15 Nisan 2022 Cuma

Onbeşinci Gün

Masasının yan tarafında bulunan yazıcının kendisine yakın kenarına  yapıştırdığı  imsakiyede oruçlu geçen günleri çizerken "vay on beş gün olmuş, ne kadar da çabuk geçti. Hem de fazla zorlanmadan"  diye düşündü. Bu Ramazan ömrünün elli sekizinci yılını sürdürdüğü günlere denk gelmişti. Nisan ayının içinde tutmakta olduğu oruçları bir daha otuz beş yıl sonra  yine aynı günlere denk gelecekti. Ama o, büyük ihtimalle o günleri göremeyeceğini tahmin ediyordu. Her yıl bir önceki yıla göre 10 gün erken gelmesi sebebiyle günlerin kısalacağı, havanın  gitgide daha da serin olacağını biliyordu. Bir yönüyle yaz oruçlarına göre daha rahat oruç tutulabilecek Ramazan ayları yaklaşıyordu. Çocukken ve ilk gençlik zamanlarında  Ramazan daha heyecanlı dolu dolu geçiyordu sanki. Yaşı ilerledikçe Ramazanlar da eskisi gibi dolu dolu geçmemeye başlamıştı. 

Aklına takılan, çözemediği nice nice soruları arka arkaya sıralamaya başladı. Aile sorumluluğu omuzlarına bindikçe dünyaya ve hayata daha başka bakmaya mı başlamıştı? Yoksa yaşadığı çevrede daha önce önemsenenler önemsenmemeye, tesirini azaltmaya mı başlamışlardı? Varlıkta gelişim ve inkişaf varken, manevi hayatımızda geriye gidiş mi olmuştu? Maneviyetin hayat sınırlarımızın ötesine doğru itildiği, görünürlüğünü gitgide kaybettiği doğru muydu? Bu doğruysa sebebi neydi? Ama çevresindeki söylemler tam tersini gösteriyordu. Televizyonlarda büyüklerimiz türlü türlü güzel şatafatlı ağdalı sözlerle ve programlarla manevi atmosferimizi anlatıyorlardı. O söylemlerden sonra ortaya konulan eylemlerin birbiriyle tutarlı olamayışı anlatılanların inandırıcılığını azaltıyor, tesirsizleştiriyordu. Ama o atmosfer kirlenmiş,,,


Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...