiz idealsiz durumda olan kişiyi ise, yerde duran uçmak yer değiştirmek için rüzgar bekleyen saman çöpünden ayırmak imkansızdır. Ve son bir aydan bu yana yapamadıklarını düşündüğünde, rüzgarı bekleyen bir saman çöpü kadar bile amacının olamadığına kanaat getirerek kendi haline üzüldü. Rüzgar bekleyen saman çöpünün hareketsiz beklentisine gıpta ederek yavaşça yazdıklarını kaydetti ve sayfayı kapattı.(21 Kasım 2024 - 07.41)

19 Kasım 2024 Salı

Öfke

Sohbet esnasında rahatsız eden sözlere tekrarlanan  fikirlere rastladığında bazen  tahammül edemiyor engelleyemediği bir öfke patlaması yaşıyordu. Niçin böyle oluyordu. Genel olarak sakin bir insan olduğu halde bazı zamanlarda öfkesinin zincirlerini koparıyordu. Daha sonra uzun süre kendi kabuğuna çekilerek sessizce hayatını sürdürüyordu.  Basit ve tekrar eden beğenmediği düşünceleri ifade edenler ifade esnasında suçlayıcı bir tavır içine giriyorlarsa ya da suçlandığını hissettiği an savunma amacıyla öfke patlaması yaşadığını anladı. Kendini suçladığını düşündüğü şahsa karşı savunmasındaki çaresizliği son aşamada öfke patlaması ile sonuçlanıyordu. Öfke kendisini ifade edememesinin savunamamasının anlatamamasının bir yansımasıydı. Bu sorununa nasıl çare bulabileceğini de düşündü. Muhatabın kendisine karşı sözlerini ciddiye almamak üzerine almamanın yollarını bulmanın, boşvermenin, gülüp geçmenin çözüm olabileceğine kanaat getirdi. (20 Kasım 2024 Çarşamba)

18 Kasım 2024 Pazartesi

Ayakta

Tekdüze geçen günlerin birinin daha sabahında ayaktaydı.  Ayakta demekle uyandığını gün içindeki faaliyetleri için hazırlıklar yaptığını ve mesai başlangıç saati gelmeden işe ulaşabileceği anda kapıdan çıkarak yürüyüşünü yapacağını anlatmak istemişti. Ama kısa keserek ayaklandı deyivermişti. Ayaklanmanın sosyal bir anlamının da olduğu o an hatırına geldi. Ayaklanma veya eski tabirle kıyam isyan olarak açıklanabilir. Herhangi bir konuda memnuniyetsizler bir araya gelerek memnun olmadıkları konu bahanesiyle mevcut otoriteye karşı gelmek amacıyla kurulan kısa süreli birlik. Genellikle öfkeli gürültülü yakıcı yıkıcı vahşi eylemlerle olayları da kötüye yorumlayarak gitgide amacından uzaklaşma ihtimali olan  istenmeyen bir sosyal hareket patlama türüdür. Ancak buna toplumun rahatsız olduğu konulara kulak tıkayan toplum sorunlarına duyarsız kalan toplumun dert ve isteklerini göz ardı eden yönetimlerde daha çok rastlanır. Duyarsızlık ve cehalet ardından zulmü ve baskıyı getirdiğinden ve düdüklü tencerenin basınç düdüğünün ötmesi gibi bazı uyarıları duymazdan gelen idarecilerin ihmalkarlığı sebebiyle ortaya çıkar gelişir ve yıkıcı sonuçları olabilir. O nedenle idareci halkın içinde halkla beraber halkın sorunlarına duyarlılıkla eğilerek çözümler aradığını halkına göstererek adil akıllı ve samimi olduğu konusunda onları ikna etmeli güvenlerini kazanmalıdır...(19.11.2024 Salı)

17 Kasım 2024 Pazar

Korku

 İçinde gönlünün karanlıklarında demlenen korkunun sebebi neydi. Niçin kendini mutlu ve umutlu hissedemiyordu. İçine çöreklenmiş endişe denilen çıngıraklı yılan uzak çöllere nasıl gönderilebilirdi. Bu durduk yerde çevresinde oluşan herhangi bir olumsuz olayın ardından düşündükçe gelişen geliştikçe etkisini arttıran karamsarlık oyunu muydu? Bu oyunu neşeli oyunlara döndürebilme koşulları var mıydı? Bilemediğini çözemediğini düşündü. Düşünmüş olsa da böyle devam ettiği sürece sonraki aşamaların vücut kimyası için iyiye doğru gitmeyeceğini de biliyordu. Bir an önce bu olumsuz karamboldan kurtulmalıydı. Yine düşündü ki altmış küsur yıllık ömründe nice olumsuzluklar yaşamıştı ama zaman denen kendi halinde akan ırmak alıp götürmüş hatıra denen göle taşımıştı. Sabrederse, daha da güzel olan endişe yerine endişe ettiği durumu yok edebilmek için eyleme geçebilirse hatıra denilen göle düşündüğü kirli endişeler gitmeyecek zaman ırmağı daha temiz akacak göl de kirlenmeyecekti.

Geç

 Geç geldi bu yıl rahmet. Kurtlar kuşlar, börtüler böcekler, ağaçlar çiçekler, çoluk çocuk etkilendi. İlk yağan yağmurun tıpırtısı sanki gelecek güzel bereketli günlerin hafif bir nağmesi gibi geldi. Bir süre sonra yağmur dindi. Yerini her yanı saran bir sessizlik aldı. Sadece gükyüzünde güneşle köşe kapmaca oynayan kara bulutların Spil dağının zirvesinin çevresine yerleşmek için sürdürdüğü manevralardan anlaşılan kuzeyden rahmetin yakın zamanda soğuk havayla birlikte şehre ineceğiydi. Nice canlı mahluk aralıklarla inen rahmetten nasibi kadar nasiplenerek sükunetle her zamanki meşgalelerine daldılar. Ovalarda zeytin ağaçlarının altında zeytin toplayan ve yağmur nedeniyle işlerini erteleyenler çamur kuruyunca yeniden devam etmek üzere işlerine paydos ettiler. Beklenen yağmurun gelmek için tereddüt etmesi yeryüzünde işlerini yağmura bağlı sürdürenleri de etkiliyordu. Ve yağmasını da da yağmamasını da kabul etmekten başka inisiyatifleri yoktu.

13 Kasım 2024 Çarşamba

Cevap

 Hayatın içinde çeşitli sorunlarla mücadele etmekten bıktığında ümitleri mücadele azmini arttırıyordu. Ümitleri neye dayanarak azmini arttırıyordu sorusunun cevabını aradığında ümitlerini besleyen kaynakların neler olabileceği sorusuna ulaştı. Stresli uykusuz gecelerinde kısa süreli uykularında gördüğü güzel rüyaları mı, uyumak üzere gözlerini kapattığında önünden geçmeye başlayan hayalleri miydi? Ya da yaşadığı sorunların çözümünde bulabildiği bazı basit çareleri uygulayabilmesi miydi? Onun gamlı kederli halini görüp teselli edip destek veren dostları mıydı? Diye düşünürken herbirinin yerine göre az çok etkisi olduğuna kanaat getirdi. Yattığı yerden yavaşça doğruldu. Doğuya bakan penceresindeki perdeyi açınca sabah güneşinin ilk ışıkları gözlerini kamaştırınca "işte bu" diyerek gülümseyerek perdeyi örttü... Aradığı cevabı bulmuştu.

Temkin

 Yürürken bastığı yeri bile kontrol ederek ilerleyen bir insanın hayatındaki tüm faaliyetlerini de aynı temkin ve hassasiyet içinde sürdürdüğü tahmin edilebilir . Temkinli insanın gelecek hayallerini ve planlarını da takip ettiğinizde aynı dikkatin aynı özenin devam ettiği anlaşılabilir. Kışın kapalı bir havada sabah saatlerinde sokakta yürüyen şemşiyeli insanlara baktığınızda ekseriyetinin botlarını ve pardesülerini de giydiklerini  görebilirsiniz . İşte bunlar temkinli tedbirli insanlardır. Temkin ve tedbir arasında ne fark vardır diye sorulduğunda hazırlık ve uygulama aşamalarındaki farktır denebilir. 


10 Kasım 2024 Pazar

Keyif

 İnsanın bir şekilde keyfinin kaçmasının adıdır hastalık. Bu çağda her keyifsizlik bir hastalık olarak adlandırılabilir. Çünkü ana bilim  dalları alt dallara ayrıla ayrıla her tür sıkıntılı durum bir noktada bağlantı kurulara hastalıklarla ilişkilendirebilir.  Ruh ve bedenle ilgili önemli ya da önemsiz nice sıkıcı durum bir öncesindeki dengesizliğin göstergesi olma ihtimalini içerebildiğinden hayatımızın içindeki bir çok keyifsizlik sonuçta rahatsızlıklarla ilgili olduğu şüphesi vardır. Vardır ve özellikle halk tarafından kendilerine hastalık hastası denilen bir sıfatla tanımlanan hassas bünyeye sahip insan kitlesi bu konuda en uç örnek olarak gösterilebilir. 

Temizlik

 Temiz. Temizlik. Ruhen bedenen ve etki çevresi olarak temiz olmak ve temizliğe katkı sağlayacak eylemler yapmak. Bu kelimeyi duymak düşünmek bile kendi içinde bir pozitiflik kaynağı. Temizlenme arınma aklanma paklanma iyileşme birbirini tamamlayan içiçe geçmiş kelimeler. Ruhen ve bedenen temizliğine dikkat eden kişi ruh ve beden sağlığını da düzeltmiş düzenlemiş olur. Temiz kişinin yanında bulunan kişiler başka noktalarda bulundukları zamanlara göre daha şanslıdırlar. Ve o temizlik onları da olumlu yönde etkileyerek temizlik yönünde gelişmelerine vesile olur. Temizlik güzel bir şeydir.(10 Kasım 2024 Pazar)

9 Kasım 2024 Cumartesi

Gereklilik

(17.Kasım 2024 Pazar)  Akşamın bittiği gecenin başladığı saatlerdi. Söz verdiği işi yapamamanın gerginliği içinde blog sayfasını açtı. Gergin de olsa geç de olsa görevini yapmanın rahatlığına ulaşmak istiyordu.  Er geç öncelikle yapması gerekenleri yapmayı öğrenecekti. Sorumlu olduğu işleri yapmama sorumsuzluğu söz veren şahıs için kişilik seviyesini azaltan bir durumdu. O nedenle yapılması gerekeni zamanında tam ve kâmil olarak tamamlamak kişinin vicdanen de müsterih olmasına sebep olur. Vazifesini yapanlara has gönül huzurunu yakalar. Ruhen ve vicdanen rahatlığı bedenen rahatlamasına da yol açar. Çünkü ruhi gerginlikler sinir sistemini ve beden kimyasını etkilediğinden zamanla diğer fiziki yapılarının da bozulmasına sebep olabilir. Her koşulda düşündüğü söz verdiği hayırlı eylemleri yapabilme gayret ve cesareti vermesini Rabbinden  niyaz etti. 

8 Kasım 2024 Cuma

Mesuliyet

 Üzerine vazife olan bir işi her gün yaptığı halde bir gün sorumsuzca yerine getirmiyorsa ve bunu hatırladığında hemen klavye başına koşup görevini yapma gayretine giriyorsa bu şahısa ne denmelidir. Bu şahısa güvenilip yeni vazifeler verilir mi? Bu şahıs kendi kendine üstüne vazifeler alıp yapacağına söz verip bırakabiliyorsa içinde onu sorgulayan vicdanına ne cevap verecektir. Kısaca düzen ve mesuliyet birbirini tamamlar. Buna dikkat edilirse ve bu dikkatin içinde biraz samimiyet varsa pişman olduğunu sonraki zamanlardaki eylemlerinde aynı hataya savsaklamaya düşmeyerek ispatlayabilir. Göreceğiz... (7.11.2024...saat; 19.00)

7 Kasım 2024 Perşembe

Dinamizm

Bu günlerde iş yerinde meşguliyeti fazlalaşmıştı. Ama işinin gereğini layıkıyla yerine getirmek için emeğinden gayretinden taviz vermiyordu. İş işti. Sevse de sevmese de kendisine emanet edilen ve karşılığında ücretini de aldığı işini elinin aklının yettiği sınıra kadar yapmak durumundan başka bir bahane düşünmek onun yapısına tersti. Ya yaparsın ya da yapmayıp çıkarsın. Hem yapmamak hem de bulunduğu mevkiin nimetlerinden yararlanmak sorumluluk sahibi olduğunu düşünen kişilere ters bir huydu. Olmamalıydı. Bulunduğu iş yerinde kendisine verilen görevi gönülsüzce yerine getiren ve verimsiz sonuçlar ortaya koyan kişilerin hayata da samimi bakamadığını düşündü. 

Hayatı dolu dolu yaşamak nedir diye bir soru geçti aklından. Hayatı gereği gibi yaşayamamak diye benzer bir cümle ile tamamladı. Sonra eldekini takdir etmek, ele geçene nasibine şükretmek geldi. Şükrederken daha iyiye ulaşma çabası içinde olmayı da ekledi. Gününü ve imkanlarını daha iyiye güzele doğruya hakka yönelik olmayı düşündü. Düşündü. Düşündü ve düşündüklerini elleriyle klavyeye raks ettirerek yazmaya devam etti.

Artık bugünlük çalışma saatinin son zamanlarına gelmişti. Son işlerine bitirmek için masasını kontrol etti. Dosyalarını sıraladı. Arkadaşlarına baktı. Arkadaşları günün son dakikalarını büronun doğuya bakan pencerelerinden binanın önünden geçen yolu ve büroya gelen değerli misafirleri inceleyerek eleştirmeye gülüşmeye konuşmaya devam ettiler. Genç olmanın getirdiği dinamizm ve heyecan onların hal ve hareketlerinden anlaşılıyordu.

Dinamizmin gençlikle ve yaşla ilgisi var mıydı? Yoksa hayata bakışın insana verdiği bir hususiyeti miydi.? sorusu ile sayfayı sonlandırdı. 

5 Kasım 2024 Salı

(Başlangıç 1 )11.Ekim 2024 Cuma

İşte sonunda oldu. Kaç dakikadır başlamak istediğim yazma işine başladım. Hızla aklıma ne gelirse yazıp kapatmam istendi. Bu Cuma sabahı işe gitmeden önce daha sabah kahvaltısına başlamadan önce güne başlarken ya Bismillah diyerek başladık. Hayırlı olsun. Geriye bakmak yok.

Sadece hızla yazmak. Durmadan düşünmeden düzeltmeden elemeden eklemeden yazmak. Bir gün geriye dönersem sildilerime saçmalıklarıma bakacağım. Ama yakın zamanda olmayacak bu. Hayatım bir fabrikanın seri imalat bandındaki parçalar gibi ilerliyor. Bir sonraki aşamada bu bantta giden parçaya ne olacağını bilmeden sırasıyla giden üretim ögesi gibiyim. Günlerin nasıl ilerlediğinin farkına varamadan günün bittiğimin akşam karanlığı bastığında anlıyorum. Bazı zamanlarda haftanın neresinde olduğum bile meçhulleniyor. O kadar tek düze ki.... Ve sanki dalgasız çırpıntısız uçsuz bucaksız bir okyanusun ortasında küçük kayığında küreklerini suya atmış kürekçi gibi çaresiz ancak endişesiz bir sükunetle etrafı yatıyorum. Gözlüyorum. Bu duruma herhangidir müdahalem de yok. Yok... Kendi kendine akıp gitmiyor veya belki de akıyor ama farkında değilim. Değilim. Ömür demen şey tamamlasak için sakince sayılı nefeslerini doldurmaktan başka gayesi kalmamış avarelerden mi oldum diye sormak dahi aklımdan geçmiyor. Ama bu haline de şükür . Gücümü toplayınca yine yeniden kımıllar gibi kımıldamaya başlarız. Faydalı işler yapabilir ümidiyle bu günlük bitiriyorum. Elhamdülillah. (11 Ekim 2024 Cuma Saat 08.15)

2 Kasım 2024 Cumartesi

Her Kişi

Keyfi kaçalı yaklaşık dört gün olmuştu. Burnu damlamaya ateşlenmeye ve hapşırmaya başladıktan bir gün sonra sağlık ocağına gitmiş ilaç yazdırmıştı ama ya ilaçların etkisi yetersiz gelmişti ya da rahatsızlığı bir başka sebeple artmıştı. Sağlığının düzgün olmaması insan denen canlının keyfini etkileyen birinci sebebtir. Diğer sebepler sıralanmaya başlansa çok uzayabilir. Ama en önemlisi eldekilerle, var olanla yetinemenek elinin altında sahip olduklarına burun kıvırmaktır. Bir yönüyle şımarıklıktır. Diğer yönüyle nankörlüktür. Ancak insanoğlu çiğ süt etmiştir sözü ile ifade edilmeye çalışıldığı gibi kadir bilmezlik yaparak daha çoğunun peşinden koşar... İnsanın fıtratında olan bu özelliği olumlu yönde kullanırsa gelişmeye kalkınmaya vesile olur. Eldekilere şükrederek hamdederek  paylaşarak meşru çerçeveden ayrılmadan nankörlük çiğlik etmeden de daha iyiye ulaşma çabası yapanlar da vardır ve bunlar yaşadığı dönemde hem insanların hemde ahirette de yüce Rabbimizin takdiri ve mükafatına nail olacaklardır. Ancak bunu başarmak  hem kolay hem de zordur.  Nefsini ne kadar terbiye ederse o kadar kolay ne kadar nefsine uyarsa o kadar da zor bir iştir. Bir yönüyle imtihandan geçtiğimiz sınırlı süreli dünya hayatının bize bahşedilen zamanı içinde önüne çıkan olayları ve maharetleri ve maharetlerini bağlı kabiliyetleri ile ortaya çıkardığı faydalı sonuçların toplumla içtenlikle paylaşabilmesinin denemesidir testidir. Bu testi başarabilmek her kişinin değil er kişinin marifetidir denir. Er kişilerden olabilmek er kişilerle bir arada bulunabilmek dileğiyle... (3 Kasım 2024 saat 08.02 Pazar)

31 Ekim 2024 Perşembe

Yavaş yavaş

 Yavaş yavaş güneş batarken aydınlığın yerine ortalığa çöken alaca karanlığa rağmen bisikletini Perşembe pazarına doğru hızla sürdü. Yol kuzeye doğru iniyordu ve akşamın serin rüzgarı burnundan tıp tıp akan suyu gömleğine doğru uçuyor ve gömleğinde sulu lekeler bırakıyordu. Ama söz vermişti karanlığa kalmadan Perşembe pazarına gidecek eşinin istediği meyve ve sebzeleri alacak akşam sofrasına yemeğine yetiştirecekti. Yollardan kavşaklardan kaldırımlarda araçların kenarlarından hızla geçerek sonunda pazara geldi . Yol kenarındaki bir trafik levhasının direğine şifreli kilidini kullanarak bisikletini kilitledi. Telaşla pazara girdi ama o alaca karanlıkta kendisi gibi düşünen yüzlerce insanın bir arada olduğu telaşlı kalabalığın içinde buldu kendini. Hızla pazar tezgahlarını kokacak etti. Pazarda domates azdı ve az olmasından dolayı üç harfli marketletden bile pahalıydı. Sonunda bir tezgahtaki ürünü beğendi bir buçuk kilo istedi.Birkaç alışveriş daha yaptıktan sonra hızla bisikletine gitmek istese de kalabalık yüzünden yavaş ilerliyordu. Nihayet yolun karşısına geçti . Bisikleti çözdü. Poşetleri gidona taktı. Geldiği yokuşa doğru pedal çevirmeye başladı. Artık rüzgar sırtından vuruyordu ve serin rüzgardan daha az etkileniyordu. Güneybatı yönünden şehrin semalara yaklaşöakta olan yağmur bulutlarına baka baka eve geldi...Çok şükür...(31 Ekim 2024 Perşembe saat:22.37)


29 Ekim 2024 Salı

Kararsızlık

 Bugün de geciktik. Ama olsun, gün içinde kararını yerine getirmek de hiç getirmemekten iyidir diye düşünerek yazmaya devam etti. Geciktiğine üzülse de devam edeceğim bazen aksamalar olur diyerek çocuklarıyla olan muhabbetini yazmaya başladı. Bugünlerde cocuklarının tek amaçları araba almaktı. Hangi model ne kadar nasıl. Park etmesi zor mu. B sınıfı mı C segment mi soruları kafalarını meşgul ediyor ancak bir türlü net karara varamıyorlardı. Önceki akşam evlerine gelen büyük amcalarının yeni aldığı Fiat egea coros marka sıfır otomobil ise her ne kadar konforlu olsa da uygun fiyatı nedeniyle takdir görse de genişliği nedeniyle park etmek zor olabilir denilerek küçük oğlunun ilk günden beri teklif edip durduğu Opel Corsa inovation un olabileceğine kanaat getirdiler. O dinliyor bazen fikrini beyan ediyor ama net kararını söylemiyordu. Aralığı bekleyelim bakalım, daha evlenme konusu var, küçük eski model bir araçla ayağımızı yerden keselim sonra daha iyisini alırız diyerek düşüncesini söylüyordu. Almak istedikleri ile sıfır araç fiyatları arasındaki makas çok yakın olduğu için kararsızdılar. Bakalım nasıl olacak bu dönemin sonunda yaşadıklarının getirdiği sonuçlar.

Allah her şeyin hayırlısını nasip etsin diyerek sayfayı kapattı. (29 Ekim 2024- saat 19:28)

28 Ekim 2024 Pazartesi

Cumhuriyet Bayramı Arifesi

 İşyeri sabah işe giderken önceki günlerdeki gibi erken kalkmasına gerek olmayacak bir yakınlığa taşınmıştı. O nedenle çok da erken olmayan bir anda ayaklandı. Kalktı yüzünü yıkadı giyindi. Kahvaltısını domates üzerine zeytinyağı ve türlü baharatlar elma sirkesi ve limonlu bir  karışımın eşlik ettiği  güzel bir sofrada tamamladı. Ellerini yıkadıktan sonra aynada saçını son kez düzeltti. Kur'an okuyan eşine muzip bir tebessümle veda ederek kapıdan çıktı. Ayakkabısını giydi. Asansöre bindi ve telefonundan saate baktı. Mesainin başlamasına on dakika vardı. Zemine indi ve sokak kapısından sağa dönerek hızlı adımlara yeni taşındıkları işyerine doğru sabah yürüyüşüne başladı. Her zaman farklı yollar denese de hep aynı noktalara çıkan bir kaç sokaktan geçerek işyerine yaklaştığında işyerinin doğusunda bulunan ortaokulda öğretmenler öğrencileri İstiklal Marşı için hizaya sokuyorlardı. Otomatik açılan işyeri ana giriş kapısı Keloğlan'ın masallarında olduğu gibi "açıl susam açıl"  bile demesine gerek kalmadan "tıs" diye önünde açılıverdi ve asansöre doğru ilerlerken başı önünde kendi halinde bir şeylerle uğraşıp duran güvenlik görevlisine selam verdi. Üst katlarda olan asansörü çağırdı. Talimatını ikiletmeden yerine getiren asansöre hemen bindi. Beşinci kattaydı. Heyecanla odaya girdi. Daha kimse gelmemişti. Masasına geçmeden Müdürü gördü.Kısa bir konuşmadan sonra büroya döndü. Ve ilk işi TRT türküyü açtı. Bugün büroda personel az olacağından rahat rahat türkü dinleyecek, türkülere doyacaktı.. Saat 12.33 olmuştu ve hala trt türkü sabahtan bu yana kesintisiz çalıyordu. TRT hizmetine devam ediyor o da dinlediği türkülerle Türk Devletine hizmetini verimlilikle yerine getiriyordu. Cumhuriyet Bayramı öncesi son saatleri böyle geçiriyordu... Ve nice Cumhuriyet Bayramlarını şu an ki sorunlardan kurtulup daha güçlü birlik beraberlik mutluluk esenlik ve gönenç içinde kutlayabilmek niyazıyla bugünlük sayfasını kapattı. (28 Ekim 2024 saat 12.40)

23 Ekim 2024 Çarşamba

Tedbirli olmak

 Gürültü. Bulunduğu ortam gürültülüydü. Eşiyle sabah erkenden kalkıp tedavi olmak için gittiği diş merkezinin içi sıkıcı gelmişti. Eşinin diş doktorunu ne kadar süre bekleyeceği de belirsizdi. O nedenle biraz  dışarda oturayım diyerek çıktı. Hastanenin serin esintili ön bahçesinde bir banka oturdu. Ön kısımda  çok geniş bir otopark vardı. Her iki yan tarafta da şehrin en kalabalık trafik yoğunluğu çok olan  caddeleri bulunduğundan motor lastik sesleri bitmiyordu. Sürekli bir uğultu kulaklarını rahatsız etse de setinde biraz üşüyerek oturmak iyi gelmişti. Sırtından sabah güneşinin ilk ışıkları belirmeye başlamış ön tarafında bankın gölgesi ile kendi gölgesinin parke taşlı zemine uzun bir yansıması serilmişti. Motorsiklet otomobil gürültüleri arasında cıvıldaşan kuş sesleri ise bu yörelerin siz araçlarınızla ve inşa ettiğiniz yapılarınızla gelmeden önce buraları bizimdi der gibiydi. Sesler farklı farklıydı. Bazen kapanan bir araç kapısının sesi, bazen tahta bir kasanın yere konarken çıkan tıkırtısı bazen giriş kapıları önünde bulunan kapı sürgülerinin alt demir tekerleklerinin zemine gevşek gömülü rayları üzerinden geçen araç tekerleklerinin rayların oynaması nedeniyle çıkan tak tuk sesleri duyuluyordu. Eşi içerde diğer doktor sırası bekleyenlere birlikte  gözlerini muayenehane kapısı üstündeki sıra ekranını gözetliyordu. Bu gözetleme muayene sıra numarası 33 olduğu için kısa zamanda bitecek gibi görünmüyordu. Ama sabırla sıralarını beklemekten başka şansları vardı. Parayı basıp dışarıdan özel muayeneye gitmek. Ülkenin ekonomik koşulları nedeniyle kısıtlı gelirler nedeniyle bu olasılık çok da cazip gelmiyordu. Çünkü sınırlı kaynaklarını sarf etmeleri gereken daha hayati  öncelikli ihtiyaçları vardı. Vardı. Yaşanıyorsa her nefes bir enerjinin yanmadı sonucu oluştuğundan ihtiyaçlar da olacaktı. Önemli olan kaynaklarla ihtiyaçları uygun bir dengede tutabilmekti. İhtiyaç çoksa kaynağı arttırmanın meşru yolu uygun iş bulunabilirnirse  daha çok, daha yüksek ücretlerle çalışmaktı. Ancak çalışma hayatın bitirmiş emekli maaşının dar sınırları içinde hayatını sürdürebilmek zorunda olanların güçleri yetmediği için genellikle kaynak arttırma imkanları yoktu... O yüzden emeklilik öncesi tedbir almak gerekir. Düşüncesiyle sayfayı sonlandırdı... (24 Ekim 2024 saat 08.38 )

20 Ekim 2024 Pazar

Keşkeler.

 20. Ekim 18.53.. Bu gün kitaba uyamadım. Bloga yazmakta geciktim. Eşim anne babasını ziyarete gittiği için evde olmadığından çocukların ihtiyaçlarını gidermeye çalışırken aklıma gelmedi. Şu an ortam sakin olduğundan tuşların başına geçebildim. Ev de televizyon kapalı eşim ve çocuklarım yok. Dışarıdan da gürültü gelmiyor. Ev sessiz ve sakin. Ancak bu sessizliğin içindee kıpraşan bazı korkuları endişeleri depreştirdiğini farkettim. Kulaklarımda sürekli var olan çınlama sesine kalbimin yakınlarında da bir ürpertinin vücuda salgılattığı az miktardaki adrenalin var. Akşamın sükuneti ben neden endişelendiriyor. Geçmişten kalan bir travma mı yoksa kalabalığa alışan her insanda olan bir şey mi? Rahmetli babam 1995 yılı  16 Ağustos'undan 1 Aralık 2023 e kadar genellikle yalnızdı. Şikayetini duymadım. Ya da farketmedim. Ya da duymazlığa geldim. Yalnızlık Allah'a mahsustur derler. Babam sorunlarını açıkça ifade etmezf,edemezdi, dolaylı yoldan ifade etmeye çalışırdı onu da her zaman anlayamaz mıydık. Artık onu ahirete yolcu ettik. Bize yapıp yapmadıklarımızın murakabesinden  başka yapacak bir şey yok. Ona karşı yapamadıklarınızın hesabını zamanı gelince inşallah verebiliriz. İnsan bazen yapmak istediklerini hayatın getirdişi olumsuz koşullar nedeniyle / bahanesine sığınarak yapamıyor ya da daha sonra yaparım diyerek öteliyor. Ve bir gün ötelediği şeyleri gerçekleştirmeden o günler geçiyor. Ve geriye sadece anılar acılar keşkeler pişmanlıklar kalıyor....

 


14 Ekim 2024 Pazartesi

Babam son gün

 Geçen yıl bugün babamın evindeki  son günü olduğunu nereden bilecektim ki. Her zaman ki gibi geceden babamın yanına gidip sabaha kadar onunla kalmıştım. Kardeşlerime yaptığımız nöbet planına göre sıra bende idi. Ancak keyfim de yerinde değildi. Kız kardeşim Abi kendini iyi hissetmiyorsan istersen gelme demişti. Ben ise bahanelerimiz oluyor sağlığım iyi olmasa da  geleceğim demiştim. Babam o gece tuvalete sabaha kadar bazen kendini zorlayarak gitti geldi. Gelemedi bana seslendi. Ben tuvaletten destekleyerek getirdim. Altını temizledim. Nefes almakta zorlanıyordu. Gecenin bir yarısında  parka bakan dış balkonda oturup camı açarak nefeslenmeye çalışıyordu. Gömleğinin göğsündeki düğmelerini çözmüş camdan nefes alaj için uğraşıyordu. Ve bu hayatın zor olduğunu anlatıyordu. Doğru dürüst uyumadan sabaha ulaştım....

12 Ekim 2024 Cumartesi

Üçüncü gün

 Telefon alarmı ile ıyandığında saat yediye on vardı. Uyanır uyanmaz ibadetinş yaptı. Ardından balkona çıkarak gökyüzü tarafı. Çünkü önceki gece aniden bastıran sağanak yağmurun devamının olup olmadığını anlamak istiyordu. Hava berraktı. Yere yola asfakta eğildi yerde kıruydu. Gece yarısındaki yağmurun izleri silinmişti. İçeriye girip balkonun kapısını kilitledi. Sonra telefonun yanına gitti. Bu sabah uyanmadı için kurduğu alarmı sildi. Çünkü yeniden çalabilme ihtimali vardı. Teleonda yazarken ne 5szacağının tereddütüile bir ara duraksadı. Salonda yarı y

Uzanmış vaziyette idi. Mutfaktan küçük oğlu ile eşinin sesleri geliyordu. Küçük oğlu bu sabah Dikili tsraflarınabir gezi grubu ike dağ yürüyüşüne gideceği için hazırlık yapıyordu. Bu arada dün sabah içtiği İngiliz tuzu nun etkisi ile bağırsakları gürül gürül sesler çıkerarak midesinde giren suları sıvaları çıkarmak için uğraşıyordu... Bir ara kulaklarının çınladığınu farketti.Belli de kulakları hep çınlıyordu ama sürekli olmasından dolayı dikkatini çekmiyor olabilirdi. Acaba neden çınlıyordu kulakları. Merak etti...  Son defa kendini nefesini kalbimi dinlerkenbağırsaklarından bir küklere sesi duydu.  Dinlen artık bu günlük başlangıç alıltırmadı yeterli dedi. Ve kapattı...

11 Ekim 2024 Cuma

Başlangıç 2 (12 Ekim Cumartesi)

 Yine güzel bir sabahın ilk anlarındayız. Hava pırıl pırıl berrak. Başımı kaldırıp da özlediğim gökyüzü masmavi bir beyaz bulut parçası bile yok. Güneş Ekim sabahında nasıl olması gerrikiyorsa öyle. Kendi halinde hafif bir sıcak gökyüxünden yeryüxüne yayılıyor. Ne kedi köpek ne de kul sesi duyuluyor. Evin doğu yönünden görülen karşı aparmanın çatısındaki güvercin kğmeslerinin akşamdan sabaha yakılan beyaz patlak göz kamaştıran ışığının yanıp yanmadığının artık bir etkisi kalmamış. Ancak gecenin içinde bu ışık soğuk parlaklığıyla rahatsız ediyor.Televizyon açık. TRT haber de spiker devamlı bir şeyler anlatıp duruyor. Herkes kendi halinde takılıp duruyor. Küçük oğlum işe gitmek için hazırlanmış onu işe götürecek Palio aracın yaklaştığunın haberini bekliyor. Birlikte çalıştığı Abisi geçerken haber verecek, o da hemen yola çıkacak... Bu arada elinde telefon Abdülaziz padişahın bestelediği bir eseri dinledi9ini söylüyor. Evde sürekli askeri marşlar dilemeyi çok seviyor .Boyu yetersiz olduğundan askeri okula gidemediği için esefli kederli olsa da bu gerçeğe alışmaya çalışıyor... Artık son İngiliz tuzu karışımını içme zamanı geldi... 

30 Eylül 2024 Pazartesi

Yol

Günlerden pazartesi. Aracının olmaması nedeniyle eşinin köyde bulunan anne babasının yanına uzun süredir gidemiyorlardı. Eşinin teyze kızının köyde birlikte kahvaltı yapma teklifi üzerine sabah hazırlanıp yola çıktılar.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Değişim

Günler birbiri ardınca geçip gidiyor. Biriktikçe hafta, biraz daha biriktikçe ay, daha da çoğalınca adı yıl oluyor. Sonra yıllar yıla eklendikçe de ömür deniyor. Geçen zamanların içine nice farklı sevinçler sıkıntılar üzüntüler mutluluklar serpiliyor. Bu serpintiler hayat hikayelerini oluşturuyor. Hikayelerini düzenleyip kaydedebilenler ise gelecek günlerde yaşayanlara ibretlerini tecrübelerini aktarabilmiş olan bahtiyarlar sınıfına dahil olabiliyor. 

Bu satırları yazma cesareti gösteren ve internet ortamında kaydeden de aynı şekilde hayatının içinde önüne çıkan  her ne ise onu o an ki şartlara göre değerlendirerek yazıya dökmeye gayret edenlerdendir. Bu çabasının sonuç vermesi ya da vermemesi de önemli değildir. Esas olan onun yazma gayret ve cesaretidir. Sonrası önemli değildir, nasıl olsa sonrasını sonrakiler düşünecektir.

Yaklaşık bir ay önce yüz on beş yıllık şehrin en eski binasında çalışmakta olduğu işyerindeki büro, şehrin bir başka semtinde yeni yapılan ek hizmet binasına nakledildi. Nakil esnasında taşınacakları hazırlamak ve gidilecek yerde eşyaları dosyaları uygun yerlere düzgün bir şekilde yerleştirmek için çok uğraştılar. Ancak ne kadar emek vermiş olsalar da aksaklıklar ve eksiklikler olmuştu. Ayrıldıkları tarihi binada kalanların ne kadar şanslı olduğunu, kendilerinin bahtsız görevliler olarak, bilinmeyen bir yerde yeniden işler ve alışkanlıklar, yeni düzenler geliştireceklerini düşünerek üzüldüler. Çünkü alışılageldik olandan rutinden ayrılmak belirsizlikler içinde bir şeyleri belirleyip düzene koymak kolay değildir. Ancak yeni yere yerleştikçe ve zaman kendi düzeni içinde akmaya başlayınca, onlar da -bu nakil işi ilk zamanlar kendisini ve arkadaşlarını üzmüş olsa da- zamanla yeniliğe temizliğe ve sükunete alıştılar.

Eski işyerinin tarihi büyük ve kasvetli ortamından yeni bir ortama geçmek nice burun kıvrıkları söylenmeler kızgınlıklar kahırlar ve beklentilerinden çok daha fazla yorgunluklarla beraber  kas kırılmaları içinde oluşmuşsa da,  yüksek ve yüksek olduğu için de zirvelerinde soğuk rüzgarların estiği, görevliler arasında bir nevi Bizans oyunları benzeri gözle görülmeyen rekabet ortamından ve bu ortamdaki  yetkililerden uzak bu yeni yerde daha samimi daha sakin bir düzen kurmaya başladıklarını da fark etmişlerdi.   

Sonra düşündü ki değişim hayatta değişmeyen tek ögedir. Çünkü her an bilmem kaç bin kilometre hızla dönen şu yalancı dünyada sabit kaldığını düşünen bile dünyanın hızı kadar değiştiğinin hareket ettiğinin bilincinde olmalıdır. 

Cahit Sıtkı Tarancı'nın otuz beş yaş şiirinin bir yerinde aynaya  karşı, "... Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan...." dediği gibi...(23.09.2024)


19 Eylül 2024 Perşembe

Berber

16 Eylül 2024 Pazartesi günü akşamüzeri mesaiden çıkarken diş tedavisine gideceğini Müdüre söyledikten sonra yeni taşındıkları iş yerinin beşinci katında bulunan bürodan aşağıya inmek için merdivenlere yöneldi. Biraz hareket olması iyi olur düşüncesiyle asansörü kullanmak istemedi. Yavaş yavaş sakin adımlarla merdivenlerden inerek zemin kata vardığında  camlara yeni yapıştırılan kurum ismini ve amblemini inceleyerek otomatik kapıdan çıktı. Kapının tam karşısında yol kenarında sohbet eden güvenlikçi dahil birkaç kişiye selam vererek polis lojmanlarının çitlerine bağladığı bisikletine gitmek için dağ tarafına yöneldi. Bisikletinin tellere bağlı kilidini söktü. Yavaşça kaldırımdan indirdikten sonra bisikletine bindi. Pedallara bastığında bisikletin daha rahat aktığını fark edince hafta sonu eski lastikleri yeni geniş lastiklerle değiştirdiğinden bisiklete daha rahat binebiliyor olmasına sevindi...

17 Eylül sabahı kahvaltısını çabucak yaparak evden erken çıktı ve bisikletini apartmanda kilitlediği yerden aldıktan sonra saçlarını kestirmek için  devamlı gittiği bitpazarında bulunan berbere doğru aceleyle yola çıktı.

Berber, kendinden daha yaşlıca birisinin kırlaşmış saçlarını kısaltmakla uğraşıyordu. Selam verdi. kısa hal hatırdan sonra dükkanın önünde bulunan sandalyeye oturdu. Bir yandan parkı ve dükkanın karşısında bulunan kavun satıcısının parkın kenarına kaldırıma yığdığı iri sarı kavunların başındaki hareketliliği gözlemlemeye başladı. Allah bereket versin tamam tamam sözleriyle bir seyyar satıcı el arabasına seçtiği kavunları yerleştiriyordu.

Sabahın dinginliğinin hissedildiği bu sakin bölgede bir zamanlar şehrin otogarı vardı. İstanbul'dan İzmir'den Konya'dan gelen şehirlerarası otobüsler  bu bölgeye gelir, yolcu alır yolcu indirir, garajın etrafındaki tamirhanelerde bakımları yapılırdı. Bölgede bulunan yapılar o günlerin hatıralarını hala barındırıyordu. Gittiği berberin o zamandan bu yana değişmediğini tahmin ettiği mavi boyalı demir camekanlarında eski yıllardan kalan birkaç parça kirli anıyı da barındıran camlar hala mevcuttu. Eski aynaların arasına çivilenmiş kenarları kıvrık soluk duvar takvimi üzerindeki manzarayla birlikte asıldığı tarihi de gösteriyordu. Bir an  Necati Cumalı'nın "Tülü" hikayesi aklına geldi. Hikaye böyle bir bölgede dükkanlarda asılı duran eski sararmış fotoğrafları tarif ederek başlıyordu.

Bu arada berberin hızla çalışan şarjlı makinası da birkaç dakika sonra ihtiyarın saç kesim işini  bitirmişti.

Berber tıraş olana sıhhatler olsun diyerek avucuna kolonya tuttuktan sonra, ihtiyar yandaki kollardan destek alarak berber koltuğundan kalktı hesabını ödedi vedalaştı ve sakin adımlarla kapıdan çıktı. 

Buyur dedi berber Ahmet geç. Koltuğa oturur oturmaz beyaz örtüyü boynunun altından itibaren üzerine örterken bugün izinli misin dedi. Eh bir kaç saatlik izinliyim diyerek cevapladı.

Daha önceki tıraş zamanından kalan bir kaç konuda laflarken tıraş makinesi de ustanın maharetli ellerinde görevini yerine getiriyordu. Her yanını saran beyaz örtünün altında gözlemekten ve sohbetten başka yapabileceği ne vardı ki? Çay içer misin diye sordu. Yok çarpıntı yapıyor diyerek reddetti. Berber  saçın ve başın durumu ve pozisyonuna göre tıraş makinasının birini bırakıyor fişe takıyor ve çekmeceden daha farklı özellikleri olduğunu tahmin ettiği başka bir makine çıkararak kaldığı yerden işine devam ediyordu. Kesilen dökülen saçları önüne birikmeye başlamıştı. Yıllar yılı her berbere geldiğinde  kesilerek önüne dökülen saçlarını düşündü. İlk beyazlar önüne geldiğindeki tedirginliği atlatmış artık beyazlarını kabul etmişti. Hayatın aşamalarıydı, kabul etmek zorundaydı. Allah her yaş için ayrı ayrı sağlık ve esenlikler versin diye düşündü.

Berber tıraşlı başına uzaktan sağdan soldan bakarak elinde makas ve tarak  ile kestiği saçlardan geri kalanı kontrol etmeye başlayınca işin sonuna gelindiğini anladı. Son kontroller yapılıyordu. Ardından on beş yirmi santimlik bir çubuğun ucuna bağlı pamuk parçasını kolonyaya daldırdı. Kolonyalı pamuğu çakmak ile tutuşturdu ve ateşini  her iki kulağına   kısa aralıklarla hızlıca çekip uzaklaştırdı. Bir yanık kokusu etrafa yayıldı. Kulaklarındaki tüyler temizlenmişti. İşte işin püf noktalarından biri de bu diye düşündü. Ona göre, bu işi tıraş olanı incitmeden yapmak ustanın maharetini kabiliyetini gösteriyordu.

Ardından kolonya şişesini avucuna dökerek saçlarına sürerek taradı. Boynundan aşağıya doğru bağladığı beyaz bezi sükunetle topladı. Dükkanın bir köşesine sükûnetle silkeledi. Elektrikli saç kurutma makinesi ile saçını ve boynunu rüzgara tuttu. Berber   sıhhatler olsun diyerek elindeki kolonyayı avucuna doğru uzatırken, o da aynı diğer müşteri gibi koltuğundan kalkıyordu.

Cüzdanını çıkardı borcunu ödedi ve vedalaşarak dükkandan ayrıldı.  Berber yerleri süpürüp ona tekrar bakıncaya kadar bisikletine binmişti bile. Gülümseyerek yeniden vedalaştılar... 

 

8 Eylül 2024 Pazar

Kaçış

İçinde günlerdir bir türlü etkisini yitirmeden hatta artarak devam eden gerginliğinin hal ve hareketlerine olumsuz etkisini bir türlü üzerinden atamıyordu. Atamıyordu çünkü her akşam iş dönüşü eve girdiğinde açılan ilk konu  hiç değişmiyordu.  Ne dese, ne anlatsa, ne tavsiye etse, ne gösterse, ne nasihat etse değişmiyordu. Hep biteviye aynı konu açılıyor. Aynı sorular soruluyor. Aynı cevaplar veriliyordu.  Dayanabileceği sınıra kadar sabırla dinliyor. Bir süre geçtikten sonra sabrı kalmıyor ve öfkeleniyordu. Bir ara sakinleştirici şurubunu içiyor. Şurubun yarım saat içinde vücuduna tesiri başlayınca sakinlemeye başlıyor, bir süre sonra da yatağına uzanıyordu. Sonra uykunun derinliklerinde her şeyi unutuyor, teselliyi uykuda buluyordu. Bu durum nereye kadar sürecekti.   

Hayatın yaşanması gereken nice iyi ve çözülmesi gereken nice kötü yanı varken sadece bir tarafına takılı kalmak bir ruh sorununun başlangıcı mıydı? Hem de çözülmesi kendi elinde olmayan bir konuda zihnin takılı kalması ne kadar zor bir durumdu. Zihin kilitlenmişti ve açılamıyordu. Bu konuda kendisinin çözüme yönelik attığı adımın durumu daha da kötüleştirmiş olabileceğine kanaat getirdi. Belki de kendi araya girerek durumu karşılıklı olarak tevil etmeliydi, yorumlamalıydı. Ancak o direk çözümün meseleyi kolayca çözebileceğini düşünmüştü. Öyle olmadı. Ve şimdi çözüme katılmadan direk çözüm girişimin sıkıntılı sonuçlarına katlanıyordu. İnşallah  yeni hepimiz için  hayırlı bir konu ortaya çıkar ve hep beraber oraya odaklanılır.(19.09.2023)

Bekleyiş

Bekliyorduk. Babamın hastalığında iyi gelişmeler olması konusunda Kardeşlerimle beraber her an yeni bir haber bir müjde bir mutlu haber bekliyorduk. Ama her yeni gün, yeni istenmezliklerle karşılaştırıyordu bizleri. 16 Ekim akşam 19.00 sıraları evinden ambulansla Merkez Efendi Devlet Hastanesi Acil Servisine götürülen Babam, o gece yoğun bakıma alınıyor ve o günden bu yana günlük kısa aralıklarla sırayla görebiliyoruz. Doktorların ise müjdeli bir cevabı yok.

Önce  daha iyi nefes alması sağlanacağı için boğazında bir delik açıldı. Ardından daha iyi beslenebilmesi için midesine tüp konularak mama ile besleneceği söylendi. Bu amaçla bizlerden rıza metni imzalamamız istendi. İmzaladık. Razı olmayıp da ne yapabilecektik. Sağ olsun doktorlar ne gerekiyorsa eldeki imkanları ile yapıyorlardı.  

Bize de ümit ve hüzün arasında bir bekleyiş düşüyordu. Sonunda iyi haberler duymak temennisi ve tesellisi ile beklemeye devam ediyoruz. Allah zorda olan tüm insanlara kolaylıklar versin. 

Yakın zamanda eve çıkabilecek durumu geldiğinde evde bakımla ilgili gelişmeler olacak. İnşallah kardeşlerimle bu aşamayı da atlatarak babamıza daha iyi bir bakım ortamı sağlayabiliriz. Bu evde bakım hepimiz için yeni fedakarlıklara yol açacak. 

Rabbimiz Yüce Kitabında: "Şüphe yok ki her güçlükle beraber bir de kolaylık var. (Unutma) Kesinlikle her zorlukla beraber, elbette bir kolaylık (ve rahatlık) da olacaktır. Çünkü gerçekten her zorlukla beraber (iki kere)kolaylık bulunacaktır.) (İnşirah 5-6-7-9)" buyuruyor. 

Yeni fedakarlıklar, gayretler zorluklar ve müjdeler sevaplar da getirecek. Sabırla devam ettirebilmeyi ve hayırlı sonuçlara ulaşabilmeyi temenni etmek şu an için tek yapabileceğimiz. 23.11.2023

19 Temmuz 2024 Cuma

Bizim Diyar

Amcakızı Güler'in biricik kızının düğünü için  davet edildik. On üç temmuz Cumartesi günü hazırlanarak sabah saat altıda Gediz'e Akçaalan köyüne doğru yola çıktık. Turgutlu, Salihli, Uşak kavşağı, Gediz, Gediz Pazarı derken öğleye doğru köye vasıl olduğumuzda evin anahtarlarını sormak için yengemizi aradığımızda  ısrarla düğün evine çağırıldık. Aracın yönünü düğün evine çevirdik. Karşılamaya çıkmışlar. Bizi görünce sevinçleri memnuniyetleri yüzlerinden okunuyordu. Kahvaltı yaptığımız halde ısrarla sofraya oturtulduk. Sevilen kişiye sevdiğini göstermenin verilen önemin bir göstergesi de sofradır. Allah razı olsun. O şarkı doğruyu söyler. "Ankara'dan Abim geldi evde bir bayram havası" Öyle de oldu. Hepimizde bir hoşnutluk bir bayram havası...

Artık resmi olarak köy değildi mahalle olmuştu ama bizim  köyümüzdü. 1958 yılında belediye iken nüfusu azala azala önce belediyelikten düştü sonra köy ardından mahalle oldu. Köye her ziyarette yaşayan insan sayısının azaldığı evlerin boş olduğu hatta yıkılıp göçtüğü görülüyordu. Yurt dışında yaşayan bir kısmı ise imkanlarının genişliği ile özenerek birkaç katlı evler yaptığı, ancak zamanla ilk günlerdeki gibi gelinemediği binanın her yanını saran tozdan bahçelerdeki çalı çırpıdan anlaşılıyordu. Sokaklarda çoluk çocuk görünmüyordu. Köyün merkezindeki kahvenin üst bölümünde oyun oynayan nisbeten genç emekliler ile alt bahçesinde ağaçların gölgeleri altında oturan yaşı geçkin diğer kısmı ortadaki fıskiyeli havuzu seyrederken bazıları da kısık gözlerle dağları seyrediyor, yanında sohbet ettiği arkadaşının sorularına öylesine cevaplar vererek zamanını dolduruyor. Zaman doldurmak deyince sabah evden çıkarken eşinin kahvaltıya kadar müsaade ettiği sınırlı zaman kastedilmiştir. Öğleden sonra öğle namazı akabinde bir süre uyuduktan sonra ikindi namazını müteakip kahvedeki -eğer boşsa- aynı masada oturup aynı arkadaşı ile sohbetin sabahtan kalan kısmını tamamlamaya başlanıyor. 

Köye geldiğinin ilk sabahında ise eşiyle mezarlığa gitmişti. Evden çıkıp mezara doğru yürürken köy okulunun önündeki yeşil sahanın yanında son günlerin modası bir TOGG otomobilde iki genç sohbet ediyordu. Geçerken selam verdi ama o kadar dalgınmışlar ki selamını duymadılar.(Ya da iplemediler, önemsemediler)  Devam etti. Doğuya mezarlığa  doğru uzayan sokağın sol yanındaki eski harman yerinin toprak yığınlarıyla bozulduğunu, kenarlarında yeni yeni bahçeler  bulunduğunu gördü. Çocukluğunun aklı erdiği zamanlarının başlarında harman yerine doğru ekin taşıyan kağnı gıcırtılarıyla ortalığın çınladığı sıcak yaz aylarını hatırladı. Harman yığınlarını hayal meyal hatırladı. Depremden sonraki ilk yıllar olmalı dedi kendi kendine... Halasının evini,  halaoğullarını, BMC kamyonuyla diyar diyar kömür taşıyan eniştesini.

15 Temmuz sabahı da erken saatlerde eşiyle köyün içini baştan aşağı dolaştı. Uzun yıllardır girmediği bazı sokakları köyün diğer ucunda bulunan evleri yerleri gezdi. Erken kalkarak balkonunda bir şeylerle uğraşan yaşlılarla  kısa sohbetler yaptı. Köşe başlarında kimseler toplamadığı için tüm meyvesini sokağa dökmek zorunda kalan dut ağaçlarının dallarında kalan son taze dutları topladı. Bahçe çitlerinden yola sarkarak belki meyvelerim bir insanoğlunun ağzına girer diye olgunlaşan, ancak kimse gelip toplamadığı için de dut ağaçları gibi küsüp meyvelerini yerlere atan, dallarının altında ezilen çürüyen kokuşan kırmızı renkli meyveleriyle bekleyen nice erik ağacıyla karşılaştı. 

Kimseler geçmediği için yoldaki taşlarını ot bürüyen sokaklardan geçti. Ara ara hafızasına düşen anılarla şimdi zamanı karşılaştırdı. Köyün git gide silinmeye başladığına kanaat getirdi. Dolaşıp gözlemlediği yerlerin ekserisinde bir sessizlik bir yoksulluk bir hüzün yerleştiğini idrak etti. Bu köyde eski günlerin neşesinin canlılığının olmadığına hükmetti. Bir dini bayram (eğer evin büyükleri çoluk çocuğu ikna edebilmişse) bir yakın akraba düğünü bir cenaze anında geçici olarak kalabalıklaşan köyün yıl içindeki günlerinin çok büyük bölümünün bom boş geçtiğine inandı.

Sonra düşündü ve idrak etti ki sadece kendi ata yurdunun hali değildi bu, eğer büyükşehirlerden uzaksa, uzakta bulunan memleketin köylerinin çoğunun benzer sıkıntılar içinde bulunduğunu farketti. Çocukken dağlarını bayırlarını derelerini tepelerini gezip, sokaklarını şenlendirdiği bu yerler sadece çocuk şarkılarında kalan tatlı bir müzik nakaratı olmuştu. 

"Orda bir köy var uzakta . Gitmesek de gelmesek de o köy bizim köyümüzdür." 

Evet bizim köyümüzdür.(19.07.2024)

10 Temmuz 2024 Çarşamba

Azim

İnsanoğlu kendisine bahşedilen sonunu bilmediği hayatı içinde nice badirelerden geçiyor. Bu sıkıntılara  karşı cevabını bazen sabırla bazen de öfke ve itirazla veriyor.  Ancak her ne şekilde olursa olsun nihayetinde o sıkıntı hayatın akışı içinde gelip geçiyor. Ve akan zaman içinde andan gitgide uzaklaşıyor. Kişi o anı  sadece o sıkıntıyla karşılaştığında ortaya koyduğu eylemle hatırlıyor. Keşke mantığın imanın beden gücünün oluşturduğu bilgelik içinde en güzel en hayırlı en faydalı olanı (salih ameli) yapabilse.

Bu eylem (ya da  eylemsizlik /sabır)  azim gayret fedakarlık gerektiren bir süreç olduğundan her bünye layıkıyla  uygun şekliyle yerine getiremiyor. 

O zor anda geleceğe umudu yitirmeden yapılması gerekeni sabırla inatla gayretle yerine getirmek daha iyi zamanlara ulaşmak azmi içinde olmak ve bunu başarabilmek  kişiyi yeni bir seviyeye çıkarıyor... Başaranların, aşanların seviyesine...(17.01.2024)

9 Temmuz 2024 Salı

Ses ve koku


Sıcak  yaz gecelerinde evin doğu kısmındaki  pencereler ile batı kısmındaki pencereler hava sirkülasyonu ile serinlemek amacıyla karşılıklı olarak açılır. Bunun gecenin ilk saatlerine pek etkisi olmasa da ilerleyen saatlerde evin nemi ve sıcaklığı gitgide azalır ve uyuyanları rahatlatır. Ancak sokağa bakan batı tarafındaki pencerelerden gelen sokaktan geçen araçların gürültüleri ve insanların konuşma sesleri, gece arttıkça sessizlikte arttığından daha rahatsız edici olur. Açık olan doğu pencereleri de iç kısma baktığından yine sigara içmek için balkona çıkan insanların kendi aralarındaki fısıltılı sesleri bile evinde uyuyanlarca duyulur hale gelir. Bazen de uzak yerlerden gelen misafirleriyle uzun süre görüşemediklerinden özlem gidermek ve içerdeki çocukların uykusunu bozmamak için  sohbetlerine balkonlarında devam ederler. Ancak ne sokaktan geçenler ne de balkonlarında muhabbet edenler yan dairelerde uyumaya çalışanları dikkate alırlar. Bu seslere dayanamayanlarca kibarca ikaz edildiklerinde sessizce odalarına çekilip sohbeti sonlandırabilirler.
Bahsedilen bölgede tüm bu seslerin dışında biteviye, her gece süren bir başka ses ve koku daha vardır ki, iç boşluğa bakan apartmanlarda yaşayanlar için bu sesler ve kokular çevreye yayıldığı halde sanki yok hükmündedir.  İç boşluğun kuzeydoğu köşesinde apartmanın zemininde gece gündüz şehir halkını doyurmak için ekmek üreten fırının imalathanesinde ekmek yapmak için hamuru bankoya çarparak açan ve sonra baston tipi ekmek yapan fırın işçilerinin diğer ismiyle hamurkârların çalışma sesleri ile fırının bacasından çıkan rüzgarın etkisiyle yayılan is kokusudur. 
Kokunun sebebi günün içinde herhangi bir zamanda ters eden rüzgarla birlikte iç boşluğa inen baca dumanıdır. İlk kez hissedenler bir yerlerde yangın mı var endişesiyle tedirgin olsalar da zamanla kanıksanır. 
Gece yarısından sonra şehirdeki sessizliğe dinginliğe eklenmiş olan bu seslerdeki ritim ve intizam, hayatı fırın çevresinde geçenler için alışılageldik bir ritüel halinde beyinlerinin bir köşesinde sürekli devam eder.
Şehir ve insanlar var oldukça gece imalat için, gündüz satış için faaliyette bulunmak zorunda olan fırın ve çalışanlarının çıkardığı sesler, fırın çevresinde yaşayanlarca kanıksansa da, misafir olarak gelenler ve yeni taşınanlar için bu sesler ilk gece uykularını olumsuz etkilemektedir.   
Hamurkârın elleriyle bankoya vura vura genişlettiği ve sonra kıvırarak uzun (baston tipi) ekmek biçimi vererek tahta pasalardaki bezlerin arasına özenle sardığı hamurlar kabarıncaya kadar bekledikten sonra uzun küreklerle sıralı olarak fırına atılır ve piştikten sonra kürekçi tarafından fırından çıkarılarak satılmak üzere istiflenir. 
Doğal olarak sesin ve kokunun insan ruhuna yaptığı olumlu çağrışımlar dışında istenmese de, birlikte yaşamanın getirdiği sorumlulukla fedakarca yapılan faaliyetler sonrasında ortaya bu tür koku ve sesler de çıkmaktadır. İdeal olanı güzel kokularla ve seslerle dolu güzel bir hayat sürmek.
Hakkıyla çalışan ve hakkını aldığına inanan insanlar için çalışmak, aklını kemiren vesveselerden arınmaya vesile olabilir mi? sorusuna cevap olarak; aynı işle uğraşan önündeki işini bir an önce bitirmek için canla başla çalışmak durumunda olan insanların, telaşı/meşgalesi/amacı olmayan insanlara göre daha şanslı olduğuna kanaat getirdi. Çünkü alın teri ve emek kutsaldır.11.06.2024
 

Tedbir ve İntizam

12 Haziran sabahı bloğuna baktığında  29 Şubat günü yazmak niyetiyle açıp da boş bıraktığı blog sayfasının silinmeyip taslak olarak kaydedilmiş olduğunu fark etti. 

O günden bu güne bu boş taslak sayfası yazmasını beklediğine göre geç de olsa yazmadan bırakmak olmazdı. Yazmak not tutmak amacıyla tasarladıkları blog denilen sistemi bulanların emeğine gayretine karşı ayıp olurdu. Yazdığı ve şu an itibarı ile bir faydası da olmayan diğer yüzlerce sayfa dururken yeni bir sayfa daha yazarak sistemin kapasitesini azaltmasa, sistemi meşgul etmese daha mı iyi olurdu? 

Ama dedi içinde bir muhalif ses, bugün değil yıllar sonra zihninden geçenler dilinle ve elinle kayda geçemeyecek hale geldiğinde ya da senden sonra yani göçüp gittiğinde geride kalanlardan  merak edip arayıp bulanlar için hoş, değişik (belki de faydalı)  bir bilgi derlemesi olmaz mıydı? diye düşüncelerini seslendirdi.

Yine ama diyerek izin bile istemeden devam etti içindeki muhalif , yazdıklarının sırası konusu belli değil yazmışsın ancak karmakarışık bir ot yığını gibi, tarayıp düzenlenip konusuna göre sıralanması gerekmez miydi? 

Haklısın dedi. Planlı intizamlı olmak, yaptıklarının yazdıklarının düzenli bulunabilir olması önemli diyerek içinde her zaman su yüzüne çıkmadan mırıldanıp duran ve ne dediği net anlaşılamayan içindeki o muhalifi bu kez net konuştuğu için  takdir etti.

Muhaliflere  de söz hakkı vermek ve dinlemek her zaman ve her yerde faydalı oluyor. Bazen yapılacak iş muhalefet sebebiyle biraz gecikse de muhalifin ifade ettiği kusurlar düzeltilerek daha sağlam daha eksiksiz bir şekilde yolda kalınmadan yola devam edilmesine yararı oluyor diye düşündü.

Çünkü basit bir araçla bile  arızası kusuru  araştırılmadan bakımı yapılmadan yola çıkıldığında yolun en zor kesimlerinde yolda kalma ihtimali artıyor. Erken çıkmak çabuk varmak niyetiyle  tedbirsizlik yüzünden o keyifli yolculuk belki de istenilen yere varamadan bir uçurum dibinde ya da bir hastane koğuşunda bitebiliyor. Bu konuda her iş kolundan, tarihten ve bilimden  nice acı örnek verilebilir.

 (Akıl sonradan ah çekmek için değil, düşünüp tedbir almak içindir. Mevlana)

(Şans tedbirli kişilerin cephesinde savaşır. Euripides) 12.06.2024


ÖMÜR

"Ömür" denen ve -insan hayatının başlangıcından sonuna kadar olan süreci özetleyen kavramın- içinde geçen bir gün daha nihayete eriyordu. Akşam güneşinin şehrin batı ufuklarına yönelip, son ışık hüzmelerini şehrin içine doğru akıttığı ikindi sonrası, pencerelerden yansıyan sarı pırıltılar ve sokak aralarında oraya buraya biriken sarı kuru yapraklarla beraber, yansıyan son ışıklar sonbaharın bitip yaklaşan kışın da habercisiydi. 

Yaşın ilerlemesi nedeniyle kaslarında  azalan kuvvet, dünya meşguliyeti ile ilgili yapacaklarını da sınırlıyordu. Bir nevi hayatın da sonbaharına girdiğini, ağaran saçlarla beraber anlatıyordu.

Çevresinde daha uhrevi, daha sakin, daha durgun, daha eylemsiz bir düzen gelişiyordu. Bu durum hoşuna da gitmiyor değildi.

Artık dostlarıyla eylemin yerine söylemin önde olduğu faaliyetler geliştiriyordu. Gezip dolaşmaktan çok, bir mekanda oturarak devam eden uzun sohbetler, evde ise televizyonda gösterilen her ne ise onları takip etmek - faaliyet olarak-  gününün çoğunu kapsamaya başlamıştı. 08.11.2023

4 Temmuz 2024 Perşembe

Kim bilir?

Sol kulağındaki çınlamaya rağmen, içinde bir köşeye süpürülerek toplanan sıkıntılara birikintilere rağmen, ille de bu sayfaya bir kaç kelime yazmak için kendini zorlamanın ne gereği vardı diyebilir bu yazıyı okuma zahmetine katlanan  bir kısım okuyucu dostumuz.

Ama bazen yazmak içindeki sıkıntının mahiyetini çözmeye yararlı olabiliyor. İçindeki, o açıklanamaz tarif edilemez şey, yazılınca daha müşahhas, görünebilir hale dönüşüyor. Bir heykeltıraşın mermeri işledikçe yapmak istediği şeyin görünür olmaya başlaması gibi denebilir. 

O sebeple belki de yazmak kimileri için bir terapi yöntemidir. Kim bilir. Yazdıklarının o an için bir anlamı tutarlılığı olmasa da , ileriki zamanlarda bir faydası olabilir. En azından boş oturup da yararsız, bir süre sonra unutulabilecek  düşüncelerle zihnini meşgul etmektense, o an için aklına geleni kayda geçmek faydalıdır. "Su uçar yazı kalır" demişler diye düşünüyorum ve o yüzden de saçma da olsa yazıyorum. 23.11.2023

Kuru Meşe

Nereden estiyse Özay Gönlüm'ün gönlüne, yaşadığı memlekette  gördüklerini, işittiklerini, hissettiklerini yazıvermiş, bizlere bir güzel türkü ile aktarıvermişti. 

Sobalarda kuru meşelerin yandığı, boncuklu gelinin ortalıkta döndüğü eski zamanlarda, Mehmet Ağa ise efelerin arasında oturmuş, üşüyerek karlı dağlara baktığı gençlik günlerinde miydi?

(ZOBALARINDA GURU DA MEŞE YANIYOR

ZOBALARINDA GURU DA MEŞE YANIYOR Efem
YANIYOR DA MEMET EFEM DE ÜŞÜMÜŞ DE DONUYOR
BONCUKLU DA GELİN ORTALIKTA DÖNÜYOR DA DÖNÜYOR
ASLANIM DA EFELER VAY VAY

GAR MI YAĞIP BA YARENGÖME'NİN DAĞINA Efem
MEMET AĞAM DA OTURU DA VERMİŞ EFELERİN DE SAĞINA
ÇIKAM HA DEN DER ŞU DAĞLARIN BAŞINA DA BAŞINA
ASLANIM DA EFELER VAY VAY

YAĞIP BA : Yağıyor
YARENGÖME : Tavas'ın eski adı
HADEN : Haydi)

Bu satırları tuşlayan, şimdi ne zaman bu türküyü duysa çocukken kışın soğuk günlerinde çıtır çıtır yanan ve üzerindekini de cızır cızır pişiren sobanın başında soğuktan kızarmış ellerini nasıl ısıttığını hatırlıyordu.

Türküyü duyduğunda yaz da olsa kış da olsa ürperiyordu ve üzülüyordu, boncuklu gelinin  hayalinin sobalarla Mehmet Ağalarla süslü o eski kış odasında ortalıkla hala dönüp durmasına, çileli haline bakıp acıyordu. Neden boncuklu gelin ortalıkta dönüp duruyordu. Ona başka yardım eden yok muydu? Bu sözden ev hanımlarının  meşgalesinin bolluğunu anlıyordu. Boncuklu gelin,  türkünün yakıldığı zamanlardan bu yana  nice dinleyenin hayalinde türküdeki evin bitiremediği  işlerinin arasında bir hayalet gibi dolanıp duruyor. Bu türküde sobalarında yanan kuru meşenin çıtırdaması odada oturanların ısınmasının hayale getirdiği bekleyişin ötesinde, bitmeyen işlere karşı ifade edilmeye çalışılan bir bezginliğin filmlerdeki konu yerleştirme gibi yerleştirilmiş olduğu anlaşılamıyor hissediliyor. Ve bu his de dinleyene bir hüzün veriyor. (Belki de sadece şahsıma mahsus bir duygudur.)

Zobalarında yaktıkları meşe ise,  zaten kupkuru olan ıssız dağ yamaçlarında Allahtan başkasına güvenmeden kendi başına kimseden yardım almadan, yetişmeye gelişmeye tohumlarını saçmaya çalışır. Meşe denilen ağaç türü  yetiştiği coğrafyanın sosyolojisi incelendiğinde bir yönüyle yoksulluğu da betimler. Onun yetiştiği yerlerde başka ne yetişebilir bilinmez. Sadece o soğuğa  sıcağa ve kuraklığa dayanır. Sonunda bir kış günü Mehmet Ağanın zobasında ateşe küle dumana dönüşerek terki dünya eyler. Belki de o kadar zor koşullara rağmen geliştikten sonra yine o dağlarda yaşayan insanoğlu tarafından dallarının budanarak kurutulması, bir kış günü ihtiyaç duyulan bir zobanın içinde yanması onun yaşam döngüsüdür, kaderidir.

Afyon yöresinden başka bir türküsü daha vardır. Bu türküde meşe yeşildir bahardır, gövermiştir. "Meşeler gövermiş varsın göversin. Söyleyin huysuza durmasın gelsin" der türküyü yakan. Doğru söylüyor.  Varsın göversin.. Giden gitsin,  kalan kalsın.  

MEŞELER GÖVERMİŞ VARSIN GÖVERSİN


MEŞELER GÜVERMİŞ VARSIN GÜVERSİN
SÖYLEYİN HUYSUZA DURMASIN GELSİN 
VARMASIN KÖTÜYE ASILSIN ÖLSÜN
AH KÖT'ADAMIN VAR ÖMRÜNÜ YOK EDER 

BEN BİLEMEDİM YAYLANIZIN YOLUNU
SAÇIM UZUN BAĞLASINLAR KOLUMU 
EĞER ANNEN SENİ BANA VERMEZSE
AH YEMİN ETTİM KESECEĞİM YOLUNU

KARASER DERESİ BÜKÜLÜP GİDER
ZİLİFLER GERDANA DÖKÜLÜP GİDER 
BİR YİĞİT DE SEVDİĞİNİ ALMAZSA
AH O YİĞİDİN ÖMRÜ SÖKÜLÜP GİDER 

GÜVERMEK : GÜYERMEK : Yeşermek, yeni yaprak açmak
ZİLİF : Zülüf, şakaklardan sarkan saç lülesi

Kuru meşelerin yandığı soba başlarında duranlara, durmaktan vazgeçmeyenlere, türkülerle dertlerini sevinçlerini çığırmaya devam edenlere  selam olsun...

Çay Bardağı

Çay dağıtan hanımefendi masaya çayı bırakıp gittiğinden beri  çevresini dinlemeyi bırakarak çayı ve tabağı gözlemeye başladı.

Neden niçin demeden hiç sebepsiz başlamıştı gözlemeye. Ama bilinen gözlemleme ciddiyeti ile değil sol yanına koyduğu sıcak çay bardağını sol gözünün ucuyla gözlemlerken bir yandan da klavyede yazılarını tamamlamaya çalışıyordu. Bu arada bir yudum çay içmek için klavyeyi bıraktı ve uzaktaki sağ eliyle  bardağa uzandı. Bardağı kaldırırken yapışan tabak önce ayrılmak istemese de tutunamayınca gürültüyle kendini masaya bırakıverdi. Bir an, acaba tabaktan ayrılmak istemeyen bardak mıydı yapışan diye düşündü kafası karıştı. Çayı yudumladıktan sonra bardağı tabağa bırakarak klavyeye yöneldi.  Bu arada yıllardır etrafı dinleyerek ona çevresi hakkında bilgi aktaran malumatlar veren  sol kulağından beynine doğru ilerleyen çınlamayı fark etti. Önemsemedi, şu an için konu çay bardağı idi. Çayı makul aralıklarla yudumlasa da şekersiz olması nedeniyle kekremsi bir tad bırakarak boğazından midesine doğru akışını vücudundaki hücrelerine tesir eden sıcaklık iziyle takip etti. Bardağın dibindeki son yudumu da içmek için kaldırdığında tabak yine ayrılmak istemedi, ancak yapışma gücü yetersiz olduğundan yine tıngırdayarak masanın zeminine düştü. 

Klavyeyi bırakmadan önce son defa bardağı kontrol etti. Çayın son yudumuna kadar içmek çayı bardakta bırakmamak çocukluğundan beri alışkanlığıydı. Hatta yakınında bardağı yarım bırakanlara müdahale etmek çayınızı bitirin lütfen demek isteği her zaman içinde kıpırdayıp dursa da  çok şükür  şimdiye kadar bu şekilde çocuklar hariç bir müdahalesi olmamıştı. Çocuklara  ikazının  fayda sağlamadığını düşünerek ve  dibinde bulunan çay tortusunun içinde bulunan küçük çay çöplerini de  görmezden gelerek o kadar da olur diyerek bardağın boşaldığına hükmetti. Klavyeyi bırakarak etajerin üst çekmecesini açtı. Çekmecedeki kutudan sarı renkli bir plastik marka alarak çay tabağının yanına bıraktı. Etajer çekmecesinin alt kenarındaki döner rulmanların vırıltı sesini duyarak çekmeceyi kapattı. Boş bardağı çay dağıtım ve boş toplama ve temizlik hizmeti sunanların beklediği dış bankoya götürmek üzere masadan kalkarak odadan çıktı... 

Bu işlem rutin olarak günde altı defa oluyor diye düşündü. Konu olmasa da yazmak için konu uydurduğu gibi, insanların istihdamı için de yüksek yetkililerimiz bazı işler görevler oluşturuyorlar. ( = uyduruyorlar) 

Gelişmeyen, sadece var olan durumu devam ettirmek amacıyla meşgaleler bulunarak  sürdürülüp giden bir hayatın (=düzenin) parçasıyız. Havanda su dövmek bu olsa gerek. Yaş altmış bir olmuş ne yapmışım bu dünyaya  geldiğimden beri iyiye, hayra, faydalıya, güzelliğe doğru gelişime ne katkım olmuş diye düşündü. Bugünlük klavyeyi bıraktı. (31.05.2024-16.55 Manisa)

Örtü

 Birkaç günden bu yana  aşırı sıcak nedeniyle şehrin sokaklarında öğleden itibaren gezmek dolaşmak keyif vermez olmuştu. Ancak önceki deneyimlerinden de biliyordu ki, her ne kadar sol kaval kemiğinden yağmurun yaklaştığına dair bir ikaz/işaret almasa da yakında yağmur kendini sıcak sokaklara bırakacaktı.  Umumiyetle böyle oluyordu.

Perşembe günü sabahtan sükunetle doğan güneş,  öğleye kadar  şehrin üzerine ince bir tül gibi örten sıcak dalgasını yayarken, öğleden itibaren yerini yavaş yavaş  Spil dağının güney batı yönünden gelen bulut kümelerinin şehre ulaşan gölgelerine bıraktı. Ancak bulut kümesi değil de,  sıcak tül  perdesi kaldırılarak  şehre baştan başa daha kalın bir gölgelik, bir güneş perdesi  örtüldü demek daha münasip olur diye düşündü. 

Şehirde güneşin sarı sıcak renklerle tüm eşya üzerinde beliren  hakimiyeti bitmiş, ısısı azalmış fırından süpürülen küllerin renginde bir hafif kurşunilik her yanı sarmıştı.

Atmosfer durgundu. Bekliyordu. Yeni bir talimatla dönüşeceği ana kadar bu şekilde telaşsız bekleyecekti. Telaş bize dedi, alemde telaş yok süreç var. Zamanı gelenin olması var. Olacak olanın olacağı ana kadar bir dinginlik... Bu, şehri sükunetle gözlemleyenler için de ibret alacakları ve belki de hayat prensiplerine  dahil edebilecekleri hoş dersler içeriyordu. ... Saate baktı. İş arkadaşları büroyu terketmeye başladıklarına göre bilgisayarı yarın sabaha kadar kapatma vakti geldi. 06.06.2024-17.31 



Eylemsizlik

Bilmek, bildiğin konuda eyleme geçmedikten sonra ne işe yarar ki? diye bir düşünce geçti içinden. En iyi bildiğini yapmalı insan. Bir konuda olayın yanlış geliştiğini biliyorsan ve düzeltmek için bir girişimde/ etkinlikte/eylemde bulunmuyorsan o zaman ortaya çıkan olumsuz sonuçtan eylemsizliğinin derecesinde sorumlusun diye sorgulamasına devam etti. Zaman geçtikçe o yanlış iyice pekişir ve belki de çözülemez düzelemez hale gelirse bunun böyle olacağını bildiğin halde düzeltme girişiminde bulunmadığın için mesulsün. Nereye kaçarsan kaç ne bahane bulursan bul sorumlusun. Zaten büyük olasılıkla vicdanın içinden gizlice bunu fısıldıyordur. Ve bahanelerin yetersizse vicdan azabını çekmeye de başlamışsındır. 

İnsanı bildiği konuda oluşan hatalara karşı pasif olmasını ne etkiliyor. Cesaretinin yetersizliği eyleme geçince gelişen tepkiler olumsuz olursa kaybetme zarara uğrama riski var. Öyleyse yapılması gereken  bir başka cesur bilen meydana çıkıncaya kadar sükunetle beklemek mi olmalı?   O ana kadar yanlış gelişen sorun olan konunun etrafında dolaşarak kendi halinde  suya sabuna dokunmadan çevreye yayılmış pisliklerden atlaya atlaya eve kaçarak kurtulmak. Ama eve girdiğinde yüzüne sıçrayan bir kaç damla pisliğin paçalarına da  bulaştığını görmeyecek misin? Ve sonra üzerindeki kirleri arıttıktan sonra evinde televizyon karşısında kendini soyutlamış halde dışardayken seyrettiğin durumu içerde de seyretmeye devam edeceksin. Gece uykuya dalmadan önce içini kemiren vicdanının sesini nasıl susturacaksın?

Belki de, insanın iki eli iki ayağı iki gözü iki kulağı olmasının yanında  bir beyni olması Yaratanın bizi yaratırken murat ettiği niyeti de anlatıyor. Huzur ve sükun içinde mutlu bir ortamda yaşamak özlemi içinde sadece bir istek olarak durması seni memnun ediyorsa/ sana yetiyorsa böyle devam etmelisin dedi içindeki kızgın muhalif ...(04.07.2024.12.05)

30 Mayıs 2024 Perşembe

Sıradan Bir Sabah

   Sabahın serininde bisikletine binerek her zaman geçtiği yollardan ilerlemeye başladı. Hedefi işyeri idi. Şehrin en eski resmi binasına doğru pedala fazla basmadan ancak frene sık dokunarak yokuş aşağı sürdü. Malta Kemerburgaz fırın üst tarafındaki yoldan doğuya doğru bisikletini sürerken sabah güneşi gözlerini kamaştırdığından oğlunun kullanmayarak kenara attığı eski güneş gözlüğünü taktı. Acaba nasıl görünüyorum diye düşünse de boş ver önemli olan gözünün rahatlaması dedi. Boyahane köprüsü bölgesine doğru ilerlerken Kuyualan camisinden itibaren etkisi artarak esen rüzgar altında eski boyahane köprüsüne ulaştı. Artık yol inişe geçmiş bisikletinin pedallarını çevirmeye gerek kalmamıştı. Bisiklet yolun meyili ile  kendi akışı içinde ilerlerken önce inşaatı devam eden okul ardından Ulupark göründü. Turizm Derneğinin güneyinden geçerken aşağıdan gelen araçlara dikkat ederek yola devam etti.    Bildiği yollardan bildiği yerlerden bildiği gibi sürerek eski postanenin karşısındaki Pomağın fırınında durdu. Bisikleti sehpaya aldı. Ön tarafta gidona taktığı yemek torbası dengeyi bozduğundan ileri geri oynatarak yer çekimine ve yol eğimine göre sabitledi ve fırının satış penceresine gitti. Fırıncı genç daha önceden tanıdığından siparişini sormadan paketlemeye başladı ve yine de emin olma için minik bir tebessümle aynı mı abi sorusuna evet cevabı verdi. Cüzdanından parayı çıkarırken de aynı mı dedi. Fırıncı genç aynı, on lira fiyat değişmedi. Cevaben her geldiğimde değişebilir endişesi ile fiyat soruyorum. Kusura bakma dedi. Küçüğe selam diyerek birbirlerine gülümseyerek fırından ayrıldı. Paketini bisikletinde takılı duran çantasına koydu...   Nedense ve neyi gizlemek amacıyla yapıldığı anlaşılamayan yüksek saçlarla kapatılan ve içi boşaltılarak gitgide hayalet şatoları andırmaya başlayan  Beyaz Fil iş hanının müştemilatındaki Beyaz Saray sinemasının güney tarafında bulunan taş döşeli ancak taşları bozuk ve kırık olan yoldan titreye titreye  sarsıla sarsıla pedalları daha kuvvetli basarak ilerledi. Önündeki köşede yol sağa kuyumcular çarşısına doğru mecburi yön gösterse de o yasak olan sol aşağı yöneldi. Birkaç pedal sonra da sağa, Ziraat Bankasının arka sokağı yeni adı şemsiye sokak olan yola dönerek, ikinci vitesle, karşısında görülen  emekliler parkına doğru ilerlemeye devam etti. Sandalyeleri ile sokağın her iki yanına işgal ederek yayılan Şakir'in kahvesinden ve Manisa Kebapçısından sonra sola dönerek yoldan karşıya geçti. İşyerinin batı tarafında bulunan çiçekleri korumak amacıyla yapılan demir parmaklıklara bisikleti kilitleyerek güneşe karşı gözlerini kıstı ve  işyerinin mermer merdivenlerine  doğru yürüdü. Bir asrı devirmiş ve üzerinden geçen nice insanoğlunun hallerini gözlemlemiş eski merdivenlerden orta kata çıkıp güvenlik bölümünde kimliğini okutmak için cüzdanın çıkardı ve makinanın manyetik okuma platformuna gösterdi. Güvenlik personelini selamlayarak sol tarafa doğru yöneldi ve sakin adımlarla biraz ilerideki ofisine doğru ilerledi. Ofis kapısında sağında, koridorda çalışan evrak kayıt memuruyla da selamlaşarak besmeleyle içeri girdi. Ne zaman sona ereceğini bilemediği iş hayatındaki bir iş günü daha başladı.(30.05.2024)


Bir beyaz örtü

Bu sabah yataktan kalktıktan sonra yatağının yanındaki pencereden dışarıya baktığında mavi gökyüzünü göremedi. Dağları göremedi. Her yanı ka...