12 Kasım 2019 Salı

Sabah

Sabah işe gelirken aklında bir çok konu vardı. Ancak işyerine gelip de bilgisayarı çalıştırıp blog sayfasını açtığında, yolda düşündüğü fikirleri hatırlamadığını anladı. "Yine de başlayalım, klavyenin tuşlarına basarken unuttuklarımızı belki hatırlarız" diye düşünerek yazmaya devam etti. Büroda iki genç memurun karşılıklı sohbetlerinin oluşturduğu ses karmaşası içinde  ekranda yazdıklarına  bakarken  klavyede bastığı harfleri de kontrol ediyor, bir yandan da düşünüyordu.
Bugün ne yazmalı? 
Önüne bakmaya başladı. Ellerini birbirine kilitledi, ayaklarıyla kimsenin duymayacağı hafiflikte bir tempo tutturdu. O arada sol kulağındaki çınlamanın belirgin hale geldiğini farketti. İçerideki havanın temizlenmesi için büronun doğuya bakan penceresi açılmıştı. İstasyon tarafından gelerek çarşıya ya da camiye doğru gidecek araçların ışığa yakalanmamak amacıyla hızlandıklarında çıkardıkları motor gürültüsü odanın sükunetini bozuyordu. Yine de bir ara odada sessizlik oluştu. Büronun kuzey tarafında bulunan meydana dönük pencerenin sol kenarındaki çam ağacının hafif hafif sallanan dalları arasından gökyüzünü kolaçan etti. Hava  kapalıydı, ve sakindi, gökyüzü  açık gri renge bürünmüştü. Aydınlık bir ortam olsa da güneşin kendisi ve ışıkları görünmüyordu.
Gözlemeye devam etti.
Sağ karşıda yüzyıllık ortaokulun geniş bahçesinin ön tarafına  dikilen ve okuldaki öğrencilerin oyun alanlarını da manzarasını da  kapatan Milli Eğitim Müdürlüğünün beş katlı yeni hizmet binasının güneyinden ve batıda bulunan ön kapısından insanlar gelip geçiyordu. Kim sakin kimi bir yere yetişmek telaşıyla hızlıydı.

Küçük olmasına rağmen gürültüsüyle varlığını belli eden, yüksek motor sesi ile de camları zangırdatan, uyuyan bebekleri tatlı uykularından uyandırarak annelerin huzurunu bozan, bir nevi sesi ile çevreyi kirleten belediyenin süpürücü aracı geçti. Bu araç hem evinde dinlenenlere, hem de işyerlerinde işine konsantre olmaya çalışanlara "belediyenin hizmet ürettiğini belli ediyordu". Seçim zamanı muhalifler, bu "hizmet seslerini" hatırlayarak susacaklardı.

Fatih Sultan Mehmet Han zamanından beri şehrin sokaklarını ellerindeki süpürgeleri ile sükunetle temizleyen temizlik işçileri, içimizden biri gibi olduklarından, onların temizlik hizmeti pek göze çarpmıyordu. O nedenle belediyenin modern şehirlerde kullanılan temizlik teknolojisini getirerek halkın hizmetine sunduğunu göstermesi için bu makinalar elzemdi. Ne var ki o modern şehirlerde işsizlik olmadığından ya da az olduğundan çöp temizleyen görevliler şehri temizlemeye yetişemedikleri için makinalar gerekliydi.

Ancak şehirde  kahvehanelerin çok olması işsizliğin boyutlarını gösterdiğine göre belki de makina yerine temizlik işçisi çalıştırmak istihdama katkı sağlayabilirdi. Bu arada kahvehaneler orta yaş kuşağı işsizler için bekleme sığınma yeri olsa da, genç işsizler imkan bulurlarsa cafelere gidiyorlardı. Babalarından tırtıkladıkları ancak bir kahve içmeye yetecek miktardaki harçlıklarıyla bu mekanlarda buluşarak kendi aralarında kendi alemlerinde vakitlerini geçiriyorlardı. Böylece kahvehanenin  ömürlük müşterileri olan ihtiyarların eleştirel ve kınayan bakışlarından  da kurtuluyorlardı.

Gençler, onların gönlüne göre işlerin çok olduğu bir mutlu zamanın geleceği hayaliyle, kafelerin süslü masalarında, hafiften çalan miziğin eşliğinde hülyalara dalıyor, "bir teselli" arıyorlardı.

Nafile bir bekleyiş!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...