2 Nisan 2019 Salı

Kitaplar

Akşam üzeri işten yorgun argın eve geldiğinde kapıda önce eşi karşılardı. İçeriye adım atar atmaz takım elbiselerini değiştirir, ev kıyafetlerini giydikten sonra salona geçerdi. Salonda  televizyon ve kitaplar bekliyor olurdu. Üçü küçük oğlunun okumak istediği Amerikalı yazar Jack London'un kitapları, biri Nihat Genç'in Köpekleşmenin Tarihi isimli bir kitabı ile Dücane Cündioğlu'nun fikirlerini serdettiği Hz İnsan isimli emanet bir kitaptan ibaretti.

Artık o gün ruh durumu hangi kitabın konularına meylederse o kitabı eline alır, yemek vaktini haber veren eşinin ikazını ya da çocuklarının ikazına kadar kitaplarla haşır neşir olurdu. Okur düşünür, okurken düşünür, bazen düşünmesi uzun sürer daha sonra diğer sayfayı çevirirdi. Aklına nice fikirler gelirdi. Bu fikirleri ve kitaptaki bilgileri bir not kağıdına yazdığı günler olmuştu eski zamanlarda, gençlik zamanlarında. Şimdi ise okuduklarıyla ilgili notlar almak zor geliyordu. Ama not almadan okumak da sanki film seyretmenin bir başka hali gibi -boş- geliyordu.

Uyku zamanı geldiğinde bazen seyyar pilli okuma lambasını ve okumakta olduğu kitabı da yanına alıp -gece canı okumak isterse diye- yatağının başucuna koyduğu olurdu.

Nihat Genç'in Köpekleşmenin Tarihi kitabını okurken sanki Nihat Genç karşısında heyacanla anlatıyor gibi gelirdi. Yazarın öfkeli heyecanlı halini bildiğinden o da kitabın adrenali yüksek satırları arasında, olayların anlatılışına göre yazarla beraber kızıp, yazarla berbaber üzüldüğü, kahrolduğu olurdu. O sebeple kendini iyi hissetmediği vakitler Nihat Genç okuma zamanı değildi onun için. Dücane Cündioğlu bir başka aleme götürürdü. Sakin, sessiz sadece fikirlerin analiz edildiği, ameliyat edildiği ameliyat masalarında karşılıklı otururlardı. Doğal olarak hep anlatan Cündioğlu hep dinleyen kendisi olurdu. Bu arada yazarın aklından geçen  düşünceleri ne kadar açık şekilde kitaba yazabildiği, anlatabildiği, içindekileri ifade edebildiğini takdir ederdi. Kitabı kendisine veren arkadaşının altlarını çizdiği bazı cümlelerin kendisinin ilgisini çekmediğini, o cümlelerden önce başka cümlelere kendisinin daha çok ehemmiyet verdiğini de farketmişti. Kendisi başka renkte bir kalemle çizseydi ilginç olurdu diye düşündü. Ama emanetti. Sadece okumak ve düşünmek üzere izin almıştı.

Bu arada yazarların  içlerinden gönüllerinden geçenleri/dertlerini okuyucuya anlatarak aktarmak ve ızdıraplarını ve sevinçlerini paylaşmak istediklerini, samimiyetlerini hissediyordu.

Bazen kitapların eksildiğini evin başka odalarına götürüldüğünü görüyordu. Küçüük oğlunun dağınık yatağının başucunda  kitap gördüğünde, ya da yatağına uzanmış dalgınlıkla kitap okuduğunu görünce seviniyor kapısını memnuniyetle yavaşça sessizce kapatıyordu.
.. 
Evin üst katında nice okumak için sıraya koyduğu kitap olmasına rağmen, neden onlara fazla dokunmadığını da düşündü. Onlar elini altındaydı. Bir gün kitap tedarik edemeyecek duruma düşerse eldekileri o zaman okurum diye mi düşünüyordu acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...