30 Aralık 2019 Pazartesi

Kula Yolları

Arkadaşının bir işi nedeniyle  Kula'ya gitmek üzere saat 11 civarında yola çıktılar. Arkadaşının kullandığı 2009 model 1.9 motorlu wolkswagen caddy marka araç yolları rahatlıkla aşıyordu. Ancak hız sınırlaması nedeniyle çok daha kısa sürede ulaşabilecekleri yolu diğer araçlarla aynı sürede tamamladılar. 
Arkadaşı işlerini hallederken O da şehri kolaçan etmeye başladı. Gezdiği cadde ve sokaklarda bir çok  dükkanın boş olduğunu gördü. Sokaklarda fazla insan bulunmamasını önce havanın soğuk olmasına yordu. Bazen sokak başlarında birkaç kişiye, ayaküstü yarenlik yaparken rastladığında ise sigara yasağı sebebiyle kahveden çıkarak dışarıda bulunduklarını  düşündü. Gezmeye devam etti. Bir ara sıkıştı.Yolu üstünde denk gelen cami kenarındaki tuvalete girdi. Tuvaletçi kulübesinde iki üç kişi aylak aylak muhabbet ediyordu. Çıkışta çevresine bakındı. Cami kapısı önüne yanaşmış olan kamyonette açıkta satılan patates çuvallarını gördü. Sıra halinde boş dükkanların arasında sadece kömürcü dükkanları ve yanyana iki fırın işliyordu. Nice işyeri kapalı iken yanyana iki fırının işlemesi aklını kurcaladı. İki ekmek fırını neden yanyana çalışır? Başka yerlerde rastlamadığı bir durumdu.
Sadece Kula mı böyleydi yoksa Anadolunun büyükşehirlerden uzak yöreleri de böyle miydi? Geçen ay Ankara üzerinden Yozgat Sorgun'a gittiğinde, yolda gözlediği köy kahvelerinde yol kenarı kasabalarında da benzerlikler vardı. İnsanlar bir masa etrafında ya sonbet ediyorlar, ya da televizyon izliyorlardı. Televizyon onlara ülkelerinin hiç gitmedikleri yörelerindeki güzellikleri hayırlı gelişmeleri anlatıp duruyordu. Ezan okunduğunda bir kaç ihtiyar sessizce camiye cemaate gidip namaz kılıyor. Namaz sonrasında yine aynı masaya sessizce oturuyor ve aynı kanalın yararlı mutlu haberlerini -kaldıkları yerden- izliyorlardı.
Aylaklık, sessizlik, durgunluk ya da bezginlik, kapalı dükkanlar ve yanyana çalışan iki fırın. Bunların birbiriyle bağlantısı var diye düşündü. Demek ki çok ekmek satılıyordu. Çok ekmeği kim alır? Yoksullaşan kitle. Ülkemizin istatistik kurumunun rakamlarına göre kişi başına milli gelir artıyorken, zenginleşmemize rağmen neden gerçek farklıydı? Zenginlerin servetleri ortalama istatistikleri etkileyecek düzeyde artmasına rağmen, kırsala düşen gelir payı ise düşüyor muydu?
Sadece Kula yolları değil memleketin bütün yolları şimdilik dolambaçlı ve karmaşık görünüyor. Diye düşündü, düşündü, düşündü.
...
Sonra yerli ve milli aracımızın televizyondaki ışıldayan görüntülerine takıldı gözleri, kendini o aracı sürüyor gibi hissetti bir an ve mutluluktan unuttu aklındaki diğer soruları.


10 Aralık 2019 Salı

Kara Bulut

Her yıl olduğu gibi şehre, önce kara bulutları getirdi güney batıdan esen ılık  rüzgarlar. Bir kaç hafta şaşsa da sonbahar yağmurları yine başladı. Dallara zorlukla tutunan son yapraklar da, üzerlerinden akıp giden yağmurun ağırlığına fazla dayanamayarak bırakıverdiler kendilerini ıslak  zemine. Yine de ağaçlarda bir kaç yaprak gayretle tutunuyorlardı dallara, yağmur damlalarının ağırlığına, farklı yönlerden esen rüzgarın  sallamalarına  dayanıyorlardı. Yere yapışıp kalmış yapraklar ise gükyüzünün ıslak zeminde oluşturduğu yansımanın manzarasını bozuyorlardı. 
İçerde büroda kafasının akşamdan kalan yorgunluğu ile radyoyu açtığında frekansı akşamdan ayarlı olarak çalmaya başlayan klasik müziği değiştirmek için her hangi bir gayrete girmedi, öylece dinlemeye devam etti.29.11.2019

Sis

Sabahın ilk ışıkları net değildi bugün. Sisli havanın içine emdiği ışık, bir fotoğrafçının gölgeleri yok etmek için zaman zaman kullandığı puslu lambalardan yayılan ışığa benziyordu. Ve uzaklar yoktu. Uzaklar, sisin içinde yokolup gitmişti. Sadece yakın çevrede var olanlarla bulunanlarla meşgul olduğundan bir yönüyle sisin içindeki hayat, bir masal dünyasının basitliği sadeliği yalınlığını içeriyordu. 
Aradan uzun bir zaman geçtiği halde, hala sis devam ediyordu. Genellikle öğleye doğru  güneş yükseldiğinde ısınan hava ile sisler dağılırdı, ama bugün öyle olmadı, sis şehrin üzerindeki hakimiyetine devam ediyordu. Ancak sabaha göre nisbeten hafiflediği farkediliyordu. 
Yakın çevredeki evlerin yolların, araçların ve insanların kısaca maddi varlıkların sisin dumanları arasında silinip gitmesi, içinde bulunanlara bir rüyada olduğu hissini de veriyordu.  Böylece dünyadan soyutlandığı sadece kendi varlığıyla kendi düşünceleriyle başbaşa kaldığı bir ortam oluşuyordu.
Hava durgundu. Zaten hava durgun olmasa sis yeryüzüne bu denli yerleşip yoğunlaşamaz, kesifleşmezdi. Güneşin sis bulutları arasından belli olmaması, gecenin soğuğunun devam etmesine yol açıyordu.İnsanlar kalın giysilerine sarınmş vaziyette sisin uzak bir ucundan görünüyorlar, telaşla bir yerlere yürüyorlar, diğer uzak bir noktadan  yine hızlı adımlarla sisin içinde kaybolup /silinip gidiyorlardı. 
Durgundu herşey. Sadece yeryüzü sadece hava değil sanki gönüllerde durgunlaşmıştı. Gönüller sis kalkıncaya kadar içindekileri rölantiye almışlardı. İçine çektiği nefesin bile durgunlaştığını hissetti bir an. 10.12.2019

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...