14 Ocak 2016 Perşembe

Özlem

        Dağların rüzgarını özlemişim. Dağların yeşilliğini,güneşini,çamların kokusunu özlemişim.Ne zaman şehrin güneyine dönsem," gel " diye seslenen dağların yamaçlarını,gel diye el sallayan çamların, selvilerin dallarını farkediyorum. Yukarılardaki bulutları görüyorum,bembeyaz dişleriyle bana gülümseyen,bazen de kızıp kapkara bir renkle bakan bulutları...

        O sükuneti,durgunluğu arıyorum şehrin karmaşasından iyice sıkıldığım anlarda.
Akşam iş dönüşü yorgun vücudumu zorla taşıyan ayaklarım beni eve getirdiğinde televizyonun karşısına uzanıveriyorum. Elime tutuşturulan uzaktan kumandada önce 188 kanaldan itibaren sıralanmış yayınlara bakıyorum.Dağları tek başına gezen maceracıları arıyorum. Bulursam yemeğe kadar izliyorum. 

        Spil Dağındaki kaleyi ne zamandan beri dolaşamadım. Kalenin yukarısında bulunan iç kaleye çıkmak oradan şehri seyretmek istiyorum. Ancak yalnız çıkmak keyif vermiyor. Kafanızın uyduğu bir arkadaşla beraber gezip dolaşmak daha hoş oluyor.

       Bozköy semtinin yukarısında kent ormanı var.Gezip dolaşmaya uygun. Bir zamanlar her hafta sonu yürüyüşe çıkardık. İnşallah yeniden başlarım.

        Benimki özlem mi yoksa kaçış mı? Şehrin keşmekeşi ve evin uzayıp giden sorunlarından bir kaç saatliğine de olsa kaçış mı acaba ?

         Dertleşmek mi,boşalmak mı? Yakın arkadaşımla adımlarken dağları tepeleri , çözemediğimiz sorunlarımızı birbirimize anlatıp çözümler arıyoruz.Yanlışlıklara kızıp söyleniyoruz.

          Yürümek bedenimize sağlık katarken,dertleşmek de gönlümüze ferahlık veriyor. İçini boşaltmanın rahatlığını sunuyor. Ve dağların ıssızlığı ayak seslerimizi de, dilimizden çıkan gönül seslerini de kendi derinliği içinde yutuyor. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...