İki Eylülden bu yana yazmadığımı fark ettim.
Yazmak için gereken eşref saati bekleyeyim derken unutup gittim bloğun satırlarını. Bu arada her saniye değişen dünyada ve dünyamda neler olmadı ki.
Çok şükür, 2 Ekim 23.00 sıraları ta dünyanın öbür ucundan kızım geldi, sağ salim. Onun sevinci neşesi yanında diğer olumsuzlukları boş veriyorum. Dünyada her şeyimizin dört dörtlük olması için mücadele etmeye, problemlerle uğraşmaya, ya da eldekilerin kaybetme riski ve korkusuyla pasifliğimi analiz etmeye boş veriyorum.
Allah'ın izniyle bizde var olan, bizlere bahşedilen nice nimetleri fark edip şükretmek varken, neden olmayanlar için üzülüyoruz ki. Olmamasında da vardır bir Hikmet deyip es geçebilmeliyiz.
Okullar açıldı küçük oğlan lise ikiye yani 10 sınıfa başladı. Geçen hafta İzmir'deki bir maçta bileğini incitmiş sağ kolu alçılı alçılı dolaşıp duruyor.
Yine 10 gün kadar önce büyük oğlum da dershaneye başladı. Hareketlerinde bir heyecan, yeniden başlamanın tatlı güzel bir telaşı var. Başarma azim ve gayreti içinde görüyorum. belki birkaç küçük aksaklık olabilir. Aşar gider, neleri aşmadı ki. Her şeye rağmen amacına kilitlenip başarıya ulaşacağını düşünüyorum ve güveniyorum. İnşallah her üçü de muvaffak olacaklar.
Biz de, anne baba olarak her üçüne elimizden gelen desteği veriyoruz. Her ne kadar bazen isteklerini tam karşılayamasak da, elimizdeki imkanların durumunu ve böyle olmasının sebeplerini izah ederek ikna etmeye çalışıyoruz.
Dünyada her şey bizim isteklerimize göre ilerlemiyor. Bazen yeni bir gelişme için imkanlarımızı riske atabiliyorken, bazen de var olan dengeyi koruma refleksiyle isteklerimizi gelecekteki beklentilere göre sıraya alıyoruz. Bu da hemen sonuç almak ve amaca hemen ulaşmak düşüncesinde olanlarda kırılganlıklara sebep oluyor. Doğal olarak ana sebep, imkan/istek dengesine her birimizin farklı bakmasıdır. Sorunun çözümü birbirimizin isteklerini yeni bir noktada, yeni bir denge kurarak karşılayabilirsek bulunabilir. Çözüm birbirimize imkanlarımızı, amaçlarımızı ve korkularımızı iyice anlatabilmekle açık iletişimle bağlantılı diye düşünüyorum.
Hayat akıp gidiyor üzülsek sıkılsak, boşversek de... Akıp giden zaman içinde sadece kayda geçen eylemlerimizin sorumluluğu omuzlarımızda bir klasör yükü olarak dolaşıyor ömrümüzün sonuna dek.
Eğer eylemlerimiz pozitif , insani ve maddi çevremize yararlı eylemlerse bu klasör yükünü taşımak mutlu bir haberi, müjdeyi taşımak gibi yormuyor insanı. Işıltılar içinde güzel bir yolda ilerliyormuş hissiyle yürüyorsun...
Eğer omuzundaki klasör negatif eylemlerle doluysa, sanki ağır, pis kokulu kirli, ayıplarla dolu bir çuvalı omuzlarında istemeyerek taşımaya çalışıyor, sürüklüyor gibisindir. Bataklık, karanlık gizli korkularla dolu bir yolda bir gizli yer bulup atmak istersin ya öyle bir şey...
Fakat,o pis çuvaldan ve yoldan gerçekten tam anlamıyla kurtulmak istersen onun da kolaylıkları var... Sadece pozitif eylemlerle dolu klasörleri taşıyanların yoluna girmeye niyetlendikten ve son kararını verdikten sonra, iç dünyanı arındırıp kolayca geçebilirsin.
En güzeli; bir şekilde kafamızın önemli bir bölümünü olumlu ya da olumsuz olarak işgal eden o klasör çuvalından unutarak kurtulmak ve hiç bir şey yokmuş gibi sıfırdan pozitif bir sayfa açarak başlamak...
Her sabah dünya yeniden kurulur, her sabah taze bir başlangıçtır.
Her şey sende başlar ve sende biter.
İşte böyle, mevzuya nereden girdik nereden çıktık,
Yine iç hesaplaşmalarımın dışavurumunu paylaştım gayri ihtiyari olarak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder