19 Aralık 2018 Çarşamba

Kavak Yelleri

Yazıya başlarken bir bahane bir konu arar yazmak isteyen. Genellikle etrafında dolanan seslerden, hareketlerden ilham alır. Yazının başlangıç noktası bu olur ve esas konu yavaş yavaş gelişir. Radyoda çalan türküye takıldı yazanın kulakları ve zihni  " pencereden kar geliyor" türküsü ile başlayıp "bahçada yeşil çınar" türküsü ile devam edip giden koygun sesli bir hanımın okuduğu türkü ile ilgilenmeye başladı. Ancak türkü sona erdi. Böylece yazıya gerekli olan başlangıç bahanesini  bulmuştu.

Çıkış saatı  yaklaşırken büroda kimseler kalmadı. Son çıkan çalışma arkadaşı -başında esen kavak yelleri nin etkisiyle bu günlerde dağınık olan dikkati nedeniyle-  kapıyı aralık bıraktığından yüksek ve boş  koridordaki sesler duvarlardan aksederek  bir uğultu  sağanağı halinde odaya doluyordu....

Dışarda, yani şehrin bu en yüksek makamlı resmi dairesinin dışında aralık akşamının kasveti yavaş yavaş iniyordu. Gökyüzünde  yükseklerde bekleşen durgun kurşuni bulutlar akşam karanlığının daha çabuk çökmesine sebep oluyorlardı...

Yazanın, spontane-ani- gelişen yazma ihtiyacı sebebiyle derin konulara yaklaşmak mümkün değildi. Çünkü yüksek seviyeli veya derin konulara eğilecek ne birikimi ne de vakti vardı. Çalakalem aklına eseni bilgisayar tuşları aracılığıyla blog sayfasına aktarmak onu mutlu etmeye yetiyordu...

Girizgah konusu olarak sık sık türkü ve şarkılar olmasının nedeni de, radyoyu masasından /  hatta sağ kulağının dibinden hiç ayırmayan, sekiz dokuz saatlik mesai boyunca sürekli radyo dinleyerek başındaki kavak yellerini savurmaya uğraşan arkadaşıydı.
İşte bu sabah da sağlık ocağına kan vermeye uğraması nedeniyle işe gecikmesine rağmen, yan masadan radyonun sesi odada yankılıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...