24 Mart 2017 Cuma

Rüzgarlar ve Bayraklar

Radyoda -pardon- bilgisayar media playerinde Ayşegül isimli bir ses sanatçısının sıtma görmemiş net sesinden türküler dinliyorum.
Birim sorumlumuz dünden beri görev başında olmasına rağmen işyerinde sükunun hakimiyeti devam ediyor. Altı kişilik kadronun üç kişisi muhtelif sebeplerle mevcuda dahil değil. (Kazan mevcudundan düşüldü derler eskiler.) Bir arkadaş eşiyle Ankara da. Diğeri yakınlarını memlekete geçirmek için, bir diğeri bel ağrısının tedavisi için izin aldılar. 
(Bu arada Tolga Çandar dan bir türkü ile -İrmeden gel irmeden- devam ediyor müzik ziyafeti)
 Bir kısa iş vardı, bilgisayarda hallettikten sonra ya internette gezecektim. Ya da bugünlerden bir kayıt olsun diye blog sayfalarına harfler döşeyecektim. İkincisini seçtim.
Her zaman olduğu gibi gözüm havalarda, Manisa dağının Şehre bakan kuzey kısımlarında baharın havaya yansımış parlaklığı, gök yüzünün ne zamandır görmediğimiz derecede göz kamaştırıcı maviliği, dağın bize bakan ama uzak ufuklarında yeşil ve mavinin buluşmasının getirdiği renk harmonisi ancak seyredilerek idrak edilebilir. Kelime dağarcığım yetersiz bu ışıltıyı tarif etmekte. O ünlü mobilya firmasının reklamındaki kelimelerle " anlatılmaz yaşanır"
İşyerinin önündeki şeftali ağacı ise açtığı pembe çiçekleriyle, gelecek güzel havaları müjdeliyor. Şeftali ağacı güney kısmında bulunan  devasa binanın gölgesinden kurtulmak ister gibi yeni açan çiçekleriyle, yeni fışkın veren dalları ve minicik açık yeşil yapraklarıyla güneydeki binanın gölgesinden dolayı umudu kestiği güneyden, kuzeyinde kalan güneş ışığına duyduğu hasretle uzanıyor. O ağacı ve kuzeye doğru umutla uzanan dallarıyla ve güzel çiçekleriyle gördükçe içimiz hoş oluyor.

(Bu arada bilgisayardan Rahmetli Özay Gönlüm 'ün "Asmam Çardaktan" Türküsü Tolga Çandar yorumuyla, odayı şenlendirmeye devam ediyor. )

Binanın doğuya bakan masamdaki oturuşuma göre sağda kuzeyde kalan yüzyıllık pencerelerden görülen bayraklar ise rüzgar olmadığından, hatta azıcık bir yel bile olmadığından durgun. 
...
Acaba Arif Nihat ASYA Rahmetli "Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü" diye başlayan o her okuduğumda ve dinlediğimde içimi ürperten, bazen gözlerimin pınarlarını etkileyen şiirini yazarken, yine böyle rüzgarsız bir meydanda durgun hareketsiz bayrakları gördüğü için mi yazmıştı ?

Belki de yılgın bayraklar. Her seçimde, referandumda     " vatan millet için diye diye asılmaktan , sallanmaktan yoruldular turşuları çıktı. Bu gidişle bir gün gerçekten Bayrakların gölgesi altında toplanmamız gerektiğinde bayraklarımız her basit olayda kullanılmaktan / sömürülmekten bize heyecan veremeyecekler diye üzüntü içindeyim. korku tedirginlik içindeyim. Birileri kendi şahsi menfaatlerini memleket elden gidiyor sosuna bulandırınca daha çok satış yapacağını düşünüyordur, ama yazık, bütün değerlerimizin böyle meydanlarda herc-ü-merc edilmesine...


Bıktık artık her şeyimizin bir kaç oy uğruna suistimal edilmesinden. 

( Edip Akbayram aldı bilgisayardaki müzik sırasını; "Umutsuz caresiz sallanan eller kavuşulmamayı anlatıyorlar... Gece kar yine pencerelerde acı türküsünü mırıldanıyor... Arkadaşlar bakmayın gözlerime, bu milyonların gerçek öyküsüydü..." diyor efkarlı sesiyle...)

...


Allah her daim samimiyetten ayırmasın bizleri, ama sorumlularımızı da ayırmasın. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...