İnsan sabah uyanıp şöyle bir çevresine bakıp da -güneşin ilk ışıklarının dünyaya sunduğu güzellikleri fark ettiğinde- içinde umutlar, sevinçler pır pır etmeye başlıyor.
Sabahın insan hayatında önemli bir yeri var. Hayatın zorlu mücadelesine umutla başlayabileceği manevi kuvveti topluyor.
Güneşin ilk ışıkları doğu dağlarının zirvelerinden göründüğünde, ilk ziyalar vurduğunda bulunduğunuz yana, dünyanın canlandığı hissedilir.
Şafaktan sonra hava aydınlandıkça kuş cıvıltıları gitgide artmaya başlar.
Bir sükunet vardır ortamda, dinlenmiş, uykusunu almış insanların sakin yürüyüşleri, mutlu gülümsemeleri, neşeli konuşmaları...
Havanın aydınlığı arttıkça gürültüler de yavaş yavaş artmaya başlar.
Uzak dağların doruklarında, gri kayalardan yansıyan ilk ışıklar, biraz aşağıda sabah sislerinin arasında nazlı nazlı sallanan uzun çamların tepeleri belli belirsiz fark edilir.
Daha da aşağılarda sararmış kırların, bodur ağaçların batıya doğru uzanmış gölgeleri görünür.
İlk ışıklar herbirini ayrı ayrı aydınlatır, artmaya başlayan ısısıyla gecenin serinliğini unutmalarını sağlar...
Gecenin sonunda, ilk aydınlığın işareti göründüğünde, gecenin derdini çekenler için -diğer geceye kadar- tasaların bittiğini anlatır ufuktan ta uzaklardan ancak ulaşan ilk ışık pırıltısı ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder