11 Ekim 2022 Salı

Gözyaşı

Eşinin GAP turuna gittiği ikinci gündü. Evde iki günden bu yana bir sessizlik bir sakinlik ya da bir eksiklik vardı. Yukarıda kalan oğlu da artık aşağıda yatmaya başladı. Akşamları eşinin önceden hazırladığı yemekleri buzdolabından çıkarıp ısıtıyorlar. Bazen kendilerine göre yemek yapıyorlar. Bu sabah birkaç günlük ekmeklerin çoğaldığını görünce dilimleyip yumurtaya buladı. üzerine domates, peynir ve sucuk kesti. Önceden ısıtılmış fırına saldı. Bu arada çay demlenmeye başladı. Bir süre sonra ekmekler kızarmış, üzerine döşediği domatesler peynirler birbirinin içinde erimiş olarak fırından çıkardı. Dolaptan zeytini  peyniri de masaya  koydu, Çaylarını yudumlayarak kenarları biraz fazla kızarmış ekmeklerini kısa sürece bitirivermişlerdi. Nasıl olmuş dedi oğluna. On üzerinden beş dedi gülümseyerek. Ama  sormasına gerek yoktu. Çünkü hazırlayıp kızarttığı dilimler bitmişti. 

Telaşla evden çıkış hazırlıkları başladı. Yemek esnasında  çayı hızlı içtiği için sıcak çayın etkisiyle hararet basar terlerdi. Bu sebeple gömleğini kapıdan çıkmadan önce giyer ve öyle çıkardı. Gömleğini de giydi. Üzerine de -her ne kadar renk ve zevk olarak eski zamanların bir eşyası olsa da - krem rengi montunu giyerek kapıdan besmeleyle çıktı. Oğlunda önceki zamanların gerginliği öfkesi yoktu. Neşeli sözlerle iğneliyordu babasını... 

Otomobille doğuya doğru yola çıktılar. Hatuniye Camisinin üst kısmında araçtan inerek hızlı adımlarla işyerine yürümeye başladı. Yol kenarındaki palmiye ağaçlarının diplerinde ıslaklıklar vardı.Sanki her ağacın dibine birileri su damlatmıştı. Ağaçlara bakarak yürürken parkın alt köşesindeki trafik ışıklarında yeşil ışığın ona geç demesini beklerken, palmiyenin üzerindeki büyük üzüm salkımlarına benzeyen meyvalarını ya da tohumlarını farketti. Bu salkımlardan bir mayi, bir sıvı damlıyordu ağacın dibine. Her canlının bir zamanı var diye düşündü. O palmiye anavatanında meyvaları olgunlaşıp sarktığında nice canlı besleniyordu. Ama bu uzak diyarlarda insanlarını estetik zevki olsun diye dikildiği bu yol kenarında meyvalarını ne bilen vardı ne de yiyen. Meyvalar oluyor ve yerlere dökülüp çevreye yapış yapış bir ortam bırakıyordu. Yoldan gelip geçenler tarafından meyvaların ezilişi sonrasında  onu söylenerek temizleyecek bir temizlik görevlisini bekliyordu. 

Belki de palmiye kendi kaderine bahtına ağlıyordu. Meyvalarından sızan gözyaşları mıydı?

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...