13 Ekim 2017 Cuma

İncir

Yaz sonu köye gittiğinde bahçedeki incir ağaçlarındaki incirler tatlanmamıştı, hamdı. Yaklaşık bir ay sonra eşinin isteği üzerine tekrar gittiğinde ise incirlerin daha da olgunlaştığını gördü.  Aşağı dallarda bulunan bir kaçını kopardı. Bir tanesini yedi. İncirler önceki aya göre daha koyulaşmışlar ve tatlanmışlardı. "Çocuklara da götürelim" diyerek diğerlerini eşine verdi.
Ağacın altında bulunan masaya oturdu, düşünmeye başladı.
" Olgunluk da bu ağaçtaki incire benziyor.İnsanoğlu hayatın içinde yaşadıklarıyla ya olgunlaşıp kendi hayatına ve etki alanındakilerin hayatına tad veriyor.
İncir ağacından olgunlaşmadan kopup aşağılara düşenleri ise ne kurda ne kuşa faydalı oluyor. Yerlerde kuruyup büzülüp sertleşerek, gelip geçen canlıların ayaklarının altında bir o yana bir bu yana sürüklenip duruyor. İnsanın da  yaşadığı tecrübelerden ders çıkarmayan, hayatına yön anlam vermeyenleri aynı yere düşen ham incir meyvaları gibi oluyor. "
Evin kuzey kısmında bulunan tepe tarafından hafif bir rüzgar esmeye başladı, yapraklar hışırtıyla seslenerek dallar sallananarak selam verdiler aralarından geçen rüzgara.
Birkaç yaprak düştü sallanarak, kuşların gagaladığı bir çürük incir zorla tutunduğu daldan kendini yere bıraktı.
"Bazı insanlar incir çekirdeğini doldurmayan meseleler yüzünden neden birbirlerinin hayatını karartıyorlar." diye düşündü.
İçerden yemek hazırlığının telaşındaki kadınların sesleri ve tencere çatal kaşık tıngırtıları duyuluyordu.
Karnının açlığını duyumsadı..."Vakit geldi." diyerek yavaşça sandalyeden kalktı içeri doğru yürümeye başladı.
...

6 Ekim 2017 Cuma

Gece biterken

Gecenin bir vaktinde uykumdan uyandığımda aklımdan geçen nice düşünceleri sabah unutuyorum. Hatırlamaya çalışıyorum ama aklıma bir türlü gelmiyor.
Bir çare bulmalı. Çünkü kendime göre ilginç fikirler sabahın telaşı içinde kaybolup gidiyor. Gecenin sessizliğinde yanıma usulca sokuluveren ilham, sabah uyandığımda bir başka şehrin gecelerine akıyor.

Suyun Akışı

Su bir çok konuda yol gösterir düşünüp ibret almak isteyenlere. Her hangi bir tahrik eden olmazsa yatağında sakin sakin akar. Amacına yani  hedefi olan aşağıdaki denize kavuşma umudunun önünde engel olmazsa, sabırla sükunetle döne döne, kıvrıla kıvrıla akar durur. 

Ve akarken içindeki balıklara yengeçlere köklerini içine salmış ağaçlara hayat verir. Kenarındaki bağlara bahçelere, etrafındaki  kurtlara kuşlara, börtüye böceye, köylere köylülere destek olur. Onun sakin ama ciddi biçimde iç yapısına bilenlere hep yardımcıdır. Bazen yayılır ovanın yüzüne geçilebilsin diye, bazen daralır üzerine köprüler kurulsun diye. Onun haleti ruhiyesini çözenler onunla dostluk içinde işbirliği yaparak yaşar giderler. Bilmeyenlerse girdapları içinde kaybolur giderler. 

Ancak onun da deli zamanları vardır. Bahar geldiğinde, karlı dağların başlarındaki karlar çözüldüğünde, bir an evvel denize dönmek gayretiyle suyu ve yatağını sıkıştırırlar. O da dağ sularını, kar sularını bir an evvel deniz ulaştırmak için debisini arttırır. 

İşte bu zamanlarda çok öfkelidir. Yanına yanaşılmaz olur. Köpürür taşar koşar gider, amacı bir an önce üzerinde bulunan emaneti denize iletmektir. O günlerde huyunu bilenler sabırla beklerlre öfkesi yatışsın diye. Zaten beklemeseler de yapacakları bir şey yoktur. Dinlemez kimseyi, önüne geleni katar götürür denize. Üzerine yapılan köprüler sıkar onu, yanına yapılan evler, etrafındaki bağlar bahçeler sıkar...Kimseyi görmez olur gözleri ne çıkarsa devirir... Öyledir işte...

(Her insanın deli çağları vardır deli sular gibi. O deli çağlarda sakinleşinceye kadar, köpükleri duruluncaya kadar yanına yaklaşılmamak akıllıca olur.)

İnsanoğlunun akıllıları çözmüşler suyun bu halini, yüksek köprüler yapmışlar ki öfkeleninde yıkamasın, bentler barajlar yapmışlar öfkesini dindirmek için gücüne ket vurmak için. Elektrik, sulama, gibi işlerini görmek için ehlileştirmişler. Deli deli akışlarını borulara sokarak elektrik, kanallara akıtarak sulama yapmışlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar er yada geç denize ulaşmasına mani olamamışlar. Ya da onun denize ulaşma sevdasını kullanmışlar. Sevdasından menfaat elde etmişler. 
Amacı/hedefi/sevdası umman olunca, karışmazlarsa sakin sakin yollar bularak hangi yön kendini ummana götürecekse o yöne akışarak ilerlemiş.
Önüne, aşamayacağı engeller çıktığında, önce altlarda bir delik, bir gedik aramış yer altından kaçıp gideyim diye. Bu olmayınca beklemiş, birikmiş ardından gelen sular yardımcı olsun diye. Ardından gelen sular çoğaldıkça seviyesi de gücü de artmış ve onun denize inişini durduran/geciktiren engeli aşma seviyesine geldiğinde, -bir santimetre bile daha  yükselmeden- yüksek mi alçak mı tehlikeli mi tehlikesiz mi diye düşünmeksizin  hemen en uygun gördüğü yerden salıvermiş -ne kadar yüksek olursa olsun- kendini aşağılara , bazen çağlayarak (belki de denize kavuşması engellendi diye ağlayarak ) inmiş köpürerek aşağılara...(06.10.2017)
İnsanların da yaratılışlarına uygun bir emelleri varsa, su gibi er ya da geç emeline ulaşır. Gün olur engellerin önünde zamanı gelinceye kadar bekler, zaman gelir engelleri aşar gider.


5 Ekim 2017 Perşembe

Sıcak Gece

Gecenin bir vaktinde terler içinde uyurken, hafif bir serinlik hissedilir...Terli vücudun nice saattir özlediği hoş bir andır bu,  fazla eylenmeden gelip geçse de artık önceki sıcak kalmaz, yeni bir seviye başlar.  Esinti sabaha doğru biraz daha artar. 

Sabah ilk aydınlığını dağıtırken yeryüzüne, serinliğin de sonudur artık. Çünkü birazdan güneş ilk hüzmelerini gönderecektir üzerimize, önce  ılık, ardından aşama aşama gelen bir sıcak sarmalayacaktır  yeryüzünü.

İlk ışıklarla beraber tabiat da uyanmaya başlar; dallar yapraklar hışırdar, kuşlar yuvalarından pır pır uçarlar her bir yana. 

Sükuneti, uzak bahçelerde dalların arasına gizledikleri bedenlerinden çatlarcasıyla çıkan cırıltılarıyla yerlerini belli eden  cırcır böcekleri bozar önce. Ardından  her zamanki sabah serenatlarına devam eden  guguk kuşlarına, serçeler ile  kırlangıçların cıvıltıları karışır. Yakınımızdan geçerken duyduğumuz   bu kuşların kanat pırpırları, sabahın sükunetini daha da bozar.

Açılıp  kapanan kapıların sesleri duyulur işe gidenlerin evlerinde.

İşte böyle bir günün başlangıcında elinde öğle yemeğini istiflediği küçük poşetiyle Besmeleyle  kapıdan çıktı. Hangi ayakkabıyı giyse uygun olur diye kararsızlık içinde on saniye düşündü. On beş yıllık siyah ayakkabılarında karar kıldı. Asansöre bindi 4-3-2-1-0 ve asansör kapısını açarak sol tarafa yürüyüp bisikletinin kilidini çözdü. Bisikleti geri geri iterek bir eliyle de apartmanın dış kapısını tutarak sokağa çıktı. Saatine baktı 08.10. Yine geciktik diye düşünerek bisikletine bindi.

O anda gürültülü olarak kapanıverdi/çarpıverdi apartmanın dış kapısı. Okula giden küçük çocukların birkaçı irkildi. Bir elleriyle yavrularının ellerini tutan, diğer ellerinde  yavrularının ağır sırt çantalarını taşıyan anneleri;  "birşey yok yavrum korkma kapı çarptı" diyerek yürümeye devam ettiler.  Bulunduğu sokağın  biraz yukarısındaki kavşaktan doğuya dönerek şehrin aşağılarına doğru pedal çevirmeye başladı... 

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...