Evin güneyinde bulunan sokaktan aşağıya doğru adımlamaya başladım. Bu yol hiç bir yere sapmadan doğruca gideceğim yerin yakınına kadar beni götürüyordu.
Yolun sağından doğuya yürürken karşıdan esen ürpertici serin bir rüzgarla karşılaşınca hemen sol tarafa geçerek siperlenerek yürümeye devam ettim.
Aynı yollardan, aynı kaldırımlardan, aynı vitrin önlerinden, aynı apartman girişlerinden, aynı pencere önlerinden geçe geçe sonunda işyerinin -yılların yıprattığı- mermer merdivenlerine ulaştım. Ama nefesimin azizliği, hızlı yürüyüşün yorgunluğu sebebiyle adım adım tırmandım giriş kapısına. Büroya girdiğimde arkadaşlar benden önce gelmişlerdi.Selam vererek oturdum.
...
Akşama kadar yine her zamanki mutadlık içinde vakit geçivermişti. Saat 16 olduğunda bir yorgunluk çöktü göz kapaklarımın üstlerine, kapattım. Düşündüm. "Böyle beklemektense aç blog sayfasını da bir şeyler doldur" dedi içimdeki ses.Yazının başlığını bitkinlik mi,bezginlik mi..Şu an saat 16.56...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder