14 Mart 2013 Perşembe

Cemile Hala

22.Aralık 2012 yi 23 Aralık a Cumartesiyi Pazara bağlayan gecenin 02.30 sıralarında Muzaffer Amcam aradı.Üzüntülüydü sesi.Cemile Halan öldü dedi.Cenazesi Kütahyadan yarın köye gelecek dedi.

Üzüldüm.Onunla ilgili bir anım aklıma geldi.
2009 Ocak ayının ortalarıydı.Abidin Amca rahmetli olmuş onun ailesini (Manisa dan) köye götürebilirmisin dediler.Zaten özelleştirme nedeniyle sahip değiştiren işyerimden istihdam fazlası personel havuzuna düşmüş yeni işyerimin belirlenmesini bekliyordum. Zamanım vardı.Tamam dedim.

Eşi kızları ve damadı berber kardeşim araca bindik.Önce morga uğradık.Rastlantıya bakın ki eski kapı komşumuz Tezcan Abi morgtaydı.Cenaze aracını kullanacaktı.Kütahyaya, Gediz e doğru birlikte yola çıktık.Öğleden sonra ulaştık Kasabamıza yolcuları indirdim.Tezcan Abi cenazeyi köyün morguna yerleştirdikten sonra ben gideceğim dedi.Beklemedi.Hızla Manisaya doğru yola çıktı.

Ben köyde gezmeye başladım.Amcamların evine,Babamın evine uğradım.Dört dairenin olduğu blok bomboştu.Issızdı.Şöyle bir çevresini dolaştım.Sessizliğin kasveti sarmıştı her yanı.
Ürperdim.Demek ki dedim evi ev yapan içindeki yaşayanlar,güler yüzleri muhabbetleri. Yoksa korku filmlerindeki ıssız hayalet ev gibi oluyor.

Ardından köy meydanına doğru yürüdüm.

Hakkı Amcamın evinin kapısını çaldım.Cemile Hala çıktı.Soğuk ve resmi bakıyordu. Sanki beni tanıyamamıştı. "Benim dedim.Manisa dan Enver'in büyük oğlu."O zaman sarıldı bana hoşgeldim oğlum gel dedi.

Ben Abidin Amcanın cenazesiyle geldim.Eşini ve çocuklarını getirdim dedim.İlk anda tanıyamadığı için çok üzüldüğünü hissettim.Oğlum Manisa ya götürürsün diyerek ekmek verdi. Elini öptüm ayrıldım.
Köyün içinde gezerken  İsmail Amcamın kızlarını da gördüm.Sevindim.Onlar da sevindiler.Davet ettiler.Ama hemen döneceğimi söyleyerek ayrıldım onlardan ve köyden. Gediz de Muzaffer Amcamın yanına uğradım....

Geçen yaz köye uğradığımızda Cemile Hala yı da ziyaret ettik.Sevindi.Ancak hala beni tanıyamadığı günü unutmamış,anlatıp üzülüyordu.
Allah Rahmet Eylesin.

Manisa da Yunan Yangını

1984 yılıydı sanırım.Kardeşim Yücel muhasebecide çalışıyordu.Bir akşam  elinde bazı eski eşyalarla geldi eve.
-Ne bunlar dedim.
"-Abi Manisa Defterdarlığı tamir ediliyor.Ben de vergi ödemek evrak getirip götürmek için sık sık oraya gidiyorum.Bu gün Kız Enstitüsünün yanındaki çöp kutusunda bazı resimler,eşyalar vardı. Baktım,inceledim. Bazılarını çöpten aldım getirdim.İşte bunlar" dedi.
Diğer eşyalar nelerdi hatırlamıyorum ama eski sararmış büyük  bir fotoğraf  dikkatimi çekmişti.Bu Manisanın pervaneli bir uçaktan çekilmiş fotoğrafıydı.
Fotoğrafta bizim oturduğumuz ve hayatımızın geçtiği semti Karaköyü, dış mahalleye doğru inceledim.İzmir Caddesi etrafında yanık ev kümeleri vardı.Önce karaltıların ne olduğunu anlamadım.Hani bir ateş yakarsınızda ateş söndükten sonra yanık odun parçaları,kararmış parçalar kalır.
İyice inceleyince geneli kare ve diktörgen biçiminde cadde boyunca olunca yanmiş evler olduğunu anladım. Hatta fotoğrafın üzerinde tarih ve saat vardı.Saat 10.00 çekilmişti.1938 Mayıs ayı olabilir.Ve çekim yapılan uçağın gölgesi bile fotoğrafın içindeydi.
Şehir Yunan yangınından 15 yıl sonra bile darmadağınıktı.Şimdi Manisa ya baktığımda yoğun ama çarpık bir bina kalabalığı göze çarpıyor.Gerçekten yangın izleri kalmamış,eski Manisanın da izleri kalmamış.Önce Yunan askerleri yakmış,sonra kalan eski eserleri de müteahhitler yıkmış yeni binalar yapmışlar. Şehrin belediye meclisinde onlar,il genel meclisinde onlar. Şehrin geleceği ile ilgili kararları ona (!)  göre alıyorlar.
Bu fotoğrafı sakladım.
Nereye sakladığımı ise şu anda hatırlamıyorum....
İnşallah bir gün bulursam yayınlarım.
Yunan yangını konusu açılınca;

İki yıl kadar önce Elektronik Tamircisi Selahattin Pastacı Abinin yanında  Manisalı yazar  Haydar Aksakal'la görüşmüştük. Laf lafı açtı söz Kurtuluş Savaşı ve Yunan İşgal yıllarına geldi.

-"5-6 Eylül yangın günlerinden bir hafta kadar önceki zamanların birinde Manisa Yunan Garnizonunda görevli Manisayı bilen bir Yunan Subay samimi bildiği Türklerden birine, " şehir yakılacak. Doğudan gelen Yunan birlikleri Manisa'dan geçerken bizim garnizonda onlarla beraber İzmir'e çekilecek ve şehri yakacaklar." diyor.
Sonra yeni bir haber geliyor subaydan;"Şu gün yakacaklar. Şehrin ateşe verilmemesi için biraz direniş yeter. Kaçış telaşındaki  Ordu sizle uğraşamaz çeker gider."diyor. Bu haberi alan şehrin o zamanki sakinleri kendi aralarında sözleşiyorlar. Yakılacak gün sabah silahlarla şurada buluşalım,direnelim. Sözleşip, dağılıyorlar. O gün, o sabah  geliyor. Sözleştikleri yere sadece bu haberi ileten geliyor. başka kimse yok.Ve şehir hiç direniş görmeden yunan birliklerince ateşe veriliyor." diye anlatmıştı.
Bu bilgiyi teyit etmek gerekir.

Belediyede görevli Ali Dilşen Abi babasından duyduğu bir hatıra da ise. "Evde su küplerine çocukları oturttuk. Kapıyı kilıtledik. Yunan askerleri tek tek evleri yokluyor. Evdekileri katlediyordu. Asker gürültüleri kapımıza doğru yaklaşmakta idi. Sonunda bizim kapıyı da zorladılar , yunanca ve Türkçe bağırdılar. "Kimse var mı ? İçerdekiler kapıyı açın,yoksa kırarız."
Biz Girit Muhaciri olduğumuzdan Rumca biliyorduk ve Rumca cevapladık."Siz gidin biz eşyaları düzdükten sonra arkanızdan yetişeceğiz."
Tamam dediler ve çekilip gittiler."

Yine Hacıhaliller Köyünde Kayınvalidem, Kurtuluş Savaşı Gazisi olan dedesinin Parti Pehlivanın kızanlarından olduğunu ve "eğer bir gün yunan tekrar gelirse yunandan evvel hepinizi tek tek ben kendi ellerimle öldürürüm.Onlara bırakmam." dediğini hatırlıyor. Dedesi neler görüp neler yaşadı ise ifadesi bu.

Şık Mobilya Asker arkadaşım değerli kardeşim Bekir Şıktaşlı da Karaoğlanlı Köyünde yaşayan dedesinin bir Kurtuluş Savaşı hatırasını paylaşmıştı. Dedem,"Karaoğlanlı'da beraber yaşadığımız bize hep iyilikleri olmuş çevrede Türkler arasında herkesin sevdiği saydığı  bir Rum komşumuz vardı.Yunan askerlerine kızardı. Bir gün Türk Askerleri kasabamıza geldiğinde bütün Rumları Kasaba meydanında bir araya topladılar. Bizim komşuyu da aldılar. Dedem, Türk komşularıyla beraber; " o iyi bir insan bize iyilikleri dokundu. Onu bırakın" dese de  Askerimiz kan ter içinde yorgun ve gergin dipçik göstererek "olmaz" diyor.  Ama Asker bırakmıyor. Asker emir kulu inisiyatifi yok. Amirleriyle görüşmek gerekirdi....
Bekir ; "Acaba bizim askerimiz Karaoğlanlı'ya gelinceye kadar Rumların yaptığı ne vahşetler gördü ki o duruma geldi " diye ifade ediyor düşüncesini. 

Allah bize bir daha Kurtuluş Savaşı yaşatmasın.





Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...