Dışarda bir telaş. Penceresinden görebildiği kadarıyla, şehrin bu kısmında insanlar bir yerlere ulaşmak için aceleyle koşuşturuyorlar sanki. Kimi araçlarının direksiyonunda araçlarının yoğun trafik içinde ilerleyebildiği kadar, kimi ayaklarının götürebildiği hız kadar, kimi toplu taşıma araçlarında telaşları olsa da sürücünün inisiyatifinde gitmek istedikleri yere ulaşabilmeyi mecburen sabırla sükunetle bekliyorlar.
Akşam üzeri güneş batıya doğru eğildiğinde, özellikle ikindi vaktinden sonra belki de istem dışı olarak insan denen varlık sığınacak yuvasına mekanına bir an önce varmak istiyor. Karanlıklar, geceler, aydınlığın azaldığı zamanlar demek ki onu endişelendiriyor. Aksam karanlığı dünyanın üzerini kaplamaya başladığında vücudun salgıladığı hormonlar değişmeye başlıyor. Vücut, kendisinin dinleneceği zamanlara hazırlanıyor. Ancak modern çağın zaman döngüsünü göz ardı eden, her an her türlü aktivitenin yapılabildiği serbestliklere imkan veren teknik imkanları ise bu doğal döngünün önüne engeller çıkarıyor. Bu ise her şeye rağmen bir yönüyle biyolojik bir varlık olan insanın hal ve ahvalini olumsuz etkiliyor.
Bir kısmınca haz ve hız çağı olarak eleştirilse de, bu çağın imkanlarından çoğu insan yararlanmakta ve kendi direnme gücü kadarıyla ortaya çıkan olumsuzluklara dayanmaya çalışmaktadır.
Ve bu süreçte, sözkonusu imkanlara en çabuk ulaşan ve kullanabilen şehir insanı, gitgide doğadan uzaklaşıyor. Uzaklaşmanın bedellerini ise zaman içinde farklı biçimlerde kendisine iletilen faturalarla -çoğunlukla acıyla ve zahmetle- ödüyor.
Ödemez ya da ödeyemez ise de ileri derecede hastalık tanısıyla "icra"ya düşüyor.
Kısaca mali dengeleri gözeterek yaşantısını sürdürmeye gayret ederken, iyiye / stabil hale dönüştürülmesi çok daha zor olan tabii dengeleri de düşünerek yaşantısını planlamalıdır insan oğlu. Vesselam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder