18 Ocak 2022 Salı

Vefasız

İşyerinde kullandığı bilgisayarın önceki yıllara ait bilgilerin arşivlendiği klasörleri incelemeye başlamıştı. Dosyaların arasında karşısına üç yıl önce taradığı bazı mektuplar çıktı. Bunlar, vefat eden arkadaşının öğrencilik yıllarında kendisine gönderdiği mektuplardı. Mektupları okudukça kendi yazdığı mektuplara karşılık cevapların bulunduğunu gördü. Arkadaşından gelenler karşısında idi ama kendi yazdıklarını hatırlamıyordu. Mektuplarda kendi yazdıklarının tırnak içinde alıntılarını gördükçe merakı daha da arttı. Neler yazmış, nereden aklına gelmişti de o tırnak içinde cümleleri kurmuştu. Ne kadar merak etse de arkadaşının da kendisinin onun mektuplarını sakladığı gibi sakladığını da soramazdı artık. Geçmişti.  Ancak onun yanına gittiğinde sorabilecekti. Cevaplar mahşere kalmıştı. Düşünürken üzülürken son yıllarda arkadaşı rahmetli olana dek çok sık görüşemediğini de idrak etti. Vefasızsın dedi kendine. Vefasızlığı sadece bu arkadaşına değil belki de nice başka arkadaşına da yapmıştı. Vefasızlık, zamanla yerini unutmaya ve bir gün anılarından bile uzaklaştırmaya götürmüştü bazı arkadaşlarını. Geçmişinin bir bölümünü sanki silmişti. Neden yapmıştı bunu. Yeni günler geldikçe ve hayatı geliştikçe geçmişinin yoğunluğunu taşıyamayacağı için miydi? Sanki ağır yük altında kalınca üzerindeki fazla yükleri atmaya çalışan yük hayvanları gibi miydi?

Yine birkaç gün önce vefat eden değerli Abisi ile İzmir'de geçen günlerdeki anılarını düşündü. Yine aynı vefasızlığın bir değişik şekliydi. 

İzmir'de Türkiye Elektrik Kurumunda teknisyen olarak çalışırken, üniversitede öğrenciliği de devam ediyordu. Bir gün arkadaşı Nejat'ın işlettiği Kemeraltı'ndaki İzmir Alsancak Kitabevinde Abisi ile karşılaştığında, Urla'daki araziye nasıl elektrik alınabileceğini sormuştu.  Kapasitesinin üzerinde bir bilgi gerektirdiğini söyleyememişti. Net olmayan tahmini bilgiler vermişti. Ve o sıralar ne zaman denk gelse arasına o soruyu sorardı.  Bu hatırayı yaklaşık kırk yıl sonra Abisinin vefat haberini aldığı günün ertesinde yeniden hatırlayabildi. "Vefasızsın, vefasızdın, vefasız" dedi.

Bunun, yani  vefasızlık denen illetin kendisinde neden, nasıl ortaya çıktığı irdelemesi gerektiğini düşündü. İrdelemek sebeplerini bulmak zorundaydı. Kurtulmak mümkündü. Öncelikle ilgilenemeyeceği kadar çok  dostları, ahbapları, arkadaşları, yoldaşları var mıydı? Vardı. Öyleyse tüm tanıdıklarına aynı samimiyeti göstermeye kendini mecbur mu hissediyordu?

Yaşadığı hayat boyunca alışkanlıkları, ilgi alanları, fikirleri değişiyordu. Bu değişikliklere göre öncelikleri de değişiyordu. Meşgaleleri , sorumlulukları ve sorumluluklarına bağlı endişeleri kaygıları artıyor ya da eksiliyordu. Bu onu bir noktada -önceki yıllarda yaşadığı hayata göre- daha pasif daha hareketsiz, suskun,  hatta parasının hesabına dikkat ederek daha tasarruflu, cimri bir şahıs haline getiriyordu.

Kendini koruma güdüsü denebilir miydi?  Bu güdünün sebepleri arasında kendini ve düşüncelerini beyan ederek savunabileceği konusundaki yetersizliğinin de etkisi var mıydı?

Evlenmişti. Eşi ve çocuklarının ihtiyaçları vardı. Yalnız başına, hür, başı bozuk/başına buyruk bir  halden mesuliyet sahibi bir fert haline gelmesi gerektiğini düşünmesine yaşadığı koşullar zorlamıştı diye düşündü. Bu düşüncesine itiraz etti, ama o günlerde de sorumluğunu bilen iyi olmaya çalışan kendince memleket hakkında idealleri, kişisel hayalleri  olan bir birey olduğunu, kimseye bir zararı olmadığını düşündü. Türkiye Elektrik Kurumunda çalışırken ara sıra yazdığı hatıra defterindeki cümleleri bunu ispatlıyordu.

Hepsi vardı. Hepsi içiçe birlikle birbirini etki ederek onu hayatının bu aşamasına getirmişti. Vefasızlık değil belki de kaçıştı. Diyerek yine klavyeyi bıraktı.18.01.2022

2 yorum:

  1. Vefasızlık... çağımız salgın hastalıklarından biri...

    YanıtlaSil

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...