14 Şubat 2019 Perşembe

Üç Arkadaş

Dün akşam üzeri iş çıkışında etrafa göz gezdire gezdire ilerlerken; " her gün aynı yollardan sokaklardan gelip gidiyorum. En azından yolları değiştirerek hayatıma yenilik getirebilirim." diye düşündü. İlk uygulamasına bot aldığı ayakkabı mağazasına uğradıktan sonra hiç bir yöne dönmeden batıya doğru yürümekle başladı. Ne zamandan beri görmediği yerleri gördü, yenilikleri keşfetti. Ayrıca ortaokul ve lise arkadaşlarından uzun zamandan beri karşılaşmadığı birkaçını telefonla aradı. Hem kendisi hem de aradığı arkadaşları bu telefon görüşmelerinden memnundu.

Bu sabah da evden işyerine doğru ilerlerken; "Farklı birşeyler yapmaya devam etmeli." diye düşündü. Şehrin o en yetkili resmi dairesinin yüz on küsur yıllık binasına geldiğinde, bu düşüncesini sol yanında oturan -pardon görev yapan- iş arkadaşına açtı. Kendisinin de bazı istekleri olduğunu belirterek birlikte gitmeyi sevinerek kabul etti...

Yemekten sonra  buluştuklarında yanında  Büyükbelen  bölgesinin namlı  zeytin üreticilerinden olan Beyefendi de "uyumaktansa ben de sizinle geleyim bari" diyerek, değerli uykularından fedakarlık ederek, iki iş arkadaşının yanında bulunarak şeref verdiler. 

Böylece üç iş arkadaşı gidecekleri bölgeyi diğerlerine göre daha iyi tanıyan bu yazıyı yazan şahıs mihmandarlığında, Spil dağından esen insanın içini buyduran sert rüzgarı yararcasına güneye doğru ilerlemeye başladılar. Gidecekleri yer haftanın bir günü toplanan satıcılarla, yine orada satıcıların toplandığını bilen meraklılar ve uygun gördüklerini alabilen alıcıların bir araya geldiği, sokak aralarına rastgele sıralanmış seyyar bir alışveriş merkeziydi.

Hava koşulları bozuksa (çok yağmurlu ve çok sıcaksa)  ve ülke ekonomisinde taşlar yerine oturmuşsa, herkes halinden ve ahvalinden memnunsa bu sokaklar boş kalırdı. Ne alıcı ne de satıcılar olurdu. ya da alıcı olsa bile satıcı olmaz, satıcı olsa alıcı olmayabilirdi. 

Şanslıydılar, çünkü koşullar her yönden uygundu ve ortam canlıydı, alakalıydı. Yaklaşık yarım saat bakındılar dolaştılar, isteklerinin bir kısmını karşılayabildiler.
Dönüş yolunda ilerlerken üçünün de yüzleri gülüyordu. Birlikte şehrin o en yetkili resmi dairesinin yüz on küsur yıllık binasına geldiklerinde her üçü de mutluydu. 

Yahya Kemal;" Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik, Bin atlı o gün dağ gibi bir orduyu yendik." diye anlattığı eski zamanlarda akından dönen akıncılar gibi şendiler. (Çünkü artık o akınlar gibi akınlar kalmadığından züğürt tesellisi misali basit eylemlerden mutlu olup kıvanç duyuyordu yeni çağın insanları -yani bizler-diyebiliriz.Vesselam. 14.02.2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...