27 Haziran 2016 Pazartesi

Tebessüm

"Bir tatlı tebessümün bin vuslata bedeldir."

Tebessüm ne güzel bir kelime. İnsan bu kelimeyi yazarken bile  hoş duygulara bürünüveriyor. Sanki hipnozun bir başka türlüsü.Candan bir tebessüm kötülüğü yenmek için fırsat sunuyor karşıdakine. Ve havaya pozitif iyilik ,mutluluk,sevgi iyonları salıyor. İyiliği gerçekleştirme eylemi için hiç bir şey yapamasa bile insan sadece tebessüm etse o bile yeter. 

Peygamber Efendimiz ne güzel buyurmuş;"

"Mü’min kardeşinin yüzüne tebessüm etmen senin için bir sadakadır. ” 

Kardeşine güler yüzle konuşmaktan ibaret bile olsa, hiçbir marufu/iyiliği küçümseme."

İnşalllah bu mübarek sözleri  uygulayabilenlerden oluruz.

22 Haziran 2016 Çarşamba

Saati Beklemek

   Altı aydan bu yana çalıştığım kurumun ildeki ana merkezindeyim. Bina yaklaşık yüz yıllık.Geçen asrın başlarına ait duvarlar merdivenler aynen korunmaya çalışılmış. İçeride dolaşırken genelde bir genişlik ferahlık hissi oluşuyor, ancak sessizliğin iyice arttığı anlarda eskinin meçhülüne karışmış ihtişam bir tedirginlik getiriyor.
  Görevliler de binanın genişliği gibi geniş ve rahat. İşler yavaş yavaş olup gidiyor. Bazı birimlerde telaş olsa da koridora akseden bir durum olmadığından diğer birimler yine bildiği sükunet içinde görevlerini yapıyor. Görevlerin ne derece önemli ve stratejik olduğu zaten genel havadan belli oluyor.
   Bir kayıtsızlık başıboşluk havası hakim her yere. Sanki ana bina olmanın, idare merkezi olmanın ehemmiyeti sebebiyle çalışanların üstlerine bir pervasızlık sinmiş gibi.
  Uzay  çağı, hız çağı, ses hızının birkaç kez aşıldığı bu zamanda değilde, binanın yapısıyla özdeşleşmiş eski bir zaman ötesi yerde kendi kendine hareket ediyor gibi bina çalışanları.
   Ben de alışıyorum gitgide ve çalışıyorum. (!) Hep aynı yollardan geçerek  yüz yıldır işlerini sonuçlandırmak için 48 basamaklı merdiveni inen ve çıkanların ayakkabılarının sürte sürte yıprattığı merdiven taşlarına ben de basıyorum her sabah ve görev mahallime gidiyorum.
    Nice kişilerin tekaüte ayrıldığı odalardan birinde, şimdi yazı yazdığım bilgisayar karşısındayım. On yıl öncesine kadar daktiloların bulunduğu bu masalar artık daha sessiz. Sadece klavye şıkırtıları duyuluyor. Önceki zamanlarda şaka şak şak  daktilo sesleri gelirdi her yandan..
        Bekliyorum 
                   saatin beş olmasını, 
                                          mesainin dolmasını, 
                                                     takvimdeki bir yaprağın daha solmasını , 
                                                                                                     bekliyorum.

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...