23 Aralık 2021 Perşembe

Peşin Hüküm

Aralık ayı kış mevsiminin kendini iyice hissettirdiği günlerin başlangıcıdır. Bazen doğudan ve kuzeyden rüzgarlarla gelendir soğuk. Bazen de güney batıdan kara bulutları önüne katıp sürükleyen nemli lodostur. Şehrin üzerine  bulut yığınağını tamamladıktan sonra  gök gürültüleriyle yağıp her yanı suya doyurur. Fark edilemez sakinlikle sessizce yığdığı bulut kümeleri içinden günlerce çiselediği de olur. En güzeli budur. Tıpır tıpır kimseyi rahatsız etmeden yağar da yağar. Şehrin sakinleri bu yağış biçimiyle uyumlu bir faaliyet içinde devam ettirirler günlük yaşantılarını. Kanıksanır hayatın parçası olur. Şemsiye elden bırakılmayacak kadar önemlidir. Ardından  ıslak ve nemli ama berrak bir atmosfer bırakarak bir gece vakti  sessizce bulutlarla beraber  kaybolur.

Şehrin kenarlarında tek katlı evlerin bacalarından tüten dumanlar esintinin yönüne göre sağa sola savrularak yavaş yavaş yükselirler. Bu evlerin bahçelerinde sobalarda yakmak için  odun ve kömür depolanan bir yer bulunur. Her sonbahar göçmen kuşlar sıcak bölgelere göçe başladığı günlere rastlanan zamanlarda kış hazırlığı da başlar. Çatılarda  akan çatılar sıvanır kırık kiremitler elden geçirilir. Önceliğin hayatta kalmak olduğu bu kenar semtlerde bir düzensizlik çevreye ve eşyaya karşı bir özensizlik göze çarpar. Bunun sebebi imkanların sınırlılığıdır. İmkanlar hayattaki önceliklerine göre sıralandığında temel ihtiyaçlar önem kazandığından etrafın ne olduğu ikinci planda kalmaktadır.  

Şehrin iç kısımlarına yaklaştıkça insan ve araç yoğunluğu artar, binalar daha yükselir ve daha sıkışır. Merkezde doğalgazla ısınan kat kat dairelerin  çatılarında bulunan bacalarda  ise duman yoktur. Belki de bacalar, şehre doğalgaz geldiğinden beri evden duman atma  işlevini yitirip sadece eski zamanların gereksiz boşu boşuna yer işgal eden bir aksesuarı olmuştur.  

Bu binalarda yaşayan insanlar kapalı dairelerinde iklimin etkilerinden uzak, otomatik cihazların ısıyı dengelediği odalarında yaşamlarını sürdürürler. Ne göçmen kuşların uzun sıralar halinde güneye uçtuklarını ,ne de rüzgarlı günlerde dallarda kalan son yaprakların da savrularak kuytularda biriktiğini fark ederler. Dairesinden sitenin kapalı otoparkına asansörle iner, aracına biner, kliması çalışan aracında müzik dinleyerek yola devam eder, işyerindeki otoparka girer ve yine asansörle bürosundadır. Bir kısmı ise yeni koşullara uyar ve işe gitmeden evden işe girer. Onlar hayattan  daha çok soyutlamıştır kendilerini. 

Kenar semlerde soğuktan, titremekten korkan insanlar kış bir an önce bitsin ya da hafif geçsin temennisindeyken,  merkezde dairelerinde oturan bir kısım insanlar ise; televizyon haberlerinde izledikleri karın ve kışın ülkeye sardığı o günlerde sevinçle turizm acentelerinden kar tatili için otel rezervasyonu yaptırarak o kışı da ilginç ve güzel geçirecekleri için mutludurlar.  

Bu anlatılanlar kat kat dairelerin tümünde yaşananlar değildir. Dairelerin içinde ne gibi zorluk yoksulluklar sıkıntılar olduğunu bilmek, tek katlı evlerin bulunduğu semtlere göre çok daha güçtür. Dışarıdan soyutlamış biçimde yapılar olduğundan -içinde yaşayanlar haber vermedikleri müddetçe- bilinmezlikleri bilinmez kalabilir. Bu konuda  peşin hükümlerle her yazılan gerçeği yansıtmayabilir. Her yerin kendine özgü farklılıkları olabileceğini kabul etmek gerekir. 

Kısaca koşullar ne kadar değişse de insanca yaşamanın yollarını bulmak hedefimiz olmalı. 


Dokunuş

Nedense durduk yerde başını önüne eğdi ayakkabısını incelemeye başladı. Kaç yıl önce almıştı bu siyah ayakkabısını hatırlayamadı. Tapuda görevli olduğu yıllarda sürücü kursunda öğrencisi olan bir ayakkabı imalatçısı tapuya bir iş için gelmiş ve onu tanımıştı. Gülen yüzüyle "hocam burada mı görevlisin?" diyerek başlayan sohbetin bir yerinde, elinde bulunan çantasındaki ayakkabıları gösterdi. İmal ettikleri ayakkabılardan üretim fazlası olanları isteyen dostlarına maliyetine verdiğini söylemişti. Fiyatları uygun, ürünler kaliteli idi.  Sohbete dahil olan birkaç kişiyle birlikte o da  işte şu an giydiği ayakkabıyı almıştı. Kaç mevsim olduğunu  unutsa da, kışın yağmurda çamurda kullandığından zamanla yanlarından patladığını ve tamir ettirdiğini hatırladı. Fakat yine de yağmurlu günlerde içine su sızdığını bildiğinden sadece kış mevsiminin kuru ve soğuk olan günlerinde giymeye başlamıştı.

Evden çıkarken eğer hava yağışlı ise botlarını, kuru ise genellikle şu an ayağında bulunan ayakkabısını dolaptan çıkarır, ayağına giydikten ve koruyucu sünger ile sildikten sonra, aşağıya inmek için butonuna basarak bulunduğu kata çağırdığı  asansör gelince inerdi. 

Eğer olağan üstü bir durum yoksa eşi kapıdan onu uğurlardı. Bazı sabahlar eşi  daire kapısında uzun süre beklemekten sıkıldığından mı, içeriye soğuk girmesini önlemek için mi ya da  kahvaltı sofrasında oturan çocuklarını takip etmek amacıyla mı olduğunu anlayamadığı bir telaşla "hayırlı işler güle güle der" ve özür diler gibi bir tebessümle  içeriye girerdi. Belki de bir önceki akşamın herhangi bir konuda aralarında oluşan gerginliğinin  sabah  havasına aksetmesi miydi? Bilemezdi sadece içinden bir buruk his "mümkündür, olabilir" diyerek geçiştirirdi.

Asansöre bindiğinde içeride bulunan aynada kendini son kez denetler ve besmeleyle apartman kapısından çıkıp her gün yürüdüğü yollardan bir kez daha yürümek üzere adımlarını atmaya başlardı...

Bilgisayarın ekranına son bir kez baktı. 

"Bu tekdüze yapılan eylemler de bir gün sona erecek." dedi kendine, "Beklenen ana, gün gün dakika dakika yaklaşıyoruz, öyleyse  iyi değerlendirelim, sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz demiş Yunus Emre "cümlesiyle klavyede son dokunuşlarını da bugünlük tamamladı...

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...