28 Kasım 2025 Cuma

Çaydan Radyoya

Sabah yatağından istemeyerek kalktı. Çünkü önceki akşam içtiği çayın etkisi gece geç saatlere kadar uykusuz kalmasına sebep olmuştu. Yeterince uyuyamayınca da sabah kalkmak zor oluyordu. Uyku eksikliği gün boyu etkisini hissettiriyordu. Kalbinin ritmi bozuluyor,  adımlarının kuvveti  azalıyordu. Bunları kaç defa deneyimlediği halde yine de bir sebep bularak içilmemesi zamanlarda çay içiyordu. Bu kez de bahane  eve yeni aldıkları, kargonun önceki gün teslim ettiği çay makinasını denemekti. Yaklaşık yedi bardaklık çay demledi. İki bardağını oğluna ikram etti. Üç bardağını kendisi içti. Yeni çay makinasında demlediği çay lezzetli geldi, hoşuna gitmişti. Bu hoşnutluk gece uykusuzluğu olarak etkisini göstermişti. Sabah işe gitmek üzere hazırlıklarını yaparken iş gününün daha zorlu geçeceğini düşündü. İşi ile ilgili  tüm aksiliklere önceki günlere göre daha temkinli daha kontrollü olması gerektiğini, sakin, ruhuna, bedenine  ve zamana uygun bir ruh halinde olabilmeye karar verdi. Bu kararı uygulayabilecek miydi?  Akşam mesai saati sona erdiğinde vücudunu şöyle bir yoklayınca bunu anlayacaktı.

İşyerinde sabahın ilk telaşını atlattıktan sonra, iş arkadaşları diğer bölüme gittiklerinde ofiste yalnız kalmıştı. Yalnızlık, sükunetini ve vücut dengesini korumasına yardımcı olacaktı. Bu arada radyonun  açık olduğunu fark etti. Radyo, onun sükunete dinginliğe ulaşmasına  ömrü boyunca destek olmuştu ve hala oluyordu. Genellikle dinlediği istasyon TRT Türkü kendi halinde görevini yapıyordu. 

Kulaklarının çevresindeki sesleri anlamlandırabildiği ilk günlerden bu yana radyo ve türküler hayatının bir parçasıydı. 1960 ların sonlarında babası Manisa Tekstil Fabrikasında sabah vardiyasına gitmek için erkenden kalktığı, annesinin ekşi tarhana çorbasını hazırladığı sabah erken saatlerde yer sofrasındaki kaşık tıngırtısı nedeniyle bir ara tatlı uykusundan uyandığında, babasının üfleyerek kaşıkladığı sofra tıkırtılarına eşlik eden radyodaki türküleri dinleyerek yeniden uykuya daldığı o güzel günlerde (çocuğun anne ve babası yanındaysa ve rahat bir döşekte güvenle uyuyorsa o en güzel gündür.) sabah ninnisiydi türküler... Babasını kapıdan işe uğurladıktan sonra, annesi de  eline örgüsünü alınca radyodaki türküye eşlik ederdi. Bu da ninninin devamıydı. 

20 Temmuz 1974 ve 12 Eylül 1980'de ise Hasan Mutlucan'ın kahramanlık türkülerini radyodan duyunca  da  ülke olarak olağan üstü bir döneme girildiği anlaşılmıştı.

Sonra okul yılları, ders çalışırken radyo varsa genellikle açık olurdu. Sonra İzmir TEK te çalıştığı yıllarda da radyo trafo nöbetine eşlik ederdi. Fuar zamanlarında Fuar Lunapark gazinosundan gecenin ilk saatlerindeki İbrahim Tatlıses'in söylediği türküler ile gecenin derinliklerinde Basmane meydanındaki gece kulübünün açık kapılarından yayılarak nöbet tuttuğu trafonun açık pencerelerinden giren Müslüm Gürses'in şarkılarını duyduğunda ise radyonun sesini kısardı. Bunu nöbet saatlerine denk geldiğinde yapardı. Diğer zamanlar radyo yine görevdeydi.

Radyo, içinden gelen seslerle, tiyatrolarla, şarkılarla, türkülerle yalnız günlerinde yalnız olmadığını hissettirirdi. Ve radyo dinleyen kişinin yapacağı işe engel almaz bilakis işinde devamlılığa katkı sağlardı. 

Ama TV, bilgisayar, cep telefonu, tablet için öyle denemez. Bu tür cihazlar karşısında insanlar hipnotize olmuş gibi eylemsiz hareketsizdirler. Gözleri kulakları ve elleriyle esir olmuşlardır. Radyonun kulaklığı ise dinleyenlere hareket özgürlüğü verir. 

Yazının sonuna geldiğinde  "Acaba bu yazıyla yarım asrı geçen hayatımız boyunca alıştıklarımızı mı övdük? " diye düşündü.

1 yorum:

Çaydan Radyoya

Sabah yatağından istemeyerek kalktı. Çünkü önceki akşam içtiği çayın etkisi gece geç saatlere kadar uykusuz kalmasına sebep olmuştu. Yeterin...