7 Ocak 2021 Perşembe

Olan biten

02.01.2020.saat 14.40.. Genç şefimiz heyecanla yakınında oturan gence " bu yaşlar güzel yaşlar" dedi. Bir kaç günlüğüne büroya misafir (stajer) olarak gelen  küçükhanım, büroda yapılan işleri takip edip inceleyip kendine göre dersler çıkarırken, büro çalışanları da arada sohbetlerin bir ucundan ona hayat tecrübelerinden, yaşadıklarından bilgiler aktarıyorlardı.

Büroda işlerin yoğunluğuna göre gürültü bazen azalsa da hiç bir zaman sessizlik olmazdı. Sessizlik fark edildiğinde hemen radyonun kulağı bükülür, dinleyenin keyif ve zevkine göre değil de radyonun çekme düzeyine göre çıkan şarkılar dinlenirdi.

Radyo onun masasına yakın olduğundan bir çeşit büro dj.si sayılırdı. Abi radyoyu açar mısın? dedikleri anda bu isteği ikiletmez hemen radyonun fişini takarak sesi hafifçe açardı.

Şu an genç şef masasında önünde bulunan evrakına tüm benliğiyle eğilmiş vaziyette işini yapıyordu. Odada kendisinden ve genç şeften başka kimse yoktu. Kapı açıktı ama koridorda da sessizlik hakimdi. Ve nedense uykunun ağırlığı vücudunu esir almaya başlamıştı.

Bilgisayarında yazarak gönderdiği yazının onayı hala çıkmamıştı. Beklemekten sıkıldığından ayakları açılsın diye dolaşmaya çıktı.

...

07.01.2020 saat 14.06. Aradan geçen günlerde her zaman yaptıklarına devam etti.  Yemek içmek gidip gelmek, fırından ekmek almak, telefonla eşi işe görüşerek ihtiyaçları iş çıkışı tedarik ederek eve dönmek. 

Kendince tefekkür etti. 

"Sanki  dokuma tezgahında atkı ve çözgü diye ayrımlanan ve sıralanan  ipliklerin arasında sırayla gidip gelen dokuma mekiği gibi, hayat kumaşımızı zaman ipliğiyle örüyoruz. Ne zaman ki makina başındaki işçiye dokunan kumaş topunu makinadan çıkar emri gelecek, o zaman dokuduğumuz hayat kumaşının kalitesi uzmanlarca denetlenecek. Ve uygun dokunmuşsa satış mağazalarına, terzihanelere, hatalı  dokunmuşsa hurda üstüpü deposuna gönderilecek. 

Rabbimiz tarafından lütfedilen sınırlı döngü içinde bize verilen imkanlarla hayat kumaşımızı güzel dokur ve en güzel şekilde teslim ederiz inşallah." dedi, iç dünyasının sakin geniş koridorlarına doğru bakarak.

5 Ocak 2021 Salı

Sıradan Günler

Her yeri saran salgın hastalık tehdidi sebebiyle bir kaç gündür evden dışarı çıkmaya çekiniyordu.Bu tedirginliğinde yıllardır ilaç kullanarak kontrol altında tutmaya çalıştığı müzmin hastalığının etkisi olsa da,  özellikle son iki ayda kardeşlerinin  hastalığa yakalanmasının ve iki amcasının arka arkaya rahmetli olmasının da etkisi vardı.

Böylece o da "evde kal Türkiye" çağrısına katılmış oldu. Ancak evde bulunduğu günlerde vakti olduğu halde nice zamandır yapmayı planladığı faaliyetleri  yapamadığının farkına vardı. 

İşyerinde dönüşümlü çalışma programı başlayınca birer hafta aralıkla mesaiye gitmeye başladı. Evvelki zamanlarda olduğu gibi sabahları erkenden hazırlanmaya gerek yoktu. Sükunetle hazırlığını yapıyor ve evi ile işyeri arasındaki güzergahta günlük yürüyüşünü de tamamlıyordu. İşyerinde gelişen duruma göre yapılacak destek olunacak ne varsa elinden geleni yaparak öğleyi buluyordu.

İşyerinde öğle olduğunda ise, nice zamandır görüşmediği/görüşemediği eski kadim dostu İsmail ile öğle aralarında şehrin farklı noktalarına yürüyorlardı.

Mesafeye dikkat ederek şehrin sakin bölgelerinde sürdürdükleri bu yürüyüşlerde başka dostlarına da rastlıyorlar ve ayaküstü sohbetlerle günün olaylarını değerlendiriyorlardı. Bu değerlendirmelerinin sonucunda genellikle öfkeli bir halde sohbeti bitirerek ayrılıyorlardı. Öfke, sohbet ettikleri dostlarına yönelik değildi. sohbet konusunun getirdiği çıkmaza idi, çaresizliğe idi...

İl Halk Kütüphanesinde çalışan arkadaşıyla karşılaştıkları bir gün önceki sohbetlerinin sonunda da üçü birden hiç yapmadıkları bir şeyi yaparak - gelinen olumsuz nokta nedeniyle çaresizliklerine söverek- birbirleriyle vedalaşmışlardı.

Onlar farkında olsun ya da olmasın, onlarla veya onlara rağmen bir şeyler değişiyordu. Bu değişim sanki hızla akan sel sularında kendini suyun girdabına bırakmış saman çöpünün durumu gibi miydi?  Ne değişiyordu? Sadece bir anlık rahatlamadan başka sohbette bulunduğu arkadaşlarıyla  beraber sayıp sövmeleri neyi değiştiriyordu ki? diye düşündü bir an.

Saat öğle arasını gösterince yine şehirde yürüyüşe çıkmak için arkadaşını telefonla aradı. Yüz on yıllık tarihi binanın kuzey çıkış kapısı merdivenlerinde buluşmak üzere anlaştı. Ardından bilgisayarını kapattı. Ve kuzeyde bulunan Fatih Sultan Mehmet Han!ın çocukluğunu geçirdiği parka doğru yürümek niyetiyle odadan ayrıldı.

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...