6 Mart 2017 Pazartesi

Medeniler- Bedeviler

Geçen Cuma sabahı şeker ölçümü yaptırmak ve rapor uzatmak için devlet hastanesine gittim. Bilgisayara hasta kaydı yapan görevliye doktorumu sordum. O gün yokmuş. Ben de kendisinin tavsiyesine uyacağımı, uygun gördüğü bir dahiliye uzmanına sıra numarası vermesini rica ettim. Sistemden tahlil girişlerini yaptığını gördükten sonra alt kata inerek açlık kan şekerinin ölçülmesi ve diğer tahliller için sıra numarasını alarak beklemeye başladım. 

Değişik yapıda genç ihtiyar insanlar bir gözleri laboratuvar girişindeki güvenlik görevlisinde banklara oturmuş bekliyorlar. Sıra numarası yaklaşan yavaşça kalkıyor kapıya geliyor, elindeki kağıdı gösterip içeri giriyor. Camdan küçük tahlil tüplerini alıncaya kadar içerde herşey düzen içinde gidiyor. Ancak kan alacak sağlık görevlilerine yaklaştıkça ortam gerilmeye başlıyor. Çünkü beş ya da altı koltuktan aniden boşalan hangisi olursa, önde bulunanın çabucak oraya gitmesi gerekiyor.
Öndeki, boşalan koltuğu farkedemeyince, arkadaki hemen fırsatı değerlendirip atılıyor ve oturuyor. Boşalan koltuğu farkedemeyen -yani sırasını kaptıran- kızıyor. Söyleniyor, tartışıyorlar. Çabuk davranıp sırayı kapan açıkgözün savunması; "zaman geçiyor koltuk boş kalmasın diye hızlandım" cümlesi oluyor. Demek ki sırayı takip etmek içinde bir görevli olmalı. Biz vatandaşlar olarak kendi kendimize, centilmence sıra bekleyen diğer bireylerin öncelik haklarını bile  takip edemiyoruz. Arkadaki öndekine "şurası boşaldı, siz öndesiniz, hakkınızı kullanın, buyurun kanınızı verin" demiyor.

Sonra -kendim de dahil - olmak üzere yeri geldiğinde haktan, adaletten, eşitlikten, Allah korkusundan, insaftan, izandan bahsedip mangalda kül bırakmıyoruz.
İyi yönetilmediğimizden, yalanın, torpilin, rüşvetin, iltimasın, kayırmacılığın alıp başını gittiğini bu gidişle memleketin iflah olmayacağını söyleyip siyasetçilere kızıyoruz. Rahatlıyoruz. Oysa ki onları bu hale dürte dürte  kendimiz getiriyoruz. ( Neye layıksanız öyle yönetilirsiniz) 

Cuma günü de cami önündeki bir fakire bir kaç  lira attık mı görevini layıkıyla yerine getirmiş insanların halet-i ruhiyesi ile müsterih olarak,  evimize gidip rahat huzur içinde derin (!) uykularımıza dalıyoruz. 

Bir toplumda medeniyetin geliştiği,  güzel elbiseler giyip, sadece son sistem birkaç elektronik cihazı kullanıvermekle değil, öncelikle karşılıklı haklarımızı gözetmekle  belli olur diye düşünüyorum.

Diğer türlü (son sistem cihaz kullanabilme kabiliyeti olan bedeviler) olarak sınıflandırılabiliriz kendimizi.

Ziya Paşa yüzyıl öncesinden "ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" diye söylerken elbette bir bildiği vardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...