30 Mart 2018 Cuma

Düğme

-Aşağı yukarı her altı ayda bir geliyorsun ceketinin kol düğmelerini değiştiriyorsun.Tamam eskidiğinden değiştiorsun, vre kuzum neden sadece senin kollarındaki düğmeler eskir? Anlamiş değilim? Ne yapıyorsun ki? Dağlarda taşlarda kürek mi sallorsun da bozarsın? Bankada muhasabe şefisin. Tamam ben alirim masrafımı ama merak ederim. Neden olur bu? deyip sözlerini bitirdi terzi Agop.
Yandan merdivenli batar katlı küçük dükkanın girişinde camekana doğru çevirdiği kollu iskemlesinde bacak bacak üstüne atmıştı. Elinde, oğlunun düğününde giymek için takım elbise ısmarlayan çabuk bitirmesi için sıkıştırıp duran Kömürcü Rasim Efendinin ceketi vardı. Sol eliyle kumaşın alt tarafını tutarken sağ elinin parmağında takılı duran yüzük ile kumaşa batırdığı iğneyi ittirerek hızlı teyelliyordu ceketin yakalarını. Arasıra dışarda esen hafif rüzgarın içeri getirdiği ütü dumanının kokusu genizlerini yaksa da, her ikisi de hallerinden memnundular. 
Bankada Muhasebe şefi olarak çalışan Hüseyin Efendi ise  sessizce bıyıkaltından gülümseyerek dinledi bu eleştirileri.
-Senin Amcan yüzünden dedi.
-Ölmüşün arkasından konuşma vre dedi Agop. O iyi bir adam idi, Seni de bankaya o aldırmış idi. Ayıp.dedi gülerek. 
Hem ceketinin, gömleğinin kolları yıpranmasin diye iki tane siyah kolluk vermiş idi sana. Parasız pulsuz genç bir İstanbul uşağı idin. Amcam çalışırken seninle  ne düğmelerin ne de gömleklerin, jeketlerin eskir idi.  Amcam öldükten sonra sana bir şeyler oldu. Şef oldun artık makamın artti, böyüdün.
-Hayır. Modası geçti Ağop.
-Nedir moda. Eskitmek mi moda vre?
-Amcan ile benden başka kolluk takan kalmamıştı bankada. Amcan emekli olduktan sonra ben biraz daha devam ettim takmaya. Ama genç memurlar "şefim artık takma, bak  gelen zengin ve züppe müşterilerin istihza dolu bakışları ve gülüşlerini görmüyor musun?" deseler de, devam ediyordum kollukları takmaya. Bir gün lisede okuyan kızımın arkadaşının babası geldi. Biraz sohbet ettik. Bir kaç gün sonra sofrada kızımın suratı asık. 
-Ne oldu kızım, neye üzüldün? 
-Hiç bir şeye. deyip surat asmaya devam edince tekrar sordum. 
O da 
-Baba üzülüyorum senin haline dedi.
-Neden kızım, ne var halimde?
-Geçen gün sınıf arkadaşımın babası gelmiş seni kolluklu görmüş. Kızına, hangi asırda yaşıyoruz, hala kolluk takanlar var demiş, Arkadaşım bunu diğer sınıf arkadaşlarımla otururken anlatınca, utandım ve üzüldüm baba dedi.
O sabah bankaya gittiğimde kollukları takmadım. Hınçla çöpe attım. 
-Vah vah, demek temiz durmak eşya eskitmemek zül olmuş artık vah vah dedi Terzi Ağop.
-Ama düğmeler neden eskir Hüseyin Efendi?
-Sol elimle metal  köşeli klasörleri açarken ya da defterdeki yazıyı takip ederken bir yandan da sağ elimle  facit makinada hesap yapardım. Sol elim devamlı masaya ve klasörlere sürter dururken, sağ elim hep bir karış yukarda, facit'in kolundadır. 
-Kollukları attıktan sonraki günlerde oldu bu yıpranmalar. Alışkanlık icabı, çalışırken  sürte sürte sol kolumdaki  düğmeler çizilir yıpranır, masada da çizik izleri meydana gelir. Herkesin masası tertemiz, elbisesi tiril tirilken hesaplar tutsun,kimseye zimmet olmasın derdindeki benim elbiselerimin düğmeleri işte böyle olur. 
diyerek ceketinin incecik kalmış sol kol düğmelerini göstererek, derin bir nefes çekti. 
-Hadi sana kolay gelsin bana müsade.
 diyerek yavaşça yerinden kalktı, sessiz adımlarla dışarı çıktı.

teyel:seyrek ve eğreti dikiş
facit makina: Eski model kollu mekanik hesap makinesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...