22 Ocak 2020 Çarşamba

Hayal ve gerçek

Her hafta yapılan mutad toplantıya katılan dört personel sebebiyle bulunduğu odada kimse kalmamıştı. İnsan seslerinin ve kıpırtılarının bulunmadığı sessiz bir ortamda kendini dinlemeye başladı. Sol kulağındaki çınlama hala devam ediyordu. Midesinde ve kafasında bir rahatlama vardı. Uykusu geliyordu. Sükunet onu rahatlatmıştı. Bazen gayrı ihtiyari- istemsizce- kapanan gözlerini açmak için zorlansa da bu sükunet hoşuna gitmişti. Nice zamandır girmediği blog sayfasını açtı.Aklında yazacak bir konu olmadığı halde yine de tuşlara dokunmaya başladı. Ve yavaş yavaş bu yazı meydana çıkmaya başladı. 
Bloğa yazmadığı zaman zarfında hayatında ve dünya yüzünde olumlu olumsuz bir çok değişiklik olmuştu. Bazıları planlandığı gibi giden,  bazıları ise sellerin getirerek yığdığı çer çöp parçaları gibi aniden önüne yığılıveren meseleler. Bir kısmını düzeltmeye uğraşsa da nefsine zor geldiği için bir kısmını da olduğu gibi bırakmıştı. Ama zihin kapısının önünde duran, sellerin getirdiği bu çöp yığınını her kapıya çıkışında gördüğü için içi daralıyordu. Zihin kapısının biraz ötesinde hala akmaya devam eden bulanık sel sularına doğru iteliyiverse ne iyi olurdu. Kurtulurdu. Ama içinden başka bir ses; "dur biraz o yığının içinde işine yarayacak sana faydası olacaklar da var" diyordu.  Hayal dünyasında gözlerini biraz ötelere gezdirdiğinde, daha önceki sel sularının getirip de ufku boyunca uzanan düşünce düzlüklerine öbek öbek yığdığı -hala incelenmesi için bekleyen- eski  çer çöpleri de farketti. Kendi kendine "yeter artık" dedi. Ardından paçalarını ve kollarını sıvayarak, azalan, dizlerine kadar ancak ulaşan suya girerek gereksiz birikintileri biraz ilerideki akıntıya doğru ittirdi. Kıyıda akıntı olmadığından durgun olan suyun çamuru dibe çöktüğünden su berraktı. Ancak adımladıkça bastığı kısımlar bulanıklaşıyordu. İteklediği çer çöpü sonunda selin en hızlı aktığı yere kadar getirdi.  Zihin dünyasını meşgul eden çer çöplerin akıntıyla uzak nehirlere doğru yeniden sürüklenmeye başladığını, kapısının önünün açıldığını görünce bir nebze rahatladı... 
Derin bir oh çekerek, dişlerini gıcırdattı ve yorganı tekmeleyerek  yatağında sağ yanından sol yanına doğru döndü...
Sabah uyandığında kapısının  önüne çıktı. Gece yükselen sel sularıyla  ufku boyunca bir çok öbeğin de gittiğini görünce sevindi.  
Rahatlamıştı. 
Perdeleri araladı, güneş günler sonra ilk defa ışıltısı ile dünyayı aydınlatmaya başlamıştı.

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...