13 Haziran 2019 Perşembe

Işık

Işık,
Sabah güneşinin ilk ışıkları işyerindeki odaya girdiğinde saat 9 45 i buluyor. Çünkü işyerinin doğusunda bulunan caddenin karşı tarafındaki iki katlı binanın gölgesinden ancak o saatlerde kurtuluyor sabah güneşinin şehri aydınlatan ilk ışıkları.  Ve güneş doğu penceresinden ilk hüzmelerini pencere önünde oturan çalışanın sırtına ulaştırdıktan sonra -elbisesinin renginin de etkisiyle- odaya farklı renklerde tatlı ışıltılar saçıyor. Masasında çalışırken ellerini klavyede oynattıkça, kağıtları kaşeleyip mühürledikçe hareketlenen elbisesi odayı rengarenk ışıldatmaya devam ediyor. Ancak ışığın bu oyunlarına, işinin gücünün ve sabahın muhabbetindeki odadakiler dikkat etmiyorlar. Ya da onların oturduğu pozisyondan dolayı ışığın kendi gözlerine yansıyan o tatlı efsunlu yansımasına göremiyor, keşfedemiyorlar. Masadaki görevli hala kağıtları toparlamakla hatalı olanları yırtmakla, masasını düzeltmekle meşgul. 
Bir türlü, etrafında kendisini farketmesini isteyen, hissetmesini isteyen güneşin renkli hoş ışıklarının  farkına varamıyor. Masasından kalktığında ışık daha da yayılıyor. Masanın arkasındaki büyük yeşil yapraklı çiçeklere, mavi klasörlere, cam kolonya şisesine de ve memura göre tam sağında kalan porselen bardağa etki ettiği gibi mausu da etkiliyor. Işıklar okşuyor odayı, odanın yetişebildikleri son noktasına kadar, kimse farkında değil.  Zaman ilerledikçe güneş gökyüzüne doğru yükseliyor, odaya giren ışıklar, masasında sırtına güneşe dönük olarak çalışmaya devam eden personelin omuzlarından yavaş yavaş kollarına doğru iniyor ve  -belki de kendisiyle ilgilenen bulunmamasının efkarıyla- diğer gün yeniden gelinceye kadar odaya sessizce kimseye farkettirmeden  veda ediyor. 
..."Diğer gün güneş yeniden geldiğinde belki de bazılarımız gitmiş olacak!" diye düşünüyor. 
Odada radyonun vızıltısı ve arasıra oynayan koltukların gıcırtılarından ve klavye tuşlarının tıkırtılarından, yukarıda neyi soğuttuğu belli olmayan klimanın vınlayan mekanik sesinden  başka sesler, odada insan olduğunu belli eden sesler duyulmuyor. İnsanlar da mekanik aksamların esiri olmuş sanki. 

Her şey git gide tekdüzeleşiyor, Her zamanki durağanlıklarının kabuğuna çekiliyor. 

Sonunda o masadaki çalışan da ışıktan bıktı ve perdeleri yavaş yavaş indirdi.

(13.06.2019--10:19)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...