8 Ocak 2016 Cuma

Doğan Kardeş

1973 yılıydı sanırım. Saruhanbey İlkokulunda üçten dörde geçtiğim yazdı. Sıcak günlerin birinde aylak aylak gezerken Manisa Karaköy'de kitapçı Nazif (Anginer) Amcanın dükkanının önünde buldum kendimi. Dükkan önünde sergilediği kartpostallara, dergilere bakarken renkli bir dergi ilişti gözüme, elime aldım. Sayfalarını çevirmeye başladım,hoşuma gitti,adı "Doğan Kardeş" ti. Haftalık bir dergiydi. Fiyatı 150 kuruş yada 125 kuruş olabilir.Biriktirdiğim kıymetli paralarıma kıyabilecek nitelikte bir dergi olduğuna kanaat getirdim. Nazif Amcaya ücretini ödeyerek aldım.Eve geldim. Okumaya başladım.İçi renkli resimli macera dizileriyle doluydu.Aklımda kalan biri"Sihirli Ayakkabı", diğeri "Uçan çocuklar"dı.
Fotoğraf 1
Sihirli Ayakkabı'da İngiltere'de yaşayan futbol oynamayı seven ancak çok başarılı olamayan bizim yaşlarda yoksul bir çocuk eski ayakkabıcıda bir ayakkabı bulur.Eskici" bunu tamir edeyim de giy, bu sihirli bir ayakkabıdır"der....

Eski tip pırpırlı pervaneli  uçakları kullanan bir kaç çocuğun bulunduğu diğer macerada ise devam eden olaylar zinciri tam heyecanlı yerinde sona ererdi.Uçağı kullanan benmişim gibi heyecan duyardım.

Ben de aynı heyecanla dergiyi beklerdim. Derginin geldiği günü iple çeker olmuştum. Harçlığımı biriktirip beklerdim. Hemen alıp resimli hikayeleri kaldığı herden hızla okumaya başlardım. Arka sayfalarda okuyucu mektupları,fotoğrafları ve resimleri yayınlanırdı .Ne kadar niyetlendimse de bir türlü yazı,resim ve fotoğraf gönderme cesaretini kendimde bulamadım. Resimlerini gönderen, dergiyi okuyan takip eden arkadaşların  yayınlanan vesikalık fotoğraflardan tanıdık biri var mıdır acaba düşüncesiyle uzun uzun incelerdim. Melike Sarıöz aklımda kalan isimlerden biri, çevremde  tanıdığım birine benzetiyordum ama. kimdi, neredeydi. Çıkaramıyordum. Hala çıkaramadım.

Yaz tatillerinde ayakkabı imalathanesinde çıraklık yaptığım dönemlerde de devam etti dergi müptelalığı. Haftalığımı aldıktan sonra öncelikli işim çalıştığım işyerine en yakın kitapçıya gazeteciye uğramak olurdu.

Şimdiki Manisa Garanti Bankasının karşısında belediye dükkanları vardı. Veli Yazan isimli spor malzemeleri satan işyerinin yanında bulunan kitapçıdan dergilere Doğan Kardeş'in yeni sayısı var mı acaba diye baktığımı,eğer yeni sayı geldi ise aldığımı hatırlıyorum.

1970 li yılların Manisa Şehri daha güneşli, daha aydınlıktı.Şehrin içinde yüksek binalar yoktu.Her yerden gökyüzünü,günü güneşi rahatlıkla seyredebiliyorduk.Günü güneşi,göğün maviliklerini,gezen bulutları,cıvıldayarak uçan kuşları,kumru seslerini,damlarda uzun uzun miyavlayan kedi seslerini,baharda uyanan ağaç dallarını yapraklarını görerek yaşadığında insan hayata daha iyimser bakıyor.

Daha umutluyduk gelecekten, iyimserlik dostluk, arkadaşlık, komşuluk, yardımlaşma, paylaşım,sohbet her yerde vardı.

Ancak; hız,lüks,şatafat,parlak vitrinler,ihtişamlı lokantalar, son model arabalar,uzaktan kumandalar, asansörler, pırıltılı geceler, hatta bazı yerlerde elektrik bile yoktu.

O günlerde ince parlak kağıtlara basılmış renkli çocuk dergileri de yoktu. Doğan Kardeş'in orta sayfasında renkli posterler olurdu.Posterlerden birinde kaleci Yasin Özdenak'ın sarı kırmızılı forması ile kale önünde bir pozu ve altında imzası vardı.

Bu dergileri uzun zaman sakladım.

Bir gün mahalledeki arkadaşlarla kitaplar dergiler  hakkında konuşurken, biriktirdiğim Doğan Kardeş dergilerinden, içindeki sürükleyici resimli hikayelerden bahsetmiştim.
Bizi dinleyen sokak komşumuz ( Pele gibi futbol oynadığında mıdır, ten renginin benzerliğinden midir Pele diye lakap taktığımız ) Şaban Abinin oğlu Pele İlhan bakmak için dergi kolleksiyonunu istedi benden.
Eve gidip dergileri gizlediğim (*) yerden çıkararak tomarın tümünü İlhan Oğulcan'a verdim.


Keşke tümünü vermeyip "birini oku getir diğerini vereyim" deseydim.

Gidiş o gidiş bir daha geri gelmedi güzelim dergilerim... Doğan Kardeş hatıralarımda sadece hayalleri kalan bir dergi oldu...

Şu anda arasam da benzer dergiler yok. Doğan Kardeş başkaydı, bambaşkaydı...

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(*) Evde dergileri gizliyordum.Çünkü iki küçük kardeşimin en çok merak ettikleri ve yırtmaktan hoşlandıkları şeyler dergilerimdi. Bakmaları için ellerine eski gazete kitap defter verdiğimde dokunmazlar,ben bir şeyi okuyorsam daldığım bir anda aniden alıp (yüzlerindeki garip bir memnuniyetle ağızları yayılmış halde)  yırtıverirlerdi.

Bu nedenle evin yüksek kısımlarına yerleştirdiğim kitaplara ve dergilere; "Acaba Abimin evin bizim uzanamayacağımız yerlerine gizledikleri neydi?" merakı içinde duvarlara tutunarak ilerleyip elimdeki dergilere  bakarlardı. Keşke onlara verseydim de baksalardı. Büyüyünce bakarlar düşüncesindeydim.

Daha önce kütüphaneden emanet aldığım bir kitabı erkek kardeşim parçalamıştı. Kitabı o halde görünce hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım. Babam şeffaf bant getirdi.Kitabın yırtık parçalarını tek tek birleştirdi. Ben de korkuyla karışık tedirginlik içinde Haydar Barçın Çocuk Kütüphanesine kitabı teslim etmeye gittim.O gün sayım telaşı vardı.kitabı uzaktan gösterip sırasına koydum. Kurtulmuştum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...