Yaklaşık onbeşgünden bu yana blog sayfalarına yeni yazılar ekleyemiyorum. İnsanın gönlünde oluşan elle tutulamayan tarif edilmesi mümkün olsa bile tam tamına anlatılamayacağına inandığım sebeplerden dolayı, yazamadım işte... Ne bir özür, ne de bir pişmanlık var içimde ifade edebileceğim. Gönlümün, iç dünyasına ifade ettiklerini ortaya çıkarmaya çalıştığımdan tembelliğim kimseyi de fazla ilgilendirmezdir diye bir boşvermişlik içindeyim.
Boşvermişlik, akışına bırakmışlık, yakasını bırakmışlık ne denirse öyle işte...
Ancak insan olarak bir sorumluluğumuz var. Yaratılmış olmanın bilinciyle diğer yaratılanları düşünmek ve eylemlerimizle düşündüklerimizi realize etmeye çalışmak durumundayız diyor içimdeki derinlerden gelen ve gitgide kuvvetini artıran bir başka fısıltı.
Ünlü yazar Milan Kunderanın "Varolamın dayanılmaz hafifliği"ni arama motorlarında araştırırken "Tıpkı kişiler gibi toplumsal önyargılar da eninde sonunda kararsızlığa ve "varolmanın dayanılmaz hafifliği"ne mahkûmdur ne de olsa." ifadesiyle karşılaştım,
Ardından bu defa teknik buluşların dahilerinden Nikola Teslanın "eserlerinden özenle derlenmiş "Varolmanın dayanılmaz ağırlığı" isimli bir seçkinin internet tanıtım sayfasında "Nefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatmaya yeterdi." "Bütün canlılar evrenin çarkında iç içe geçmiş dişlilerdir." sözlerine rastladım.
Esasında aramalarımın amacı, bir önceki ifademde geçen iç fısıltılarıma destek olacak unsurları bulabilmekti.
Bulduklarım acaba yazıyı nereye taşıyacak diye düşünürken mesainin bittiğini ve herkesin işyerinden ayrıldığını farkettim.
Dışarıda da 21 Mart'ın, Nevruz'un adına uygun bir ışıltı, bir canlılığın cazibesi çekiyorken, tuşları bırakıverd i m.
Dışarıda da 21 Mart'ın, Nevruz'un adına uygun bir ışıltı, bir canlılığın cazibesi çekiyorken, tuşları bırakıverd i m.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder