15 Nisan 2025 Salı

Bir beyaz örtü

Bu sabah yataktan kalktıktan sonra yatağının yanındaki pencereden dışarıya baktığında mavi gökyüzünü göremedi. Dağları göremedi. Her yanı kaplayan bir beyaz örtü, sabah uyandığında bakmaya doyamadığı şehrin güneyindeki yalçın dağları perdelemişti. 

Demek ki dedi kendi kendine her zaman her güzelliği yaşayamazsın. Anı değerlendirmeli, yaşarken gördüklerini farketmeli, bir daha görememe ihtimaline karşı o anı kamilen yaşamalı dedi. 

Belki mavi gökyüzü başka bir gün çok daha güzel görünecek ama görebilecek misin, ömrün yetecek mi?

İklim koşulları nedeniyle zaman zaman dünyayı bazen beyaz bazen de kapkara  örtüler kaplayabilir. Bu normaldir. İnsan denen mahlukatın da kendisine biçilen ömür denen zaman içinde imtihanını tamamlamak için yaşarken başına türlü türlü haller gelebilir. Bu haller içinde ruh ve bedeninde meydana gelen değişiklikler de gönül iklimine, halet-i ruhiyesine tesir ederek ince bir tül gibi ya da kalın bir kara perde gibi etki alanını kaplayabilir. Huzuru bulmak için insan gönlünün şen olması bu perdelerin çoğunlukla açık olması elzemdir. İnsan hayatın zorlukları karşısında kapanan gönül perdelerini aralamanın açık tutmanın yol ve yöntemlerini bulabilmelidir. Eğer bulamazsa - ve güçlü bir ruh yapısına da sahip değilse- hayatını daha da zorlaştıracaktır. Bu noktada dostlarının desteği önem kazanır.

Gönül perdelerimizi her daim açık eyle Allahım. Etrafımızda gönül perdelerimizi açık tutmamıza yardım edecek sağlam dostlar ihsan eyle.15.04.2025

Yukarıda yazdıkları şu an kendi için gerçekleşemese de alt komşusu Ahmet Abi için gerçekleşti. O artık bir daha yaşadığı şehrin güneyindeki dağları kaplayan bir beyaz örtüyü, dağın eteklerindeki Tarzan'ın diktiği çamları göremeyecek. Merkez Efendi Devlet Hastanesinde kalbinin daha iyi çalışması için yattığı ameliyat masasından ameliyat sonrasında sedyeyle yoğun bakma kadar gelebilse de, yoğun bakımdan çıkıp da eve doğru gelemedi. Oturduğu yerde tüm katlarda genel bir hüzün her köşeye sinmişti. Eşi ve yakınları okuyorlar, helva karıyorlar,  sürekli Rahmetli Ahmet Abinin eşi ve kızlarının yanına  gidip geliyorlar. 

Ahmet Abiyi defnettikleri kırtık mezarlığındaki kabrinin çevresindeki çam dalları arasından şehrin güneyindeki dağlar ara ara görülüyordu.

Ahmet Abinin vefatı nedeniyle bu satırları eklemişti. Ancak kendisi için ardından aklına gelenleri yazacak olacak mıydı?

14 Nisan 2025 Pazartesi

Hayal

 Dönüp durduğu yatağından dönmekten sıkılarak  gecenin bir vakti  kalktı. Kalkmadan önce uykuya dalabilmesine yararı olur düşüncesiyle Gediz çayının kenarında elinde bir olta ile balık avladığını, oltasına takılacak balığı beklediğini hayal ediyordu. Su çamur rengi bir duru bulanıklık içinde sessizce akıyordu. Güneş zevali aşmış, saatler öğleden sonraya ait sıcak zamanları gösteriyordu. Oltanın kargısını kenardaki nemli kumlara batırmış suyu seyrediyordu. Su biraz aşağıda önce köprünün gölgesine ardından altına ulaşarak batıya, Menemen boğazına doğru yoluna devam ediyordu. Su, ona yük olmadığı belli olan dal parçalarını da üzerine bindirmiş hızla  götürüyordu. Bu dallardan Murat dağlarından beri taşıdığı sürüklediği şu kuru meşe dalını vefasızca bırakıp akmaya devam edecekti. Bunu ne dal ne nehrin duru çamurlu suyu ne de hayal eden biliyordu. İstese niyet etse suyun üzerinde suyla beraber sürüklenen dalı da bir yerlerde durdurabilirdi. Hayal onun hayaliydi. Tamam dedi. Muradiye kasabası kuzeyindeki köprüden geçerken Kayıkçıgillerin bağlarının kenarına bıraktırayım. Dal Halit Abi onu görürse alıp yaksın diye Yuntdağına giden yol üzerindeki köprüyü geçtikten sonra sol tarafa. Muradiye tarafına bırakayım da bu mesele kapansın. Dedi kendince... Bu yaz günü zaten çayın suyu da iyice azalmıştı belki de daha oraya varamadan Karacaahmet türbesine yakın bir yerde de kalabilir, kenara suya eğilmiş söğüt dallarına da takılabilir...Yeniden  hayalen nehrin Manisa Akhisar yolunu kestiği yere eski demir köprü yerine yapılan yeni beton köprünün doğusunda bıraktığı oltanın yanına döndü. Öğlen güneşinin yakmadığını kıyılarda bir hayli uzamış söğüt gölgelerinin güneşe karşı ona siper oldukları anladı. Olta sessizce akan suyun içinde, akıntı yönüne doğru gerilmişti. Ama bu oltaya takılan balığın asılması gibi bir gerginlik değildi. Nehir akıntısının etkisiydi. Sağ tarafına baktığında  uzaktaki köprüden gelip geçen araçların cinsine modeline göre çıkardıkları kulağına kadar gelebilen gürültülerini dinledi. Araçların gürültüsü çok olsaydı suyun şıpırtısını duyamazdı. Sudan gelen şıpırtının sebebi söğüt dallarının sudaki hareketleriydi. Bazen su içmeye gelen kuşların suya inerken ya da suyunu içip kalkarken kanat çırpmalarının pır pır eden kanat seslerini de duyuyordu. Ama ortama hakim olan sessizlikti... Sanki uzaktaki köprüden araçlar sık geçmemeye başlamıştı... Acaba her hangi bir sebepten yol kapanmış mıydı. Bazen trafik kazası bazen bakım onarım sebebiyle trafik kesilebiliyordu. Acil iş olan şoförlerin alternatif yollarını düşündü. Acaba Muradiye köprüsü mü olurdu. Muradiye'den sonra ilerden yol Osmancalı Üçpınar sapağına geldiğinde Üçpınara dönecek kıvrıla kıvrıla bir kaç köy geçecek Tilki köyden sonra sağa sapıp Saruhanlı yoluna yeniden çıkabilecek. Bu yol bir hayli uzundu. Belki de kapalı yol kısa sürede açılabilirdi. Beklemek daha uygun olabilirdi...  

Gediz nehrini, geçtiği güzergahları,  suladığı yöreleri düşündü. Bir de ata yurdu Gediz'i düşündü. Adını Gediz ilçesinden alan nehir, sularını da almış ismini de almış ama ne vermişti memleketine diye düşündü. Bir de akıp döküldüğü yerlerde  hemşehrilerine ırgatlık yapabilmeleri için iş imkanı sunmuştu. O da ovaya inersen, suyu takip edersen. Dedelerim ve babalarım öyle yapmışlar. Dedem Salihli ye kadar, Babam Manisa'ya kadar gelmiş. Biz ise sonraki kuşak  Manisa'ya çakılmışız..  Her neyse...

...

On beş Nisanın ilk saatleri, beşi on geçiyordu. Hayallerini yazsa da hâlâ uykusu gelmemişti. Üç saat sonra işe gidecekti.Bu gün işinde verimli olabilecek miydi? Dikkat ederim...dedi.

25 Şubat 2025 Salı

Düşman

Düşman. Düşmek kelimesini yazmaya niyetlenirken düş ten sonra otomatik yazı düşman kelimesini önerince bu kelimede karar kıldı. Düşman, nereden ne sebeple kim tarafından türetilmiş. Düşlerinde kızdıkları mı, onu yere düşürenler mi?  Rakipleri mi hayatına ve hayatı boyunca yaptıklarına karşı gelen yaptıklarını yıkmak isteyenler mi? Nedir? Nereden türetilmişse türetilsin kişinin hayatındaki bozgunların olumsuzlukların yıkımların müsebbibi olanlara verilen bir isim. Ama düşmanın kişiye olumlu olan yanı onu dik durmaya dirençli olmaya sağlam durmaya hayatta kalma gayretini artırmaya yararı olduğu da bir başka gerçek. Derler ya kötü komşu insanı ev sahibi yapar. Su uyur düşman uyumaz da başka bir atasözü... Düşmanlara karşı her daim teyakkuzda olmak, mümkünse düşmanı dost yapabilmek dileğiyle...(18.11.2024  Pazartesi)

17 Şubat 2025 Pazartesi

Kaval

(17 Şubat 2025) Bir kaval sesi duyuldu, işyerinin boş ve pürüzsüz duvarlarında yankılandı, çarpa çarpa kulağının kıvrımlarından da geçerek beynine ulaştığında ise kaval sesinin tınılarının "eklemedir koca kavak ekleme" türküsünü terennüm ettiğini anladı. İşte o anda sükunet içinde nefesini üfleyen, kavalın deliklerine yine sükunetle basan kavalcının ruh hali onunda ruhuyla bütünleşti... O anda bir ameliyat masasında olsaydı ve narkoz verilmeden vücuduna cerrah tarafından neşter değdirilseydi bile, neşterin kestiği yerlerde oluşacak acıları hissetmeyeceğini, yaranın acımayacağı düşündü.

...

Kavalın çevreye sükunet veren sesi, sessizliği; nefesinden çıkan havanın bir kamış parçasından yayılmasıyla bozulan, yalnız çayırların efendisi çobanın isyanıdır. Sadece hayalleri ve çevresinde ona itaat ettiklerini belli eden bir dinginlikle Onu pür dikkat dinleyen koyunlarından başka, sürünün bir hayli uzağında bir kuytuda uzanan, kuyruğunu sallayarak çevreyi kolaçan eden çoban köpeğinin kavalın sesine ilgisiz olduğunu hissettiren kayıtsızlığı dışında ne vardı ki...  

Yalnız çayırlarda rüzgarın estiği yöne göre dalgalanan dallar, yapraklar ve koparak yeryüzünü kaplayan, toprağa karışacağı anı sabırla bekleyen dallardan azad olmuş kuru yaprak ve dikenler ile toprağın en üstüne sere serpe yayılarak esecek rüzgar ile yer değiştirmeyi bekleyen tozlardan başka ne vardı ki.

Kavalı bazen sevinçle bazen hasretle bazen de hüzünle ağlatan çobanın kalbinin dibinde bulunan ciğerlerinden çıkarak avurtlarına dolan ve dudaklarının ucuna kadar gelen nefesi, dudak ucunda bekleyen kaval dilinden kamışın iç boşluğuna doğru sese dönüşerek esip giderken, ruhundan geçenleri de dinleyenlerin kulaklarına ulaştıracaktı.

Ancak yalnız çayırların yalnız rüzgarlarında, başında meleşen koyunlarından başka dinleyen olmadığından, bozkır ortasında daha önce yitip giden nice güzel seslerden biri olarak yitip gidecekti. 

Olsun, dedi çoban, dilin dilimde her daim benimle beraber içimdekini çığırmaktasın. Sesin benim gönlüme deydikten sonra gönlümü eylendirdikten sonra kimse dinlemesin önemli değil...


12 Şubat 2025 Çarşamba

Hatırımda

"...Ayakkabın. Sen doğmadan yıllar önce  doğar doğmaz rahatsızlanan ve Gediz'de hastaneye götürülen ancak tedavi edilemeyerek vefat eden ilk oğlumuzu hastaneden elimize verdikten sonra, anneni benim yettiğim bir merkep sırtında,  elinde vefat eden oğluyla köye getirdiğimizi  ve köye defnettiğimizi, diğeri bir yaşlarındayken ben askerde iken vefat eden ve vefat haberini askerdeyim diye benden gizledikleri abilerinden sonra, 1963 senesinin Mayıs ayı başlarında doğduğunda, annen seni özel bir kapsama alanında -muskalarla, yasaklarla- büyütmeye başlamıştı. Askerlik sona ermiş teskereyi almış Salihli'ye gelmiştim. Salihli dokuma fabrikasında işe de girmiştim. Zaman buldukça askerde de yanımdan ayırmadığım emektar fotoğraf makinamla resimlerini çekiyordum. Sonraki zamanlarda ağladığında teselli etmek için önüne yığdığım mevcudu yedi yüzü aşkın fotoğrafları yırttıkça gülümsemenden dolayı fotoğrafların azalmasına hayıflanmadım. 
    İki buçuk yaşlarına geldiğinde dedenin terzi dükkanına uğradığımız bir akşamüstü  çarşıda yürürken  ayakkabıcı dükkanının önüne sıralanan  albenili çocuk ayakkabılarını görünce  sana da almak niyetiyle içeriye girdik. Türlü modeller arasından annenin de benim de hoşuna giden bir modeli seçtik. Ayakkabıcı seni koltuk altlarından tutarak kaldırdı ve hasır iskemleye oturttu. Beğendiğimiz ayakkabıyı giydirdi. İskemleden indirerek şöyle bir yürü der demez öyle bir ağlamaya başladın ki neden olduğunu anlayamadık. Çünkü acıyı ifade edecek konuşman daha gelişmemişti ve biz de bir kaç defa giymen için zorlamıştık. Ayakkabıyı beğenmediğini düşünmüştük. Ancak ayakkabıyı ayağından çıkarınca içine elimizi sokarak kontrol ettiğimizde nedeni belli oldu. İç kısım kenarlarında düzgün çakılmamış çiviler vardı. Ayağına batan çiviler nedeniyle ağladığını anlamıştık. Göz bebeğimiz hayattaki evladımıza yaptığımız bir çeşit işkenceydi. O günden bu güne  kaç yıl geçti hala o günün pişmanlığı hatırımda. Sokaktan geçen anne babalarının arasında yürüyen küçük bir çocuk gördüğümde aklıma gelir, üzülürüm. .." 
"...Elden ayaktan düştüğüm ve unutkanlığımın başladığı bu günlerde kardeşlerinle sırayla yanımda kalıyorsunuz. Bir ihtiyaç anında seslenmem gerektiğinde  sen evde yanımda olsan da olmasan da ilk seslenmem sanadır. -burada babaannenin köy girişinde bir karaltı gördüğünde uzaklardan gurbetten bir türlü gelemeyen ilk göz ağrısı büyük oğlunu, hep beni hatırladığını ve ben olmadığımı anladığında da hayıflanarak "kapın çalındığında ilk oğlunu hatırla da benim durumumu anla" dediğini de  unutmadım. Sanki köyde yolumu gözleyen babaannenin ilenci tutmuş gibi- Kapım  çalındığında ilk aklıma gelen isim senin ismindir. Çünkü ömrümün en güzel gençlik zamanlarında yanımdaydın ve hafızamın kaybolmamış en büyük kısmını işgal eden hatıralarda çoğunlukla sen varsın..." ( Manisa 12.02.2025)

20 Ocak 2025 Pazartesi

Normal

Bozulmak... Düzgün çalışan bir cihazın her hangi bir nedenle aniden durması, ya da yapmakta olduğunu istenilen biçimde yapmamaya başlaması bozulmak olarak adlandırılsa da arıza olarak da ifade edilebilir. Bozulmak canlı varlıklarda örneğin çiçeklerde bitkilerde  sararıp solmak olarak, bir sebeple insanlar arası ilişkilerde ilişkinin istenilen düzeyin altında sürmeye başlaması, ya da sosyal olaylarda düzenin aksaması dejenerasyon olarak da adlandırılabilmektedir. Bozulmak, çürümek,  kokuşmak, yoldan sapıtmak, şaşırmak gibi halk arasında kullanılan kelimeler bazen esas anlamından başka yer ve ortamlar içinde kullanılabilmektedir. Bu kelimelere anormal kelimesi de eklenebilir. Halkın kullanımı halkın seviyesiyle bilgi düzeyiyle bağlantılıdır dense de önemli olan neyi nasıl anlayıp algıladığı olarak düşünüldüğünde, eğer bir konuda çözüme yönelik acele ivedi bir faaliyette bulunulacaksa anladıklarını  olduğu gibi kabul ederek halk arasında var olan anlamına göre değerlendirilmesi sonuca ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Ama ideal olan kelimenin esas anlamının bilinmesidir. 

Bozulmak kelimesine karşı olarak duruma göre normal, düzgün, her şey yolunda, aşayiş berkemal ya da stabil kelimeleri kullanılabilir.

Bozulanı yeniden düzgün hale getirmek belli bir çabayı gerektirse de, düzelen, bozulmadan önceki özgün halini alması mümkün olabilir.  Ancak bozulma ile, sistemin genel olarak eskidiğini ve en yıpranmış noktasından aksadığını da unutmadan, sistemi genel çerçevede inceleyerek daha başka aksamalara yol açılmadan çözüm bulmak daha uzun vadeli yararlığını olan önleyici tedbirlerdendir.

Sosyal olaylar açısından bakıldığında ise;  ilgili toplumda huzurlu sakin bir şekilde kendi halinde akıp giden sosyal normlara bağlı  ilişkilerin  bir noktada sorunlar çıkarmaya başlaması ile kendini gösterir. Toplumların düzen içinde huzurla yaşayıp entropi ya da kaos haline düşmemesi için alarm/uyarı sayılabilecek ilk sorunun üzerine gidilerek, sorunun  objektif olarak incelenip değerlendirilmesi ile sebep bulunabilinirse ve sebebe bağlı olması gereken tedbir/çözüm cesaretle uygulanabilirse - bir saat ustasının zamanın dakikliğini hassasiyetle göstermesi  için saati ayarladığı gibi- ideal düzen akışına devam eder.

Ancak ister mekanik, isterse sosyal düzenler, medeniyetler olsun arızalara aksamalara sorunlara karşı  kendi içinde arıtma temizleme mekanizması kurulursa uzun süreler düzenli işlemesi  sağlanabilir. Mekanikte yağlama sistemleri, bakım periyotları, insan  ilişkilerinde adalet mekanizması ile diğer dengelerdeki birbiriyle bağlantılı oturmuş süreklilik gibi. Ve  bu sürekliliği sağlamak için belki de en önemlisi teknik sistemlerde koruma, sosyal sistemlerde ise kendini savunma mekanizmasıdır diye düşünülmelidir.

Aksamadan devam eden sistemler bu şekilde kurulmuştur. 

23 Aralık 2024 Pazartesi

Kira

Nüfus kaydına göre altmışiki yıl önce Gediz ovasının doğu kısmında bulunan Salihli'de, Annem ve babamın ifadelerine göre Mayıs ayının ilk haftasında bir hıdrellez şafağında dünyaya gelmişim. Ancak nüfusa kaydımın yapılması on günü bulmuş. Bu gecikmenin bir sebebi babamın çalıştığı Salihli dokuma fabrikasından vardiya uyuşmazlığı nedeniyle izin alamaması olabileceği gibi Rahmetli olan abilerim ile benzer kaderi yaşama ihtimali de olabilirdi.  Bunu onlara soramadım. Sormak da hiç aklıma gelmedi. Şu an yazarken aklıma gelen ve yazıya ekleyiverdiğim bir fikirdi.  1965 Salihli depremi, tavan duralitleri dışında herşeyi tamam olan yeni evimizde salimen oturamadan Manisa'ya göçmemize neden oldu. O ev satılmadı da. Kiracıdan kiracıya geçti. Kira bazen ödendi bazen ödenemedi. Babam Salihli depremi sonrasında taşındığımız ve işe girdiği Manisa Tekstil Fabrikasındaki vardiyası uygun olduğunda ek iş olarak çarşamba günleri Salihli pazarına çanta satmaya giderdi. Kira ayda bir pazarda durduğu yere gelirdi. Geciktiğinde bir iki Çarşamba bekler, özellikle annemin ısrarlı tembihlerini kıramadığından eve gider kiracıya durumunu sorardı. (Kiracımızın  biri ağır bir rahatsızlık geçirerek uzun bir süre kira ödeyemedi. Ve babam da çok ısrar etmedi. O içine girip bir yıl bile oturamadığımız  ev bir tür vakıf haline gelmişti.) Annem ısrar etmese gitmezdi. Annem 1995 de vefat ettikten sonra Salihli'deki kira daha da gelmez oldu. Sadece babamın yumuşaklığı mıydı buna sebep olan yoksa kiracının babamın iyiniyetini suistimali miydi? Bu sorunun cevabını ahirette birbirlerine açıklarlar. Ama babam kira alacağını/ hakkını helal etmiştir diye düşünüyorum.  Sonra o ev ilk haliyle şehrin tam göbeğinde yapayalnız kaldı. Çevrede yapılmakta olan inşaatların,yeni yüksek dairelerin arasında içinde kiracı bile yaşayacak halini kaybetmiş halde beklerken babamın ev telefonunu Salihli'li müteahhitler aramaya başladı. Annemin üzerine olan bu evi kardeşlerimle birleşerek bir daireye çevirdik. 
Tahta kapısına boya dahi sürülmeden eskiyen o ev, annem ve babam bu fani dünyadan göçtüğü için, artık sadece benim ilk çocukluk anılarımda bir hatıra olarak duruyor.  
Ben gittikten sonra o da silinecektir... (24.12.2024)

12 Aralık 2024 Perşembe

Yol

Sayfayı açarken yol kelimesi aklına geldi. Gecenin ilk saatlerinde TV de yorumcular htş daeş kuzey suriye halep idlip diyerek uzun yorumlarla anlattığı sırada o da bir yandan TV yi bir yandan da cep telefonundan açtığı blog sayfasına aklına gelenleri sıralıyor kaydediyordu. Yol, Suriye de m4 yolunun öneminden bahsettiklerinde duyduğu bir kelime olabilirdi. Yol, insanların ulaşmak istedikleri yerin, ulaştırmak istedikleri eşyanın rahat gidebilmesi için düzenlenmiş yeryüzü parçalarına verilen ad. Yol, insanlar arasındaki işlerin işleyişindeki prosedürlere de verilen addır. Bu işin yolu yordamı var. İşleri yoluna koymak. Yoldan çıkmak gibi deyimlerle de anlatılmaya çalışılır.... Hastalık nedeniyle birkaç günden bu yana sayfaya yazamamıştı. Şimdi yeniden başlamak gerçekten zor gelse de devam edecek...(05.12.2024)

Bahane

Bir süredir ilgisini çeken konulardaki eksikliklerini tamamlamak, okuyup bilgilenmek amacıyla yakın çevresinden temin ettiği ve evin içinde yakınlarında dolandırdığı, elinin altında bulunan kitapları çeşitli bahanelerle  okuyamamasına kızıyordu.

Yaklaşık on beş günden bu yana sanki genelkurmay harekat dairesinde memleketin askeri gidişatından mesul bir kurmay havasıyla televizyondaki haber ve yorum programlarından ayrılamıyor, o anda aklına takılan konuda en son bilgilere de sahip olmak için arada sosyal medyayı da karıştırıyordu. Eskiden bu karıştırma bilgilenme ihtiyacını kitaplar ve ansiklopediler üzerinden karşılarken yakın zamanlarda erişimi kolay ve hızlı olduğu için internet kaynaklarına yönelmişti. Ancak internet ortamında yoğun bilgilendirmenin getirdiği bir tür çevre kirliliği nedeniyle gerçeğe ulaşmak da zorlaşıyor. Elde ettiği kolay bilgilerden şüphe duymaya başlıyordu. O zaman birkaç kanaldan teyit etmek, bilgiden emin olmak gerekiyordu. Kısaca ister yazılı ister sözlü ya da internetten olsun bilgi güvenliği önemliydi. Kötü niyetle yayılan kirli bilgilerle varılan yargılar ve eylemlerle kötü sonuçlara yol açılabilinirdi. 

Bu bilgilerin, okudukları kadar hafızasında yer etmediğini de üzülerek  farketti. Hafızasının kayda almamasının  kendisinin eski formatlara göre dizayn edilmiş zihninin bu yaştan sonra yeniliklere adapte olamamasına  bağladı. Gerçekten öyle miydi ? 

Yoksa bu bahsi bir şekilde kapatıp yeni ilgi alanlarında daha rahat kafa yormak için bulduğu bir bahane miydi?  

Bu satırları yazdığı esnada gözünün önünde, elinin uzanacağı yakınlıkta sabırla sayfalarının kıvırdığı yerden açmasını bekleyen Amin Maalof'un "Uygarlıkların Batışı"kitabı ile Kıymeti Arkadaşı Osman Özbaş ın  "Sır-Beyaz Uyku" kitapları mıydı.

 Ya da bir kaç günden bu yana gündüz davet edeceği arkadaşları için  gün hazırlığı yapan evin kraliçesinin televizyonun altındaki rafa yerleştirdiği " Dar Koridor" kitabı mıydı? (13.12.2024-01.40)

5 Aralık 2024 Perşembe

İyileşme

 Nekahat. Ameliyat sonrası ya da her hangi bir tedavi süreci sonrası hastanın iyileşmeye giden yoldaki durumu nekahat olarak adlandırılmaktadır. Bu kelimenin nereden geldiğini düşünmeye gerek yoktur. Çünkü Osmanlıca tıbbi bir terim olduğu bellidir. Nekahat, hastanın hekim tarafından dinlenme raporu yazılarak evine gönderildiği ve rapor süresince evinde geçen dinlenme güç kazanma  zamanıdır. Bazen çalışma hayatında işlerin gidişatından yılıp bıkan insanların da kendini bir süre işlerden azade etmesine de denebilir mi? Ya da işleri daha iyi yapabilmek işlerin kalitesini arttırmak için kendini dinlenmeye çekmesi, hazırlık yapılması mı?

Hedef

Yaptığı herhangi bir işin eylemin sonucunda oluşacak daha iyi günleri görebilmek için  beklemek gerekir. Diğer yönüyle olgunlaşmasını beklemek olarak da adlandırılabilir. İnsan içinde depreşen bir an önce eyleme geçme ısrarını gemlemeli, uygun bir tanımla sabretmelidir. Beklenen anda, en uygun zamanda gereğini yapmak üzere, okçunun elinde yaya gerilmiş fırlatılmaya hazırlanmış bir ok gibi hedefini gözlemek ve tam yerine saplanmak. Bu izleyenler için çok hızlı gelişen ve sonuçlanan bir kısa andır. Ama o anın geri planındaki hazırlıkları düşünülünce ne kadar zor aşamalardan geçilerek hedefe ulaşıldığını anlamak için oku ve yayı yapana, oku hedefine atma kabiliyetini kazanan okçuya, hedefin geçeceği yeri ve zamanı planlayan planlayıcıya sormak lazım. Usta bir okçunun uzun vakitler hatta yıllar alan çalışmalarını antrenmanlarını, yay için gerekli malzemeyi bulup oku uzağa fırlatabilecek biçim ve esnekliğe göre hazırlayanı da düşünmelidir. Okun en hızlı, en keskin,en sessiz ve tam hedefine isabet edebilmesi için şeklinin biçiminin hazırlanması işlemlerini de düşünmeden olmaz. Diğerleri düzgün olmasaydı, ok da hedefte olmazdı. Bu bir ekip çalışmasının basit bir örneği olarak da kabul edilebilir. 

Ok, hedef ve isabet başka konularla da örneklendirilebilir. Sınava hazırlanan öğrenci, savaşa hazırlık yapan asker ve gelecek günü belli olan bir misafiri layıkıyla ağırlayabilmek için hazırlık yapan ev sahibinin heyecanlı hazırlık faaliyetleri de sayılabilir. Bu ev hazırlıklarından en önemlisi eve görücü gelmesidir. Bunu yaşayanlar daha iyi bilir daha iyi anlatabilir.(05.12.2024)

Bir beyaz örtü

Bu sabah yataktan kalktıktan sonra yatağının yanındaki pencereden dışarıya baktığında mavi gökyüzünü göremedi. Dağları göremedi. Her yanı ka...