11 Eylül 2017 Pazartesi

Mola

Elli dört  yıl tekrar tekrar yaşadığım  Sonbahar mevsiminin ilk bölümü olan Eylül ayına geldik. Her yeni yılda takvimler aynı sayıların basıldığı yeni sayfalarla değişirken ben de mecburen gelişip değişiyorum.
İlk gençliğimde belirsizliklerle, tereddütlerle  ve melankolik hayallerle dopdolu geçirdiğim bu ay, zaman ilerledikçe  anı sayfalarıma yaşanan tecrübeler olarak  ekleniyor.
Önceki Eylül günlerimdeki meselelerimin büyütülecek kadar önemli olmadığını ancak o süreçleri aştıktan, yeni sıkıntılarla  karşılaştıktan sonra anlıyorum.
Fakat yaşamadığı her olay başından geçinceye kadar bilinmezliğin ve tecrübesizliğin anaforunda kafasını bulandırıyor genç insanın. Bu da normal.
Yaşımı başımı aldığım şimdiki zamanlarda ise bazı şeyleri boşverdiğimi, sorunları zamanın akışında yaşanarak çözülmesi için salıverdiğimi, daha kaderci - ya da miskin- pasifist bir insan olduğumu hissediyorum. Böyle mi olmalıyım diye düşündüğümde ise; sorunları kendi irademle ve gücümle çözebileceğime dair kanaatimi kaybettiğim sonucuna varıyorum.
Bugünlerde sorunlarımı ailemle çocuklarla daha çok paylaşıyorum ve hep birlikte ortak çözümler bulmaya çalışıyorum. Faydası da oluyor. Belki de ilk anlardan itibaren böyle olmalıydım. Fakat ailemden ve çevremde yaşadıklarımdan aldığım ön bilgi ve deneyim bu şekilde bir yöntemi yıllarca uygulamamı sağladı. Ailenin diğer fertlerini dünyanın sorunlarıyla  uğraştırmamak için, bu sorunlara tek başıma göğüs germek düşüncesi davranışlarımı ve eylemlerimi etkiledi.
Ancak yorgunluğun bitkinliğin etken olduğu altmışına merdiven dayamış bir fani olarak, desteğin, beraberliğin gereğini, önemini  -mecburen- idrak etmiş durumdayım.
Çünkü gücümü hissettiğim eski günlerde inisiyatif kullanarak  kendi başına karar vermenin, hayatın akışı içinde işlerin çabuklaşmasını sağlayan, daha basit daha etkin bir yöntem olacağını düşünüyordum.
Çünkü hayat mücadelesinde zamanın ve diğer imkanların rasyonel kullanılması fırsatların değerlendirilmesi gerekiyordu.
Aile içinde uzun karar süreçlerinin sonucunu beklemek şahsıma  ters  sıkıcı anlamsız bazen de aptalca geliyordu.
Bu ise ailedeki bazı bireylerin hayatın olumsuzluklarından bi haber olmasına yol açtı. Babalarının vatan kurtaran bir arslan olarak her sorunu halledebileceği kananatine varmalarına sebep olmuştu. Eski yolcu taşıma vasıtalarının arka camlarında "Ömür biter yol bitmez" vecizesi yazardı.  İşte o ömür bitiren yollarda yalnız başına kendi bedenin dışında dört bedeni daha arabanın koltuklarına oturtup bazen kamçıyı da yanlarına bırakarak önde koşturmak, zaman geçtikçe güç gelmeye başlamıştı zatıma.
Yoruldum, şükür ki yavaş yavaş yükümü üzerimden almaya başladılar.

Geçen yıllarımdan aldığım derslerden biri de; gecikmeli de olsa ailece ortak karar almanın  ve aile bireylerine sorunları anlatmanın/göstermenin işleri kolaylaştıracağını, bilerek duyarlı hale gelen bireylerin sorumluluk alarak çözüme daha çok katkı sağlayacağını -geç de olsa-anlamamdı.


Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...