Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan nazik naif bir insandı.
Gençlik yıllarından beri içinde yaşayan yazma tutkusunu sonunda basılı kağıtlarla yayınlama, okuma heveslilerine içindekileri paylaşabilme fırsatını bulmasının verdiği bir doygunluk, memnuniyet hissini de her karşılaşmasında hissediyordu. Buna belki de bir açıdan muradına ermek de denebilirdi.
Tahminince fazla bir iddiası da yoktu. Sadece insanlar ve memleketine karşı içinden geçen iyi düşünceleri duyguları -kimseyi rencide etmeden- anlatabilmek de amaçlarından birisi miydi?
Kitaplarında, günlük yazılarında, konuşmalarında, konferanslarında, sohbetlerinde yaptığı sadece buydu. Bulunduğu ortama pozitif bir katkısı olduğu, iyimserlik kokusu diye bir koku varsa o kokuyu dağıtan ender insanlardan olduğunu söylenmesinde bir sakınca yoktu.
Öyleydi işte.
Kendi kabuğu içinden, günün kendince uygun gördüğü bir vaktinde çıkar, yine kendi kabuğu içinde olduğunu belli edecek bir sükunet içinde yürüdüğü güzergah boyunca tanıdık tanımadık tüm yaratılmışlara iyi niyetini belli edecek bir mütebessimlikle hafif adımlara önüne bakarak yürür giderdi.
Kendi yalnızlığıyla barışıktı. Belki de yalnızlığı kalabalıklar arasında iken oluşan gereksiz meşguliyetler nedeniyle yapmaya fırsat bulamadıklarını yapmasını sağlayan bir imkan sunuyordu.
Dostlarına karşı bir sadakatı -bitmeyen eksilmeyen bir sadakatı- vardı.
Her nerden aklına geldi ise/esti ise, hayatın bitmeyen keşmekeşi içinde uzun zamanlar boyunca sık görüşemediği arkadaşı ile ilgili içinde geçenleri ve kişisel gözlemlerini bu satırlarla ifade etmek istemişti.
Allah uzun verimli ömürler versin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder