2 Temmuz 2014 Çarşamba

Yaz tatilleri 1974-1977

 Ortaokul 1 sınıfının yaz tatili başlarında babam elinde bir naylon çuvalla geldi.Ama o naylon çuval değilmiş kumaşıymış.Kumaşi belli ölçülere göre kesti önce dış kenarlarını bir kenarı açık kalacak şekilde dikti. Açık kalan kenarların iki yanına da iki sap dikti. On onbeş tane kadar annemle beraber hazırladılar.
Evde eski model pedallı yarım devir zenith marka bir dikiş makinemiz vardı. Ayak kısmı sınger olan bir toplama makine. (Hala babamda ve hala babam kullanıyor.Dün akşam babamdaydık, denemek için kullandım.Unutmamışım,dikiş yaptım.)
-Oğlum yarın perşembe pazarı bunları seyyar satıcı Hüseyin Amcanın yanında durarak satmaya çalış, satılıp satılamayacağını deneyelim. Tanesi 5 liradan satmaya çalış Ben sabah  işe gideceğim.Öğleden sonra iş çıkışı ben de geleceğim. Beraber satışa devam ederiz dedi.
Sabah havuzlu çarşının doğu kısmında yol üzerine yere sergi açıp, tülbent bezi,kaput bezi,takke v.s satan rahmetli Hüseyin Amcayı buldum. Babam onunla konuşmuştu, haberliydi. Elimde birgün önce Babamın ve Annemin diktiği çantalarla yolun aşağısına doğru Beyaz saray sinemasının önünden inerek meyva ve sebzecilerin bulunduğu girişe ilerledim. Aşağıya dağcılık ihtisas kulübünün köşesine kadar gittim.Oradan tekrar Hüseyin Amcanın sergisinin yanına yürüdüm. Bazen çantaları Hüseyin Amcanın yanındaki boşluğa yaydım. Öğleden sonra saat 3,5 a kadar kaç defa gitti hatırlamıyorum. Ama babam geldiğinde 7 tane satmıştım. 35 lira para toplamıştım. 350-400 lira maaş alan babam için bu satış beklentisinin üzerindeydi. Hemen kendisi de satış için pazarı çantacı diye seslenerek dolaşmaya başladı. Akşam olduğunda 20 adet civarında bir satış ve yaklaşık 100-110 lira civarında bir hasılat toplamıştık. Hüseyin Amca -ben akşama kadar bu kadar toplayamıyorum deyince rakamın önemin daha iyi anladım.
Başarmanın sevinciyle eve geldik.Annem babam ve benden oluşan aile meclisi toplandı. Diğer iki kardeşim 4 ve 6 yaşlarındaydılar meclis kararlarına katılamıyorlardı. Hesaplar yapıldı. Yaklaşık bir tanesinin maliyeti 2,30-2,5 liraya geliyordu.100 liralık bir hasılatta 50-55 lira kazanç kalıyordu. Bizim aile için büyük bir rakamdı. Karar verilmişti. Bu işe devam edilecekti... Devam ettik... Yıllar yılları kovaladı. Halk arasında Karaköyde Babamın  önceden Gedizli Enver olan lakabı Çantacı Enver olarak değişti...
O yıllarda Pazar günleri bazen Çiğli Pazarına,bazen de Karşıyaka pazarına  trenle, Çarşamba günleri Salihli pazarına trenle, Yine Çarşamba günleri Akhisar Pazarına otobüsle-trenle gidip gelmişliklerim olmuştur.(Hangi ilçeye gideceğime kim karar veriyordu.hatırlamıyorum.Ancak organize yeteneği olan ve okma yazması olmasa bile zekası yerinde olan Annemin yönlendirdiğini sanıyorum.) 20 tane sattım mı 100 lira hasılat 55 lira kar,5 lira masraf .Pamuk toplamaya 15 liraya gidiyordu kadınlar. Allah Bereket Versin.
Pazartesi günleri Turgutlu Pazarına gittiğim zamanlarda olmuştu. Karışık bir pazardı Turgutlu pazarı. Salı günleri Saruhanlı pazarına rahmetli Yüncü Mehmet Meyreli Amcanın;  Oğlu Ömer, kaputçu hemşerimiz Hüseyin Amca, Tülbentçi neşeli ve şakacı Nurcan Amca, eski Amerikan içki şişelerini toplayıp satan şişeci amcayla (Amerikalı idi lakabı ) ve her akşam sayarak kar zarar tesbiti yapmadan toplanmayan Ömerin yünleri, bizim mallarımızla sıkış tepiş dolduğumuz kırmızı steyşin renosuyla,
Yine bir zaman  Halıcı Mustafa Taşkıran Abinin kardeşleriyle beraber sıkışarak doluştuğumuz kırmızı ford transit kamyonetiyle Saruhanlıya gidip gelmişliklerimiz olmuştu.
Sıcak, toz, rüzgar, ter, pazarın meyva sebze kokuları, çürük kokuları hafızamın bir yerlerinde aralanmayı bekliyor.
Salihli'de Çarşambaları kurulan garajın yanındaki pazarın bir yerlerinde kavak sırıklarıyla üstü örtülü tente yapmış kasetçiler.
Kasetlerin sergilendiği tezgahın altına yerleştirilmiş aküden enerji alan, oto teybi monte edilmiş gümbür gümbür oto hoperlörleri ile en son kasetleri dinlettiren kasetçi sergilerinde,  ilk defa duyduğum ama sonuna kadar herhangi bir şarkısını tam dinleyemediğim Edip Akbayram'ın "dehha Mehmet emmi", nakaratlı bu tarla susuz tarla diye devam eden sonunu merak ettiğim...
Neden sonuna kadar dinleyemedim. Çünkü müşteri kaseti istiyor kasetçi teybe takıp dinlettiriyor. Sağlam ve çalışır olarak alıcıya teslim ediyor. Diğer istenen şarkıyı (şarkı yanlış ençok türkü ve gençler tarafından arabesk Orhan Gencebay eserleri satılıyordu.) Benim dinlediklerim işte o deneme dinletileriydi.  Pazarı dolaşır tekrar yolu hep kasetçilerin yanından geçirir ,kasetçilerin ses duyulabilecek kadar yakınlarında uygun bir köşede çanta satışı yapardım. Akşamüzeri 16,30 a kadar.
Evde kasetçalarımız yoktu.Kaset alamazdık, olsa da ona verecek para yoktu. Eve şahsıma ilk kasetçaları 1981 de aldı babam.
Sonra yavaşca tren istasyonuna gelir biletimi alıp 17.00 treniyle geriye Manisa ya dönerdim.
Arada Ali Dayımlara da uğradığım olurdu. Ancak utanırdım.Çünkü trende iken camları açar dışarı bakardım. Ovaları,köyleri,bağlarda çalışanları,karayolunda hızla giden araçların trenle hızlarını takip ederdim.Trenin lokomotifinin bulunduğu kısma gayrihtiyarı yüzümü çevirdiğimde gözlerime kül kaçardı. Terli  yüzüme kül tozu yapışırdı. Maden işçileri kadar olmasa da il merkezinden ilçeye gelen bir şehirli çocuk bu haliyle ilçede biraz garip mi karşılanırdı. Bilmiyorum. Çözemediğim bir eksiklik hissiyle akrabalara fazla uğramamaya çalışırdım. Dayımla Annemin bazen gerginleşen ahvalindenmiydi. Onu da tam çözemedim.
Ama hatırlayınca içime nedendir bilinmez bir burukluk çöker...Şu anda da öyleyim...










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arkadaş

Uzun yıllardan beri tanıdığı, ne zaman rastlasa yüzünden tebessümü eksik olmayan  nazik naif bir insandı. Gençlik yıllarından beri içinde ya...