25 Şubat 2022 Cuma

On kuruş

Tuvaletteydi. Çalıştığı işyerinin tuvaletinin boşalmasını beklerken, elini köpürterek yıkayan,  yüzünde derin kırışıkları ve çenesinin üzerinde kesiği olan ihtiyara gözü takıldı. İhtiyar, lavabonun önüne eğilmiş parmak aralarından tırnak aralarına kadar yavaşça titizlikle titreyen ellerini köpürtüyor, temizliyordu.  Bu durumun normal temizlik ritüelllerine göre  aşırı kaçtığını düşünse de sırası geldiğinden ihtiyacını gidermek için içeriye girdi. Ama ihtiyacını giderdikten sonra lavaboya ellerini temizlemek için yeniden geldiğinde, o ihtiyarın hala el temizliğine devam ettiğini görünce biraz garipsese de kapıdan çıkınca unutmuştu bile.

Öğle arasında arkadaşıyla bitpazarının yanındaki kahvede buluştu. Sohbet ederken biraz ilerine oturan ihtiyar dikkatini çekti. Tuvalette ellerini uzun süre temizleyen ihtiyardı, hatırladı.

Arkadaşına "ihtiyarı masaya buyur edelim" dedi. 

İhtiyarı "buyur amca bir çayımızı içermisin" sözüyle davet etti 

Amca ricayı kırmayıp ihtiyarlığın verdiği kendine has yavaşlıkla masalarına geldi, oturdu. "Kusura bakma amca biz seni masamıza davet ettik emrivaki gibi oldu ama bizim masa biraz daha genişti onun için" deyip sohbete girizgah yaptı. İhtiyar bir kaç dakika sık sık nefeslendi, nefeslenirken olumlu anlamda başını sallıyordu." İhtiyarlık böyle bir şey gidersin gelemezsin, gelirsin çıkamazsın. gençliğin dinçliğin kıymetini bilin "

Hal hatır derken tekstil emeklisi olduğunu Makedonya'dan 1950 lerde göçüp şehrin batısına  yerleştirildiklerini, her zaman çarşıya inemediğini, bugün resmi bir iş için geldiğini, oturdukları  kahvenin çocukluğundan beri müdavimi olduğundan bir çay içtiğini, kalkacağı sırada masalarına davet edildiğini, saygılı insanlar olduğunuzu buyur ederken anladığından kıramayıp geldiğini anlattı.

Amca bir rahatsızlığın var mı? 

Neden sordum evladım? 

Şey bugün işyerinde tuvalete gittiğimde sizi elinizi yıkarken gördüm, çıkarken de hala elinizi yıkıyordunuz. Kendimce bir rahatsızlığınız olduğunu düşünerek merak ettim. 

Gülümsedi. "Evet rahatsızlığım var." 

Soran sandalyesinde geriye doğru biraz kaykılarak yanındaki arkadaşına, "bak gördün mü bildim." dercesine baktı.

İhtiyar anlatmaya başladı. 

"Tuvalette cebimden bir şey tıngırdayarak deliğin kenarına düştü. Baktım  madeni paraydı. Önce boş ver dedim. Kalsın. Toparlandım. Ancak paranın orada kalmasına ve delikten lağıma düşüp kaybolmasını içimden bir ses itiraz etti. Mantığım boş ver o kirli yerden nasıl alacaksın çık git dese de, çıkamadım. Uğraştım zorladım hatta terledim. Ama sonunda çıkardım. Parayı ellemiştim. lavaboda o kiri çıkarmak için, içime sininceye kadar yıkadım pakladım ellerimi. Normalde bir iki köpürtüp yıkama yeterliydi, ama, dedim ya, ne paranın orada kalmasına ne de ellerimin kirli kalmasını içime sindiremedim de o yüzden uzun sürdü temizliğim." 

"Amca kaç liraydı?"

 "Kaç lira olması önemli mi?" dedi ihtiyar yeniden.

"Gazi Paşanın tuğrasının orada kaybolmasına gönlüm razı olmadı. Gazi Paşa bu memleket için ömrünü vermiş ben onun tuğrasını kirli bir çukurda bile bile nasıl bırakırım."

Parayı cebinden çıkardı  masaya bıraktı. "İşte bu" dedi.

Masanın üzerinde 10 kuruşluk bir madeni para ışıldıyordu.




Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...