14 Mart 2016 Pazartesi

Son Uğurlama

1 Ocak 2016 Cuma günü akşamı iki fincan kahve ve bir kaç bardak çay gece uykumu alıp uzaklara götürdüğünden uykusuzdum.Ayaktaydım.Bazen telefonda bir oyuna bazen bir kitaba,bazen televizyonda belgesel programlarından birine bakıyordum.
Vakit sabaha yaklaştığında birden Merve'nin "enişte,enişte" sesini duydum merdivende,"babam yine aynı oldu yetiş sesiyle" koştuk Hocamın yanına . Başında bir buz torbası tutuyordu baldız. Yüzü morarmıştı . Ne yapacağımızı bilemiyorduk. 112 ye telefon ettik, iki defa aradık.112 nin gelişi kısa bir zaman olsa da bizim için çok uzun bir süre gibi geldi. Fatih 112 karşılamak üzere kapının önüne indi. Ben de indim.Ne amaçla indiğimi bilmiyorum.Ama 112 nin çabuk gelmesine bir faydam olur diye düşünmüş olabilirim. Ancak zeminde tam asansörden iniyorken öyle bir titreme aldı ki. Zangır zangır bir titreme. Dışarı çıkamadan hemen yukarı çıkıp kalınca giyindim. 
Dualarla, evin içinde gidip gelmelerle beklerken çok şükür 112 görevlileri geldi. Rahatladık. Cihazlarını kurup, serumlarla, iğnelerle, kalp masajlarıyla, şoklarla, ne gerekiyorsa yapmaya başladılar. Daha önceki tecrübemizden biliyorduk ve umut ediyorduk ki içerden bir mutlu haber gelecek Hocam ambulansla hastaneye gidecek, inşallah düzelecek... 
Ancak zaman ilerledikçe, görevlilerden bir haber gelmedikçe ve hala kalp masajları ve şok cihazının bip bip sesi devam ettikçe, yavaş yavaş korktuğumuz anın yaklaşmakta olduğunu ürpererek anlamaya başladım.(2.Ocak.2016)
Ve sonunda kapı açıldı, görevli hekim üzgün bir yüz ve üzgün bir ses tonuyla; "Başınız sağolsun, elimizdeki tüm imkanları kullandık ama kurtaramadık zaten geldiğimizde de sıkıntılıydı." diyerek ekip arkadaşlarıyla eşyalarını toplayıp, bizi hocamın ölümünün şokuyla baş başa bırakıp gittiler... 

Allah Rahmet Eylesin Hocam.

"Beraber olduğumuz yıllar boyunca birbirimize kötü sözler söylemedik,birbirimize yardımcı olduk...Bana güvendiğini biliyordum. Ancak farklı isteklerle beni zorlamamak istediğini de biliyordum. Birlikte olduğumuz zamanın o andaki gereklilikleri içinde lazım  olanı yaptık. Kendi koşulları ve imkanlarıyla yaptığı yardımlar destekler oldu. Ben de elimden geldiğince  yardımcı olmaya gayret ettim.Son zamanlarda çok faydam olmadı ama gelişmeler etki sahamın dışında olduğu içindi.Ancak 31 Aralık 2015 akşamı telefon edip yeni aldıkları led televizyonu çalıştırmaya yardım için çağırdığında yanına indim. Televizyonu kurduk, çalıştırdık. Konuşurken sesi boğuktu. Bitkinlik, güçsüzlük vardı. "Otur" dedi ama, yormak istemediğimden oturamadım. "Daha iyi olunca oturur konuşuruz" diyerek ayrıldım. Yüzündeki o anki tebessümü hatıramda, hafızamda  son bir kesit olarak inşallah kalacak.  Son görüşmemizmiş. O akşam anının rutin şartları altında  birbirimizden razı olarak ayrılmanın tesellisi biraz rahatlatıyor."

Şu dünyadan hangimizin nasıl ne şartlarda gideceğini sadece Rabbim biliyor.Bizim de o ana hazırlıklı bulunmamız gerekir. Fakat dünyanın renkleri,sesleri,hazları kısaca cazibesi içinde acı gerçeği kaybediyoruz.Unutuyoruz,ne zaman ki bir yakınımız son yolculuğuna uğurlanacak yine hatırlıyoruz. İnsan denen varlığın bir özelliği de bu olsa gerek. Unutmak...

28/8/2015 günü hocamın ilk krizinden sonraki günlerde not aldıklarımla bu günkü notları karşılaştırdığımda sonucu aynı bağladığımı farkettim. Sonuç başka türlü bağlanamaz ki. Teslim olmalıyız.Unutarak ve bilmezden gelerek bir noktaya kadar yaşamaya devam etsek de yalın gerçekle er ya da geç karşılaşıyoruz, karşılaşacağız.

Hayatımızı her an bir yerlere göçecek bir yörüğün denklerini hazırlaması gibi hazır tutmalıyız. Meçhule giden o yol boyunca gereksinimlerimizi aşağı yukarı biliyoruz. O takdirde hazırlanmalıyız. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...