Havanın yağmak ve yağmamak arasında kararsız bir durgunluk içinde bulutlarını sanki ipe mandallarla tutturulmuş çamaşırlar gibi beklettiği Cuma öğleden sonrasının bezginliği, sonunda ruhunu da etkiledi. Sabah evden çıkarken yakaladığı coşkuyu öğle sonrasının bu saatlerinde kaybetmişti.
Fakat iş yerinde pencereden dışarı bakanlar "hay maşallah" demeye başladı. Çünkü hava kararsızlığını yenmiş ve birden kara bulutlarla sakladığı göğsünden yağmurlarını salıvermişti yeryüzüne. O ise yazıyı bırakıp bakıncaya kadar yağmur yeniden kara bulutların arasına sakladı kendini. Dışarısı yine dingin olsa da yerdeki ıslaklık ve göğün beton zeminde parlayan kurşuniliği kısa bir süre yağdığını gösteriyordu.
Açtıkları şemsiyelerin altına sığınarak meydandan geçenlere bakanlar hala yağmur yağdığını düşünseler de yağmur yoktu. Islanmış zeminde yansıyan gölgeler vardı. Ve gözleri önlerinde ayakkabılarını su birikintilerinden sakınarak yavaş yavaş ama dikkatle yürümeye çalışanlar vardı. Bir de şemsiyesiz olduklarından havayı ara sıra kontrol ederek meydanı telaşla baştan başa geçenler de beton zemindeki ıslaklığa gölgeleri vuranları da saymalı mıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder