6 Mayıs 2019 Pazartesi

Düşünmek

"Hayırlısıyla oruca başladık, sonuna kadar tutabiliriz inşallah" diye başladı yazısına . 
12 yıllık bir sürecin sonunda bir yıl oruç tuttuğunu, 48 yıl aksaksız oruç tutan bir insanın dört yıl devamlı oruç tuttuğunu düşündü. 
Parça parça olsa da, toplamında ortaya çıkan rakamı düşündü. 
Faydalarını düşündü.
Sabrı, kararlılığı, sağlıklı yaşamayı, empatiyi, açın halinden anlamayı, bir işe başlayıp da sonucuna ulaşabilmenin verdiği hazzı, düşündü.
Belki de oruçlunun iftar sofrasında mutlu olmasının sebebi, sonuca ulaşabilmesi de olabilir. Kararlı insanın neler başarabileceğini orucu tamamlamakla öğrendiğini düşündü. 
Özellikle küçüklerin ilk orucunda bu hazzın çok daha fazla olduğunu düşündü. Başlangıçta, akşama iftar sofrasına orucu bozmadan ulaşabilecekmiyim tedirginliğini, başarınca sevincini düşündü.
İhtiyarların ve hastaların kronik hastalıkları nedeniyle acaba tutabilirmiyim. Doktorların uyarıları ve vücudunun halsizliğinden ötürü kendine güvenememesi sebebiyle yıllardır tuttuğu orucunu tutamamasının verdiği burukluğu ve kaderine razı olmuş insanların sessizliği ve dinginliğini düşündü.
Gücünün yettiği güne kadar tuttuktan sonrasında oluşan tutamamazlıkların, tutamayanın samimiyetiyle bağlantığı olduğunu, tutamayanların da müsterih olması gerektiğini düşündü. 
Herkesin hesap günü ayrı ayrı hesap vereceğini düşündü. 
Tutuyor tutmuyor diye ayrım yapmanın ayrıştırmanın yerine, herkesin kendi koşullarına göre, kendi vicdanıyla karar verip kararının sonucuna katlanması gerektiğini, düşündü. 
"Herkesin hesabı kendine" dedi.
...
Sonra gençlik yıllarını düşündü. 
Oruç tutmayan/tutmayanlara karşı keskin düşüncelerinin olduğu gençlik zamanlarındaki kararlılığını, sanki herkes kendi gibi ve herkes kendisinin aklından geçen  doğru bildiklerini yapmak zorundaydı. 
Nasıl bir mantık onu  o noktaya sürüklemişti. 
Zamanla hayatın akıntısı farklı girdaplara götürdükçe, farklı görüşler düşüncelerden insanlarla karşılaştıkça, Karaköy'ün o sınırlı çevresinde yaşarken, dar alanın düşüncelerini de daralttığını sınırladığını düşündü. O yıllar radikal gençlerce sokakların bölündüğü, şehrin ana görüş olarak ikiye ayrıldığı yıllardı. Ve o da bulunduğu yaşadığı  mahal itibari ile etkilenmişti. 
Hoşgörü, tahammül, empati, merhamet, farklı bakış açısı gibi kelimelerin/kavramların beyninde bulunan anlam kutucuklarının içini zamanla doldurduğunu düşündü.
...
Hayatın içinde yaşadıkça, tecrübe ettikçe merhale merhale gelişen ve olgunlaşan düşünceler ve düşüncelerin inkişafına bağlı olarak değişen, ıslah olan, terbiye olan  hal ve davranışlar, insanı diğer canlılardan ayıran özelliklerden mi?
Delifişek gençliğin keskin fikirleri ve fikirlere bağlı eylemleri, zamanla gerçeğin sert kayalıklarına vurdukça  evriliyor, törpüleniyor mu?

Olgunlaşmak bu mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...