İşyerinde staj yapan öğrencilerle sohbet esnasında çocukken köyde ebesinden duyduğu denk, mintan, ayar gibi şimdi köyde dahi kullanılmayan bazı kelimeler aklına geldi.
Denk kelimesi eşek ya da ata yükleme esnasında yükün bir yanına denirdi. Yük semerin her iki yanına ölçülü olarak yerleştirilmezse yük devrilirdi. O nedenle yük her iki yanına eşitlenirdi. Buna denk denirdi.
Yükseklerde bulunan elma ya da vişne bahçelerindeki budama sonrasında biriken kuru dallardan işe yarayacak olanlar kış hazırlığı için köye getirileceği zaman belli standartta doğranır ve öncelikle iki eş parça halinde aralarında bir metrelik bir boşluk bırakılarak sıralanırdı. Dalların uzunluğu köye gelecek olan odunun hangi amaçla kullanılacağına göre de değişirdi. Yanlarına bir buçuk metre uzunluğunda bir sağlam dal yani dayak konulurdu.
Bazı yükleri tarif ederken "bir eşek yükü" diye bir söz de geçer. Bu söz bir eşeğin taşıyabileceği ağırlığı, kapasiteyi anlatır. O zamanlar köylerdeki alışverişlerde kullanılırdı. Üç eşek yükü odun şu paraya denilse de; odun dal mı, yarma mı, çam mı, meşe mi, ceviz mi, ona göre de pazarlık edilecek fiyat değişirdi.
Gün ikindiye döndüğünde yani akşam üzeri bahçede işler bitip köye dönüleceği zaman eşek hazırlanır ve yığılan iki yük arasına çekilir. Bu işlem bahçedeki o güne ait son işlerdir.
Ardından hazırlanan yükün altından geçirilen ip semerdeki çengelden geçirilir ve sıkıca bağlanırdı. Bağ, yükü bir çekişte hemen indirebilecek biçimde ilmeklenir. Bağlanan yük kaymasın düşmesin dengesi bozulmasın diye yükün dış ucuna dayak dayanır. Dikkatli olarak eşeğin öbür yanına geçilir orada yerde duran yükün altından diğer taraftan uzatılan ip geçirilerek çengele takılarak sıkılaştırılırdı. İyice sıkıştığı ve yolda dökülmeyeceğine kanaat getirildikten sonra bağlanır, dayak yavaşça yükün altından alınır ve yük eşeğin üstünde dengelendiği görülür. Sonra yola çıkma zamanı gelmiştir.
Yola çıkılınca başka eşeklerin tıkırtıları duyulur ve bazen durup başını kaldıran kulaklarını diken eşek uzun uzun anırır. Neden böyle yaptığını çok düşünmeye gerek yok. Çünkü uzaktan kokusunu hissettiği tanıdık bir eşeğin kokusu ya da karşı cinsten bir başka eşeğe yaptığı kur da olabilir.
Köye yaklaştıkça yolda köye dönenlerin ve yanlarında yürüyen eşeklerin de sayısı gitgide artar. Her bir eşeğin sırtında sahibinin akşama kadar topladığı emeğinin yükü, tıkır tıkır yürüyüşüyle uyumlu olarak sallana sallana köye doğru yol alır.
Başları öne düşük bu yorgun insanlar çok da etraflarını gözleyemeden bir an evvel evlerine gidip dinlenme telaşındadırlar. Aynı telaş önlerinde giden yük hayvanlarında da vardır.
Köyde eşeğin yükünün indirilmesi de bilenlerin becerebileceği işlerdendir. Bilmeyen uğraşır durur.
Eşek eve gelince üzerindeki yükün indirileceği yere yanaştırılır. Eğer bir süredir aynı yere yıkılıyorsa eşek kendi gider ve yükünün indirilmesini bekler. Semerdeki çengele bağlı ip ilmeğinden hızla çekilerek yük eşeğin iki yanından birden yere indirilir. Bunu yapamayanlar dayağı diğer taraftaki yükün ucuna takarak teker teker de indirebilir. Yük inince eşek rahatlar yayılan ipler toplanarak semere bağlanır. Ardından dama sokulan eşek semeri, paldımları ve yuları da çıkarılarak bir sonraki sabaha dek dinlenmeye bırakılır.
...
Böylece yaklaşık elli yıl önce yaşadıklarından aklında kalan hatıraları unutulmaması için kayda almış oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder