Aralık ayı kış mevsiminin kendini iyice hissettirdiği günlerin başlangıcıdır. Bazen doğudan ve kuzeyden rüzgarlarla gelendir soğuk. Bazen de güney batıdan kara bulutları önüne katıp sürükleyen nemli lodostur. Şehrin üzerine bulut yığınağını tamamladıktan sonra gök gürültüleriyle yağıp her yanı suya doyurur. Fark edilemez sakinlikle sessizce yığdığı bulut kümeleri içinden günlerce çiselediği de olur. En güzeli budur. Tıpır tıpır kimseyi rahatsız etmeden yağar da yağar. Şehrin sakinleri bu yağış biçimiyle uyumlu bir faaliyet içinde devam ettirirler günlük yaşantılarını. Kanıksanır hayatın parçası olur. Şemsiye elden bırakılmayacak kadar önemlidir. Ardından ıslak ve nemli ama berrak bir atmosfer bırakarak bir gece vakti sessizce bulutlarla beraber kaybolur.
Şehrin kenarlarında tek katlı evlerin bacalarından tüten dumanlar esintinin yönüne göre sağa sola savrularak yavaş yavaş yükselirler. Bu evlerin bahçelerinde sobalarda yakmak için odun ve kömür depolanan bir yer bulunur. Her sonbahar göçmen kuşlar sıcak bölgelere göçe başladığı günlere rastlanan zamanlarda kış hazırlığı da başlar. Çatılarda akan çatılar sıvanır kırık kiremitler elden geçirilir. Önceliğin hayatta kalmak olduğu bu kenar semtlerde bir düzensizlik çevreye ve eşyaya karşı bir özensizlik göze çarpar. Bunun sebebi imkanların sınırlılığıdır. İmkanlar hayattaki önceliklerine göre sıralandığında temel ihtiyaçlar önem kazandığından etrafın ne olduğu ikinci planda kalmaktadır.
Şehrin iç kısımlarına yaklaştıkça insan ve araç yoğunluğu artar, binalar daha yükselir ve daha sıkışır. Merkezde doğalgazla ısınan kat kat dairelerin çatılarında bulunan bacalarda ise duman yoktur. Belki de bacalar, şehre doğalgaz geldiğinden beri evden duman atma işlevini yitirip sadece eski zamanların gereksiz boşu boşuna yer işgal eden bir aksesuarı olmuştur.
Bu binalarda yaşayan insanlar kapalı dairelerinde iklimin etkilerinden uzak, otomatik cihazların ısıyı dengelediği odalarında yaşamlarını sürdürürler. Ne göçmen kuşların uzun sıralar halinde güneye uçtuklarını ,ne de rüzgarlı günlerde dallarda kalan son yaprakların da savrularak kuytularda biriktiğini fark ederler. Dairesinden sitenin kapalı otoparkına asansörle iner, aracına biner, kliması çalışan aracında müzik dinleyerek yola devam eder, işyerindeki otoparka girer ve yine asansörle bürosundadır. Bir kısmı ise yeni koşullara uyar ve işe gitmeden evden işe girer. Onlar hayattan daha çok soyutlamıştır kendilerini.
Kenar semlerde soğuktan, titremekten korkan insanlar kış bir an önce bitsin ya da hafif geçsin temennisindeyken, merkezde dairelerinde oturan bir kısım insanlar ise; televizyon haberlerinde izledikleri karın ve kışın ülkeye sardığı o günlerde sevinçle turizm acentelerinden kar tatili için otel rezervasyonu yaptırarak o kışı da ilginç ve güzel geçirecekleri için mutludurlar.
Bu anlatılanlar kat kat dairelerin tümünde yaşananlar değildir. Dairelerin içinde ne gibi zorluk yoksulluklar sıkıntılar olduğunu bilmek, tek katlı evlerin bulunduğu semtlere göre çok daha güçtür. Dışarıdan soyutlamış biçimde yapılar olduğundan -içinde yaşayanlar haber vermedikleri müddetçe- bilinmezlikleri bilinmez kalabilir. Bu konuda peşin hükümlerle her yazılan gerçeği yansıtmayabilir. Her yerin kendine özgü farklılıkları olabileceğini kabul etmek gerekir.
Kısaca koşullar ne kadar değişse de insanca yaşamanın yollarını bulmak hedefimiz olmalı.