28 Ağustos 2019 Çarşamba

Sıkıntı

Saat 17.00 yi geçti. İş arkadaşları yavaşça odayı terketti. Diğer odalardan gelen sesler de gitgide azaldı. Gündüz çalışma saatleri içinde hiç sesi duyulmayan koridordaki su sebilinin soğutucusunun vınlamasını ilk defa işitti. Bir süredir duymadığı sol kulağındaki çınlama sesini yeniden duymaya başladı. 
Acaba mesai sonrasında bina sessizleşince binanın inlemeleri, -zaten Kurtuluş Savası esnasında Yunan yangınını da görüp geçirmiş eski bir binaydı-  insan sesleri azalınca da vücudunun sızlanmaları mı belli olmaya başlamıştı. Yoldan geçen motorsiklet tırıltıları, arabalar ilerlerken lastiklerin geçmeli taştan yapılmış yolla kurdukları irtibattan dolayı oluşan sesler. Ve batmaya hazırlanan  ikindi güneşinin doğuda bulunan binalara çarparak ışıldaması. Arasıra istasyon tarafından dağa doğru esen yelin yaprakları titretmesi.  Bunları farketti. Ama hala farketmesi gerektiği halde farketmediği birşeyler vardı. 
Ve farketmemesinin dışında içinde, zihninde dolaşıp durduğu halde bulamadıkları da vardı. Kaç zamandır düzenli kitap okuyamaması, çatıda boyanacak yerleri hava sıcak diye çıkıp boyayamaması, tamir edilecek birkaç eşyayı tamir etmeyi ertelemesi miydi. Belki de. Düşünüyor, arıyor, "hah işte buldum sorun bu!" diyemiyor, bulamıyordu.  
Acaba farketmek bulmak mıydı? Fark etmeden bulunan, bulunmuş sayılır mıydı?
Zihninde bulamamanın verdiği sıkıntı olmasına rağmen "boş ver." dedi."Şimdi hareket zamanı, sonra düşünürsün."  diye içine fısıldayarak klavyeyi bıraktı. (16 Temmuz 2019)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...