"...Ayakkabın. Sen doğmadan yıllar önce doğar doğmaz rahatsızlanan ve Gediz'de hastaneye götürülen ancak tedavi edilemeyerek vefat eden ilk oğlumuzu hastaneden elimize verdikten sonra, anneni benim yettiğim bir merkep sırtında, elinde vefat eden oğluyla köye getirdiğimizi ve köye defnettiğimizi, diğeri bir yaşlarındayken ben askerde iken vefat eden ve vefat haberini askerdeyim diye benden gizledikleri abilerinden sonra, 1963 senesinin Mayıs ayı başlarında doğduğunda, annen seni özel bir kapsama alanında -muskalarla, yasaklarla- büyütmeye başlamıştı. Askerlik sona ermiş teskereyi almış Salihli'ye gelmiştim. Salihli dokuma fabrikasında işe de girmiştim. Zaman buldukça askerde de yanımdan ayırmadığım emektar fotoğraf makinamla resimlerini çekiyordum. Sonraki zamanlarda ağladığında teselli etmek için önüne yığdığım mevcudu yedi yüzü aşkın fotoğrafları yırttıkça gülümsemenden dolayı fotoğrafların azalmasına hayıflanmadım.
İki buçuk yaşlarına geldiğinde dedenin terzi dükkanına uğradığımız bir akşamüstü çarşıda yürürken ayakkabıcı dükkanının önüne sıralanan albenili çocuk ayakkabılarını görünce sana da almak niyetiyle içeriye girdik. Türlü modeller arasından annenin de benim de hoşuna giden bir modeli seçtik. Ayakkabıcı seni koltuk altlarından tutarak kaldırdı ve hasır iskemleye oturttu. Beğendiğimiz ayakkabıyı giydirdi. İskemleden indirerek şöyle bir yürü der demez öyle bir ağlamaya başladın ki neden olduğunu anlayamadık. Çünkü acıyı ifade edecek konuşman daha gelişmemişti ve biz de bir kaç defa giymen için zorlamıştık. Ayakkabıyı beğenmediğini düşünmüştük. Ancak ayakkabıyı ayağından çıkarınca içine elimizi sokarak kontrol ettiğimizde nedeni belli oldu. İç kısım kenarlarında düzgün çakılmamış çiviler vardı. Ayağına batan çiviler nedeniyle ağladığını anlamıştık. Göz bebeğimiz hayattaki evladımıza yaptığımız bir çeşit işkenceydi. O günden bu güne kaç yıl geçti hala o günün pişmanlığı hatırımda. Sokaktan geçen anne babalarının arasında yürüyen küçük bir çocuk gördüğümde aklıma gelir, üzülürüm. .."
"...Elden ayaktan düştüğüm ve unutkanlığımın başladığı bu günlerde kardeşlerinle sırayla yanımda kalıyorsunuz. Bir ihtiyaç anında seslenmem gerektiğinde sen evde yanımda olsan da olmasan da ilk seslenmem sanadır. -burada babaannenin köy girişinde bir karaltı gördüğünde uzaklardan gurbetten bir türlü gelemeyen ilk göz ağrısı büyük oğlunu, hep beni hatırladığını ve ben olmadığımı anladığında da hayıflanarak "kapın çalındığında ilk oğlunu hatırla da benim durumumu anla" dediğini de unutmadım. Sanki köyde yolumu gözleyen babaannenin ilenci tutmuş gibi- Kapım çalındığında ilk aklıma gelen isim senin ismindir. Çünkü ömrümün en güzel gençlik zamanlarında yanımdaydın ve hafızamın kaybolmamış en büyük kısmını işgal eden hatıralarda çoğunlukla sen varsın..." ( Manisa 12.02.2025)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder