5 Temmuz 2012 Perşembe

Öylesine Bir Yazı

Hayatın sürdüğü anlar içinde kayda geçebilecek nice nice hatıralar oluşuyor.Fakat insanın içindeki o tembellik boşvermecilik zihninde biriktirdiklerini yazıya dökmekten alıkoyuyor.
Anamın deyimiyle üşengeçlik.Üşengecin oğlu da olmaz kızı da diye bir deyim var.Allaha şükür oğlumuz kızımız var öyleyse Annemin standartlarına göre üşengeç değiliz.

Başka bir sebebi olmalı,içimizden geçenlerin içimizde bizle beraber gizli kalmasını istemek mi ? Mahremiyet duygusu mu ?
Uğraşmak zor geldiği için mi?

Tüketim toplumunun birer ferdi olup sürüye karıştığımız için mi ? Her şey hazırlanıp öğütülmüş olarak önümüze konuyor. Bizler de hazır paketlenmiş mamasını yiyen evcil hayvanlar gibi önümüze sürülen, marketimizin kitap/gazete raflarında diğer tüketim malları gibi önümüzde elini uzat al mesafesinde bulunan eserleri alıp yatağımızda ya da yazlıkta şezlongda uzanırken okuyoruz. Çoğunluğu ekonomik kaygılar düşünülerek, genelin gönül zevklerine uygun derecede, gündeme uygun belirli konular zerkedilmiş eserler.(Tutulur mu.Tutulur.Satılır mı Satılır.Kazanılır mı Kaza-nılır.Kaç baskı yapar.En azıdan başabaş noktasını bulurmuyuz.Öyleyse basalım.)
Bu sorulara basım ekibi tarafından pozitif cevaplar bulunan yazarlara ait kitapları alıp okuyoruz.

Denebilir mi?

Ya da nasıl olursa olsun tüm eserler az yada çok belli emeğin alın terinin sonunda oluşuyor. Yayıncının da bazı kaygılar taşıyarak satılabilirliği düşünmesi gerekir.Tüketiciye ulaşacak kanal hangisi ise onu kullanabilir. Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler.İfadesi yerine ekmek bulamazlarssa kitap okusunlar. İfadesi mi?
En azından her şeyin tüketildiği bir toplumda Nirvananın kuşunu beslemek için kitapların ne şekilde olursa olsun okunması iyidir.  
 Denebilir mi?

Veyahut kamuoyunu belli bir pozisyona yönlendirmek için mi,bazı konulardaki kitapların bazı zamanlarda çoğalmasına sebep ?
Olabilir mi?
Hayatın girdaplarında farklı derinliklerde farklı deneyimler kazananların, hayatı daha sonra yaşayacaklara -aynı girdaplarda aynı sıkıntılara düşmemeleri için- deneyimlerini,düşüncelerini aktarma gayretidir belki de yazmak.
Öyle midir ?

Herşeyin pürüzsüz,mükemmel olmasını isteyenler iyice öğreneyim öyle yazarım.diye düşünebilirler. Fakat yarın var mı? Yarınlarımızdan hangimiz eminiz? Yazı kurallarından noktadan virgülden bazı kelime hatalarından çekinerek hiçbirşey yapmadan beklemek mi? Yada yapabildiği kadar yapılması gerekenleri  gücü yettiğince yapabilmek mi?
Bu sadece yazmak için değil.

Hangi konuda olursa olsun, yapılması gerekenleri farkettiysek basitte olsa daha iyisi yapılıncaya kadar eksik kapansın diye yapıvermek.  
(Örnek:Setlerini zorlayan bir selin önünde sette oluşan bir küçük çatlak/delik hızla büyür ve tüm setin yıkılmasına yol açar.Küçük çatlağın büyümeden hemen kapatılması gerekir.)

Rahmetli Cengiz Aytmatovla yapılan bir söyleşiyi hatırladım.Yıllar önce ünlü bir Alman yazarla sohbet esnasında Alman yazarın bir önerisi olduğunu anlatıyordu.
Her zaman yanında bir ses kayıt cihazı bulundurmasını ve aklına gelenleri cihaza anında kaydetmesini önermiş.
"Öneriyi uyguladım ve çok verimli oldu".diyordu.

Ne dersiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...