10 Mayıs 2022 Salı

Yüz on üç

    Gecenin bir vakti apansız uyanmanın getirdiği sonuç olan uykusuzluğa ancak bu ana kadar dayanabilmişti. İstemeyerek kafasını masaya koyduğu anda içi geçivermişti. Garip bir tesadüf o anda da büronun kapısı ansızın açılıvermesin mi? Hemen başını kaldırdı. Elinde bir tomar evrakla giren bölüm sorumlusu başını masadan  kaldırdığının farkına varmadı. Ya da önemsemedi. Çünkü takip ettiği iş hala bekleme aşamasındaydı.  "Abi istersen bugün erken git" deyince fark ettiğini anladı. Sonra bölüm sorumlusu odadan çıktı. Diğer arkadaşları da tek tek evlerine gittiler. 

       Yalnız kalmıştı. yüz on üç yıllık binanın, yüz on üç yıllık duvarları pencereleri arasında yalnız kalmıştı. Dışarıdan temizlik görevlilerinin çöp kovalarını boşaltma seslerine, diğer odalardaki personelin konuşmaları karışıyordu. Yavaş yavaş mesai bitiminde yapılması gereken mutad işler tamamlanıyordu. Biraz sonra yüz on üç yaşındaki binada farklı ayakkabıların tabanlarının yüz on üç yıllık zeminde yüz on üç yıllık karolara çarparak çıkardığı sesler artacak, ardından bina diğer günün sabahının  sekizine kadar dinlenmek üzere yüz on üç yıllık uykularından birine daha dalacaktı. 

    Bu devrana o da Rabbinin kendisine müsaade ettiği süre boyunca şahit olacak ve bir gün devrini tamamlayarak çekilecekti. "Deftere kaydedilenlerin sorulduğu gün geldiğinde, defterini, hesabını verebilecek eylemlerle doldurabilenlerden oluruz  inşallah" diyerek klavyeyi bugünlük bıraktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...