21 Kasım 2017 Salı

Cesaret

Havada yağmayı bekleyen kurşuni bulutların durgunluğu onu tedirgin etse de, ıslak zeminde parlayan gökyüzünün her tarafa yansıyan ışıltısı bazen gözlerini kamaştırsa da kararlıydı. Bu kez ne yağmur ne de soğuyan hava engel olamayacaktı ona.

Ne zamandır kafasında kurup da gidemediği o yere gidecekti. Yeter artık dedi yeter. Her gün aynı plağın cızırtılı sesini  ya da  beynini ağaç kurdu gibi yiyip bitiren o sesi dinlemeyecekti. Yeni sesler, nefesler,hevesler, heyecanlar aramak için yola çıkacaktı.Özgürlüğün hakkını verecekti. 

Bir elinde öğle yemeği için sabah yanına aldığı, öğleyin içini midesine boşalttığı yemek kabının bulunduğu poşet olduğu halde, ayakkabıları ile  su birinkintilerine basmadan hızlı hızlı yürüdü. Caddelerden geçti. Işıklarda bekledi. Çamurlu su birikintilerinden sakındı. Sokakları adımladı.

İlerledikçe yorgunluğu artıyor, iş yeri kapısındaki kararlılığını hırsını gitgide kaybediyordu. Yoruldukça kendi kendine bugün gitmesen de olur. Günlerin suyu mu çıktı diye mırıldanıyordu. Güneye doğru yokuş yukarı uzanan sokağa döndüğünde sırtındaki  teri hissetti. Bugün de olmayacak  dedi. Akşamın alacakaranlığında çamurlar içinde nasıl gideceksin ki. Olmaz.

Güneye yukarı dönmekten vazgeçerek batıya giden diğer sokağa doğru  yönünü değiştirdi. Yürüyüşünü yavaşlatarak devam etti bir süre, ancak sırtındaki ter, kürek kemiklerinin arasından yavaş yavaş akmaya başlamıştı. "Yaşın ellibeş oldu hala neyin peşindesin." dedi. Biraz daha yavaşladı.

Sonunda, ciğerine dolan serin havanın boğazındaki ekşiliği ile nefes nefese ulaştı, yemek poşetini sol eline aldı.  Sağ eliyle arka cebinin üstündeki kemer kopçasına taktığı anahtarı çıkardı. Kapıyı açtı. merdivenleri döne dolaşa basamak basamak çıktı. Ayakkabısının zor çözülen bağcıklarını sık sık sönen merdiven ışığı altında alelacele çözdü. Elinde tuttuğu anahtarların içinden en büyüğünü seçerek daire kapısını da açtı.

Odaya girdi. İçerisi boştu, her taraf loştu. Ama sürekli oturduğu, oturmaktan süngeri çöken o yere oturmadı. Başka bir koltukta, başka bir yönde ve diğer elinin parmakları ile bastı televizyonun kumandasına. Odaya televizyonun aydınlığı dolunca  ortamdaki kasvetli loşluk kayboldu. Her zaman seyrettiği kanal çıktı karşısına ve hemen elindeki kumandanın tuşuyla  başka bir kanalı seçti. Ekranda yeni bir kanal yayına başladı. Kravatını gevşetti. Gömleğinin yakasını araladı.

"Oh" dedi. "Sonunda istediğimi yaptım."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...