5 Aralık 2018 Çarşamba

İşini yap

2018 yılı aralık ayının beşinci gününü gösterirken takvimler, nefes nefese içeriye girdi. Her sabah olduğu gibi yine gecikmişti. fakat büroda bu sabah bir gerginlik, bir sessizlik, bir durgunluk, bir kendi kendinelik hakim olduğunu farketmesi uzun sürmedi. Herkes (topu topu üç kişi) kendi kuru kabuğu içinde bir şeylerle meşgul olarak zamanı geçiriyor. Bu birşeylerin diğer adı iş. Ancak bu iş'in tanımını yapmak biraz zor. Muğlak, içi çok değişik bahanelerle/ katkılarla doldurulabilen bir meşguliyet veya aldığı ücreti vicdanen ve resmen hak edebilmek için meşru meşguliyet çabası olarak adlandırılabilir....
O zaman şu soru akla gelebilir: -Önemli olan sürekli meşgul olmak mı? Takipte olup, akıllı deneyimli bir eylemle "işi bitirmek, sonuçlandırmak mı ?" 

Bu konuda farklı bakış açıları, görüşler mevcut... Bir kısım eski düşüncedeki idareci için belirli süre içinde, belirlenen mekanda, belirlenen  faaliyeti sürekli yapmak, sürekli meşguliyet "iş" tir. Sorumluluğu altında bulunan kişi sanki bir harp hazırlığı varmış gibi her an idarecinin önünde görünebilir olacak, her an, masası üzerinde çalıştığı dosyalar / yazılar olacak, belli sürelerde üstü olan yetkilinin yanına giderek sorular soracak, açıklamalar isteyecektir ki, böylece çalıştığı var olduğu belli olsun ve idareci de idare ettiğinin bilincinde olsun, hazzına varsın!....
Masası boş olan tembeldir. Masası evrak kalabalığı içindeyse  çalışmaktadır. Çalışkandır. O nedenle bir kısım kurumlar görünmeyen örümcek ağlarıyla kaplı, oradan oraya koşuşturup duran ne yaptıkları  nasıl yaptıkları pek belli olmayan görevlilerle işgal edilmiştir. Bir robot misali üstlerine karşı gerekli saygıyı otomatik olarak gösterirler. Sonra evrak  dolu masalarına otururlar. Çalışma(!)ya devam ederler. İdareciler neyi, nasıl, ne kadar zamanda  yaptırdıkları konusunda hesap vermek istemezler. 

Bir başka görüş açısına göre işe "iş"; Neyi, ne zaman, nasıl yaptığından öte "gerekli  olanı istenilen zaman sınırları içinde  doğru ve hızlı bir şekilde sonuçlandırabilmektir." Bu görüş açısına göre görevlinin nerde nasıl ne şekilde ne biçimde olduğu önemli değildir. Önemli olan " işini bitirmesidir."

Verimli ve bilimsel bir çalışma düzeni için objektif koşulların ortaya konulması gerekir.  İş tanımı yapılır işin yapılış süresi hesaplanır ve o ölçüye göre görevlendirme,  iş paylaşımı yapılır. Maliyeti hesaplama imkanı olmalı her şey hesaplanabilir, ölçülebilir ve hesap verilebilir olmalıdır. Kişilerin serzenişlerine göre değil, verilerin  gösterdiği sonuçlara göre değerlendirme yapılmalıdır.

Bu görüşün savunucularınca yapılan gözlem ve hesaplamalara göre;  şu an devam eden düzen içinde görevli sayısı fazladır.

Onlarca, Çalışanların çoğunluğu görevini abartarak, işinin yoğun olduğunu  göstererek, fazla iş, ek görev almak istemezler. Farkına varamayan idareciler de sürekli personel sıkıntısı, eleman ihtiyacı  olduğu ifade ederek yakınır dururlar... Ancak o kadar personele rağmen çıkan " iş" bu kadardır. Verimlilik yoktur.  Demagoji, laf kalabalığı çoktur. İşten çok iş dışı şeyler meşgul eder, sabah kahvaltıları, karşılıklı büro ziyaretleri arasında biraz "iş tir yapılan, Dostlar alışverte görsün misali  .. 
İşter kabul edilsin isterse itiraz edilsin, Memleleketin dahilinde faaaliyette bulunan resmi dairelerin çok büyük bölümü bu şekildedir.... 

Yazıyı yazanda bu soruna dahildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...