30 Haziran 2014 Pazartesi

Perşembe Sevdası

Geçen hafta perşembe günü idi.
Yine Hatuniye Camiinin güney kısımlarına götürdü bizi ayaklarımız.Üç arkadaş yazın asmalarla sarılı  çardağı altında serinlemek için oturduğumuz, sonra da arasıra gidip oturmayı alışkanlık haline getirdiğimiz çardaklı kahveye gittik. Zaten kahveci tanıyordu. Hemen çaylarımızı getirdi. Benim çayım şekersizdi ve yine şekersiz geldi. Bilinmek tanınmak hoş bir şey. Ama iyi bilinmek daha hoş belki de.
Çaylardan sonra ben izin istedim.Şakayla karışık bildikleri halde nereye gittiğimi sordular.Biliyorsunuz dedim. Buraya kadar gelmişken şöyle bir etrafı kolaçan etmeden gitmek olmaz dedim. Ayrıldım. Dolaşırken kahvedeki arkadaşlarımın birinin ilgisini çekeceğini düşündüğüm bir şey gördüm. Hemen gidip haber verdim. Beraberce geldik ve baktı. İsteksizce aldı. Sonra konuşarak yavaş yavaş yürüyerek işyerlerimize döndük.
Bir hafta sonra arkadaşım, perşembeyi iple çektiğini o aldığı parçadan çok memnun olduğunu, başka arkadaşlarının da geleceğini söyledi.Ancak her istenilen her zaman bulunmayabilirdi.Pazarın nasıl olup nasıl gelişeceği tam anlamıyla bilinemezdi.
Ve beklenen persembe günü geldiğinde hava yağmurluydu.Bir gün önce ve sabah yağmur yağmıştı. Arasıra çiseliyordu. Çardaklı kahvede çaylarımızı içtkten sonra yine de uğradık dolaştık ama gerçekten de yağmur sebebiyle gelen satıcılar azdı.Gelenler ise muşambalarla yağmura karşı önlem almış olanlardı.

3 Ramazan 2014

Ramazanın üçüncü günü 18 Ağustos 2011 Perşembe tarihli bir yazımda da Ramazandan bahsediyordum.Yine bir Ramazandayız. Öğleden sonra saat 15.44 işyerindeyim ve iftara yaklaşık 5 saat var.İçimde bir uyuşukluk,hafif bir halsizlikle beraber kendini belli ediyor. 

İş çıkışında eşimi arayacağım neler lazım akşama diye soracağım.Güneş fazla etkilemesin diye kullandığım şapkamı takacağım ve yavaş yavaş batıya güneşe doğru Malta semtine doğru ilerleyeceğim.Bu gün pazartesi olduğundan karaköy pazarından sipariş çıkarsa onları da alıp eve yollanacağım.

Evde durumuma göre ya biraz uzanacağım ya da televizyonda uygun bir program denk gelirse seyredeceğim.Sonra iftara yarım saat kala hanımdan bir ses duyulacak -sofrayı hazırla kızım! Mutfaktan tıkırtılar gelmeye başlayacak.Hava kararırken beni de sofraya çağıracaklar.

Bu arada öfke makinası büyük oğlum bir yerlerden sökün edip gelecek. Yemeğe başlayıncaya kadar burnundan gelen soluma sesleri hepimizi tedirgin edecek. (Onun öfkesinin barutu Ramazan topunu daha fazla patlatabilir) Ama top patladıktan sonra midesine yemekler girdikçe sükuneti artacak.

Küçük oğlum köyde anneannesinin yanında.Sanırım abisinin baskılarından kurtulmak amacı ile  köye gitti.Onu özlüyoruz.Evde herkesin yeri ayrı.Sofrada eksikliği hissediliyor. İnşallah yarın köye gidip alıp gelirim.

Evde günlük rutin gidişatımız bu ahvalde ...






Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...