28 Temmuz 2017 Cuma

Beklemek

Beklemek. Gelecek olan bir müjdeyi, bir haberi, kaybolmasın diye bir nesneyi beklemek. Anlamından da anlaşılacağı üzere duraganlık pasiflik içerir. Özellikle de sabır vardır beklemenin muhtevasında.

"Sabır; ruhun umulan oluşa verdiği mühlettir." diyordu bir kitabının satırları arasında Sezai Karakoç doğrudur dediği, öyledir.

Bir ağacın gövdesinin kökleriyle sarıldığı toprağın üstünde,  gökyüzünün altında durup büyümesi, yaşantısını devam ettirmesi gibi, bir ağaç gibi beklemek. Bir asker gibi sınırların dikenli tellerin yanında gelebilecek bir tehlikeye karşı beklemek. 

Sağlık kurumunun acil servisinde gelecek hastaları beklemek. Ya da uzaklara gönderdiği bir yakınının gelişini beklemek. Akşam olduğunda işten çıkıp eve gelecek olan babasını beklemek. 

İçinde özlemin, hasretin, kavuşmanın, barışmanın hayallerini saklayan ve gülümseyen yüzlerde uzaklara dalgın bakarken derin bir iç çekişle anlaşılabilen mutlu geleceği beklemek. 

Doğumevinin kapısında endişe, sevinç, tedirginlik içinde ne yapacağını bilemez bir telaşın girdabında adımlayan, içerden gelecek bir bebek ağlaması sesini, baba olmanın ilk heyecanı ile bekleyen eş .

Üniversite sınavının  sonucunda aldığı puana göre, sıraladığı isteklerinin tutup tutmadığını yerleşip yerleşmediğini öğrenmek için sonuçların açıklanacağı günü, anı dakikayı gitgide artan bir heyecan içinde beklemek. 

Genelinde isteğinin gerçekleşme umudu içinde, ancak olamayabileceğini de ihtimal dahilinde tutan bir düşüncenin sonucunda yaşanan karmaşık duygularla beraberdir, sessizce oturarak,  ayakta durarak, düşünceli ama yavaş adımlarla ileri geri yürüyerek o anın gelmesi beklenir.

Beklenen geldiğinde haber olumluysa sevinç çığlıklarının ardından bir mutluluk sağanağı dökülmeye başlar bazen gözlerden. 

Eğer beklenen ümit edilen olmadıysa bu defa durgun bir yüz, sessiz bir hıçkırık ve  bir hüzün selidir aynı gözlerden dökülen.

Karlı dağların başında,
Salkım salkım olan bulut,
Saçın çözüp benim için,
Yaşın yaşın ağlar mısın? Yunus Emre

Allah dileyen herkesi beklediklerine, özlediklerine  tez zamanda kavuştursun.
28.07.2017

27 Temmuz 2017 Perşembe

Talep ve Nasip


Üniversite sınavına giren büyük oğlum aldığı puana göre bir yere yerleşme ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi geçenlerde. Ve yaklaşık üç yıl kaldığı İstanbuldan bıktığını bu nedenle dışarıdan değil, Manisadan bir bölüm seçmeyi düşündüğünü ifade etti. Ancak yerleştirme sonrasında okula kayıt için diplomayı alması gerektiğini bu nedenle İstanbula gidip gelmesi için biraz bütçe hazırlamamı istedi.

Ben ise; Araba derdindeyim. Hiç bir yere uzanamaz oldum sanki. Sanki kanatları kırılmış göçmen kuşlar gibi, yukarıdan geçen kuş sürülerine bakar gibi, arabayla geçenlere bakıp duruyorum.

Temmuz ayının başlarında on iki yıldan beri zahmetimi çeken cefakar otomobilimi satmıştım. Meğer ki otomobilli yaşama alışmışız. Yeni bir araç arasak da hemen denk gelmiyor. Araç çok ancak elimizdeki maddi imkanlarla alabileceğimiz araçlar beklentilerimizi karşılamıyor. Gönlümüze uygun düşen bir vasıta denk getirmeye çalışıyoruz. İnşallah denk gelir de aldığımız vasıtayı hayır için yararlı işlerimiz için kullanırız.

Bu arada büyük oğlumdan bir teklif geldi. İstanbul Avcılar daki okuluna gidip diplomasını almak, aldıktan sonra da fırsat bulursak araç bakmak fikri ortaya çıktı. Aile meclisi toplandı. Erkekler komisyonu olarak İstanbula gitmenin diplomayla beraber hem seyahat anlamında, hem de araç bulma anlamında ve gençlerin yetişmesi bakımından da yararlı olacağı görüşü ile seyahat oluru alındı.

Ben izin alamazsan oğlan tek başına gidecek önce okulunu sonra fırsat bulursa araç bakma işini yapacak. Beyenip seçtiğinde de ben parayı eft yapacaktım.( Bu niyeti aile meclisine açmadık gizliydi) Oğlanda arabayla gelecekti.
Bu niyetle pazartesi Müdür Beyle görüştüm uygun gördü. Ama Ömer Bey "bir gün git gel pestil olursun, yapamazsın" deyince, yeniden görüşerek sağolsun Müdür Beyden iki gün izin aldık.İyi ki Ömer Beyin önerisini yapmışım yoksa çok zor olurdu.

Biz kafamızda araç derdinin dalgınlığı ile uğraşırken, hem diplomayı alıp hem de biraz gezebiliriz saf niyetiyle   işyerinden iki gün izin alıp büyük oğlan, küçük oğlan ve ben bir pazartesi geçesi İstanbul istikametine yola çıktık. Sabah hedefe ulaştığımızda diploma işinin olamayacağını anlayınca, üzüntü ve gerginlik içinde hedefteki diğer konuya odaklanarak durum değerlendirmesi yaptık. ( Bu sırada yaşanılanları ve karar sürecini kapalı tutmak istiyorum (!)

(...Zaten günlerdir internetteki araba satış sitelerini tarayıp duruyordum. Geçen Cumartesi akşamı arayıp tararken bir kaç araca denk gelmiştim.  Biri Ispartada 2008 model chevrolet 88 00 km de benzinli, lpg li. Diğeri İzmitte  Dacia Sandero 2013 model 120 00 km de. Dizel. Bir diğeri de Turgutlu da 2010 model  Renault Sembol idi 22.500, dizel. Ancak kaç günden beri sitedeydi. Beklemesinin bir sebebi olabilirdi. O sıralarda kaportacı arkadaşın işi olduğundan aracı incelemeye gidemedik.Demek ki bazen bir şeylerin denk gelmemesinde de bir hayır oluyor. Önceki İkisi beklentilerimize uygun idi.( Kızın fikrini aldım.Beyaz renk olduğu için Daciayı beyenmişti....)

Yakın hedef olarak birkaç telefon konuşması derken nihayetinde İzmitte amacımıza ulaştık. İçimde nelerle karşılaşacağımızı bilememenin getirdiği belirsizlikten olduğunu tahmin ettiğim bir kıpırtı, heyecan vardı. Zaten her değişim anında hafifte olsa yaşadığım bir duygu bu heyecan. Emektar yeşil periyi satmaya giderken de öyle idim. (Sonunda kızın beyendiği oldu. Ama diğerleri de -sağolsunlar- aracı görünce olumluydular.)

Değişim anında yaşadığı bu heyacanı yönetebilirse insan, yeni ufuklara açılabilir diye düşünüyorum.
Bu düşünceler ve hatıralarla Salı gecesi eve geldiğimizde yorgun ama amacına ulaşmış insanların rahatlığı vardı. İnşallah işin mali boyutundaki ayarsızlıklar ve tutarsızlıklar bir şekilde aşılacaktır. 

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...