Faik Abi ile oğlu Kadir. Bizden 5-6 yaş küçüktü Kadir, fakat sokakta oyunlarımıza katılmak isterdi. Biz de el ayağa dolanmasın diye istemezdik. Bir gün sokakta arkadaşlarla kovboyculuk oynarken Kadir yanımıza gelip oynamak istedi yine, ama Avanak Avni gibi daha konuşmasını bile beceremiyor, koşamıyordu. Yürümeyi bile daha yeni öğrenmişti. Kovboy oynayanlara ise hızlı silah çekip hızlı kaçan yiğitler lazımdı. Ama babasının önünde ağlayıp sızlıyor, mimikleriyle ve ekşimiş suratıyla "Baba beni de oynatsınlar" demek istiyordu.
Sonunda Faik Abi dayanamadı ve "oğlumu da oynatın" dedi. İki kapı ötede olan bir kapı komşumuz olan Faik Abi'yi kıramazdım. İstemeyerek Kadir'in eline kendi naylon tabancamı verdim. Kadir, yavaş yavaş oradan oraya koşturup degav degav diye bağırıp seviniyordu. Fakat çete arkadaşlarım bana kızıyordu. "Haydi yenileceğiz al silahını çabuk gel" diye sesleniyor, sitem ediyorlardı.
Ben nasıl hainlik yapıpda silah arkadaşlarımı yalnız bırakabilirdim.Oyun arkadaşlığının kitabına sığmazdı. Bir daha da oyunlarına beni almazlardı. İçimde köpüren sabırsızlık dalgalarını daha fazla bastıramadım ve... "Faik Abi arkadaşlar beni çağırıyorlar" deyip Kadir in elinden silahımı hızla kaptığım gibi öbür sokağa doğru zor durumdaki çete arkadaşlarıma yardım için fırladım gittim. Kadir önce bakakaldı ardımdan ve sonra diğer sokaktan bile duyulacak bir feryatla ağlamaya tepinmeye başladı.
Faik Abi'nin, ilk oğluydu Kadir, göz bebeğiydi. Ağlamasına dayanabilir miydi? Sokaktan bir kez daha koşarak geçtik. Naylon tabancamı kastederek seslendi; "oğlum ver biraz daha oynasın Kadir"dedi.
Koca Faik Abi 3 kuruşluk naylon tabanca için yalvarıyordu bana .
Ben de "oynadığımı oyundan sonra vereceğimi "söyledim.
Öfkelendi.
"Ben bilirim yapacağımı" diyerek. Dişlerini sıktı,kıpkırmızı yüzüyle ağlayan Kadir'ini kucağına alıp evlerine doğru yürüdü gitti.
Biz oyuna devam ediyorduk...
Dalıp gitmiştik savaşımızın içine...
Belli bir süre sonra Kadirin sesi soluğu kesildi.
Sokaktan son geçişimizde anladık neden sustuğunu. Bize elinde bulunan tabancayı nişan almış, tutuyordu.Ve bu silah hiçbirimizin elindeki, yakınlardaki diğer mahallelerde bize düşman olan çocukların ellerinde de olmayan kalitede inandırıcı bir silahtı. Durduk, silahı inceledik.
Ağırdı, demirdi. Gerçek tabancaydı, "altıpatlar çevirmeli" dedi bir oyun arkadaşı.
Faik Abi ise (çocuğunun sesini kesmesinden dolayı rahatlamış bir yüz ifadesiyle) biraz ileride kapılarının önündeki beton basamağa oturmuş sakin sakin bize bakıyordu.
Faik Abi kızmış ve içerden kendi silahını getirip oğluna vermişti.
Gerçekten yapacağını bilmişti.
Şimdi böyle babalar var mı ? Ağladığında oğluna oyuncak tabanca yerine gerçek tabanca veren.
(İyi ki de yok) Soğukkanlı / mantıklı düşününce yanlış bir şey ama, son cümlede anlatmak istediğim oğlunun isteklerine verdiği önemdi. Bir de ağlayan çocuğun ebeveynde oluşturduğu stresin ne derece yüksek olduğunu anlamamıza yarıyor. Dünyanın en sıkıntılı sesi vıyak vıyak ağlayan çocuk sesi.
Bu bloğu oluşturmaya Temmuz ayı içinde,sıcak bir öğle sonrasında başlamıştım.Aklıma ilk gelen kelimeyi yazıvermişim başlığa...
20 Temmuz 2012 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Arkadaş
Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...
-
Dün Arkadaşım İsmail le öğle arasında çarşıyı dolaştıktan sonra işyerinin merdivenlerine çıkmadan önce İsmail eliyle kırmızı plakalı bir yük...
-
"Samsunda dünyanın üçüncü büyük oyuncak müzesi kuruldu. Sunay Akın ın konsept danışmanlığı yaptığı müze iki milyon TL ye mal oldu.&quo...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder